Bitmeyen bölüm nihayet gelmiş.
Kaçak hikayemi bıkmadan hem okuyup hem de düzenlememde bana yardımcı olan KAHVELİNA hikayesinin yazan'ı Nur Yase'ye teşekkürler. Bence bu hikayeye bir göz atmalısınız. Muhteşem bir anlatım.
Keyifli okumalar :)
------------------------------------------------------
35. Bölüm "Kınalı Yapıncak"Ağır giden geceye inat partiye katılan herkesin neşesi yerindeydi. Kerim iyice kendini kaptırmış, Yılmaz'la goy goyu ilerlertmişti. Yusuf, fırsat bu fırsat diyerek ufaktan kaçma planları yaparken, Yılmaz yapacağını yine yapmıştı.
"Eveet sayın seyirciler. Yedik, içtik. Güldük, eğlendik" etrafa bilmiş bir tavırla bakan adamın yine neler çevirdiğini kestiremiyordu Yusuf. İyi bir şey çıkmayacağı kesindi. Önceden anlaşmalarına rağmen buda neydi şimdi.
"Eğlendik mi sahiden? Sanki bir şeyler eksik gibi..."
Birbirine bakan gözler anlamazca Yılmaz'a döndü yeniden. Altından ne çıkacağını bilmiyorlardı açıkcası. Erkek erkeğe toplanılan bir ortamda başka ne yapılabilirdi ki?
"Tahminleri alalım gibi klasik bir cümle kurmayacağım tabiki."
Sırıtan adama sinirleniyordu artık Yusuf. İşini baltalamıştı resmen. Onun görevi Kerim'i oyalamaktı. Gecenin anlam ve önemini belirten bu konuşmada neyin nesiydi şimdi. Tam sıvışacakken, olacak iş miydi?
"Yımaz!" hafiften sinir dalgası sarıyordu bedenini Yusuf'un.
"Kısa keste Angara havası olsun bebem." Bu tespite şapka çıkarılırdı işte. Eğer konuşan sarhoş bir kayınbirader olmasaydı. Zaten o Angara değil Aydın olacaktı ya...
"Tamam tamam. Size bu gecenin süprizini açıklıyorum beyler. Bir bekarlığa veda partisinin olmazsa, olmazı nedir? Durun! Sakın söylemeyin." Yok bu herif ciddi ciddi kaşınıyordu.
"Onun yerine izlemeye ne dersiniz? Buraya gel güzellik..."
Ve Yılmaz ölüm fermanını imzalatmıştı. Piste giren bu her tarafı oynayan, mahrem yerleri hariç çıplak kadında neydi lan? Mezdeke miydi o çalan? Vallaha da oydu. O nasıl bir kıvırmaydı öyle. Tereyağ tulumbası gibi çalkalanıyordu mübarek. Ya o ikiz kuleler?.. Kendine gel lan!
Gözü etrafa takıldığında garsonlar dahil herkesin gözlerinin pörtlediğine yemin edebilirdi. Yok bu erkek milleti akıllanmazdı. İki göbeğe tav olur muydu insan? Biraz içkinin yola getiremeyeceği bir mahlukat var mıydı? Hamur gibi istediğin şekli veriyordu insana şu zıkkım.
Acil olarak kendine gelen Yusuf hışımla Yılmaz'a döndü.Oturduğu yerden kalkıp aval aval dansöze bakan Yılmaz'ı yakasından tuttuğu gibi kenara çekti.
"Ulan senin çarkına s*ayım. Bu ne lan? Kerim gidip Ahu'ya ötse ne derim gerizekalı, embesil herif. Dost musun, düşman mısın lan sen?"
Yusuf'tan yakasını kurtaran adam arkadaşının aksine gayet sakindi.
"Abi bi' sakin ya! Görmüyor musun? herkes halinden memnun." Ellerini boşver der gibi salladı. "Eğlenmene bak. Görüp görebileceğin özgürlük anı bu?" iyice dili dolanan adam içkinin etkisindeydi. "Karının koynunda yakalamadı ya seni oğlum"
İşte buraya kadardı. "Höst lan. Dağıttırma o yayık ağzını bana. Adam gibi konuş. Ne öyle 'Karı, marı' ya adam gibi için. Yada içmeyin lan şu mereti götünüzle."
Yusuf'un en haz etmediği şeylerden biri herhangi bir kadına saygısızlık yapılması, laf atılmasıydı. Hangi mesleği icra ediyorsa etsin. Her kadın saygıyı hak ediyordu ona göre. Gerçi şu halde yakalanacak olsalar Ahu'su muhtemeldir ki onunla aynı fikirde olmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN BOZAN✔ Final Oldu ( İnatçı Aşıklar Serisi 1 )
Roman d'amour15.6.2017 Romantizm #8 #ÖneÇıkanlarda İki inatçı, asi ruh; Huysuz, oyunbaz acayip yaramaz tatlı bir cadı. İşkolik, inat mı inat, kıskanç bir adam. Aynı köprüde karşı karşıya gelen iki inatçı keçi... Bir evin son tekne kazıntısı, şımarık Ahu. K...