-39-Oyun

37 6 2
                                        

"Bu arada" dedi Aruz. "Bora ve arkadaşı. Sizi çok pis ezeceğiz" daha sonra ise birşey mırıldandı. Anlayamamıştım.
Boşver dedim kendi kendime, o artık seni ilgilendirmiyor.
"Arkadaşımın adı Doruk. Ve bittiyse Aruz'cuğum senin şu gereksiz lafların yerine önemli birşey diyeceğim" dedi Bora. Fakat onun da gözündeki siniri görebiliyordum. Neden sinirlendi ki bu çocuk şimdi?
"Yani dieceğimiz şey" dedi Doruk, Bora'nın sakinleşmesi için eliyle hafiften omzuna vurarak. "Sizinle bowling falan oynamayacağız. Hazal isterse sadece Hazal ve biz oynarız" diyerek gidiyorlardı ki sesimle onları durdurdum.
"Bekleyin" Bora'nın kulağına geçerek kalması için ikna etmeye çalışacaktım. Kulağına yaklaşarak, "Lütfen onları düşünme, siz mi çekileceksiniz yani?" Beni haklı bulurmuşçasına kafasını salladı.
"Biz varız, Hazal olmasaydı yüzümüzü göremezdiniz ama" Aruz, ona yaklaşarak "Hazal senin için ne çok kıymetliymiş Bora'cık" dedi. Hadi ama ne yapmaya çalışıyorsun Aruz?
Bora'da ona yaklaşmaya başlamıştı.
"Senin gibi insanlardansa ona değer veririm. Hak ediyor"
Bana değer mi veriyordu?
Yok canım, Aruz'u kızdırmak için söylemiştir onu, değil mi?
Evet, evet öyle!
Burun burunadalardı. Artık bunları birinin ayırması lazım diye düşünerek ortalarına geçtim.
"Sakin olun. Oyunumuzu oynayarak gideceğiz"
Ciddi çıkan sesime ben bile inanamamışken tablo şeysi açıldı. -adını bilmiyorum dkdnsksb-
"Yenilmeye hazır mısınız bakalım?"

🕊🔱🕊🔱🕊🔱🕊🔱
Benim ve Doruk'un sırası geçmişti. Geriye Bora ve Aruz kalmıştı. Aruz, sesten anladığım kadarıyla atınca -yere baktığım için- diğer gruptan alkış sesleri geldi. Hepsini atmış mıydı yani?
Kazanmamız biraz zorlayacaktı galiba...
Ve sıra Bora'daydı.
"Bir sorun var ben pek oynayamıyorum" dedi benim duyabileceğim bir şekilde. "Öğretirim o zaman" diyerek ayağa kalktım.
Oda kalktı ve bir top aldı. Sağ elinin parmakları deliklerden geçince bende onun elini tuttum göstermek için. Bir an göz göze geldik.
Sadece şu oyunu öğreteceksin Hazal. Öyle şeylere gerek yok.
Nasıl atmasını gösterdikten sonra yerime geçtim.
Top gidiyor, gidiyor...
Oha!
Çüş!
O hepsini devirdi mi ben mi yanlış gördüm?
Sevinç çığlıklarımla beraber Bora'nın omzuna kolumu attım.
"Bu oyun böyle oynanılır gördün mü Gece?" Dedim Gece'ye bakarak.
Gece'de gülerken "gördüm gördüm" dedi. Aruz, Gece'nin yanında olduğu için arada bir gözüm takılıyordu. Ve Anladığım kadarıyla sinirliydi.
🕊🔱🕊🔱🕊🔱🕊🔱
"Size kazanacağız demiştim" dedim Gece'lere bakarak.
Kazanmıştık!
"Aaa, bu arada yarın gece benim doğum günüm. Benim için bir şarkı söyler misin?"
Gülümseyerek koluna girdim.
"Söylerim tabi bebeğim" oda benim yanağımdan öptü.
Çok seviyordum bu kızı yahu ne yapayım?
Tam yürüyen merdivenlerden aşağı inecektik ki biri yolumuzu kesti.
"Yeni bir sistemimiz vardı aslında" söyleyen kişiye baktığımda....
Yok artık yani!
Mehmet mi!
"Siz bowling oynarken sizi çektik isterseniz fotoğrafları alabilirsiniz"
Herkes onayladıktan sonra gittiler.
"Hazal gelmeyecek misin?" Dedi Gökhan.
"Benim aslında tuvalete gitmem gerekiyor Gökhanişkom siz seçin ben gelirim"
Mehmet, kolumdan tutarak beni tuvalete doğru sürüklemeye başlayınca sinirle dişlerimin arasından onunla konuşmaya çalışıyordum.
"Dursana öküz! Bağırırım yeminle"
"Bağıramazsın" diyerek elini ağzıma koydu.
Bağırmaya çalışıyordum fakat nasıl sert bastırıyorsa sesim çıkmıyordu bile.
"Evet Hazal hanım" diyerek beni sertçe duvarla birleştirdi. Acıyla inledim. Tekme atmayı düşünüyordum fakat şöyle birşey vardı, ayaklarıyla dizlerimi tutuyordu.
"Ne kadar zamandır bunu istiyordum bilemezsin" diyerek alayla güldü. Bana doğru geliyordu, başımı geriye doğru çekerken birden yere düştü.
"Gö-gökhan?"  Gökhan, yerdeki Mehmet'e öldürürcemişçesine vururken onu durdurmaya çalıştım fakat ne fayda!
"Gökhan dur Gökhan, Yardım edin!" Sesimi duymuş olacak ki Aruz ve Bora koşarak yanımıza geldi ve Gökhan'ı ondan ayırdılar.
Mehmet'te koşarak uzaklaşmıştı zaten.
"Noluyor oğlum ne diye vuruyorsun adama"
"Hazal'a ne yaptığını ben gördüm Aruz sen değil!" Anında herkesin gözleri beni bulunca açıklama gereksinimi duydum.
"Sapığın teki. Boşverin hadi gidelim artık şurdan"
Aruz, yanıma gelerek beni tuttu.
"Siz gidin biz Hazal'la konuşacağız"
"Hayı-" derken Bora'yı susturdum.
"Bora, gidin" başını sallayarak sinirli bir şekilde gitti. Geri kalanlar en baştan gitmişti zaten. Elimi alarak sol göğsüne koydu.
"Bu, senin için atıyor Hazal. Sen olmazsan atamaz, izin vermem" boğazını temizleyerek devam etti.
"Söylediğim sözler için gerçekten çok özür dilerim"
Gözleri dolmaya başlamıştı.
"Aruz lütfen kendini topla. Hem sen neden benimle konuşuyorsun ki? Gelsin Buse konuşsun hani demiştin ya onun sana laf söylemesi lazım diye" başını eğdi. Bende oradan uzaklaştım.
Tamam gerçekten onu affedecektim. Sadece biraz naz yapmanın kime ne zararı var ki değil mi?
Evet Dünya'nın en akıllı insanı Hazal...
Bora'lar gitti, Gece'ler gitti nasıl gideceksin eve?
Taksi diye geçirmişken aklımdan biri beni durdurdu.
"Efendim, arkadaşlarınız bir tane resim bırakmış" kaşlarımı çatarak adamın gösterdiği yere ilerledim.
Resme baktım.
Oha cidden mi?
Bu... Bu resim?
Resimde Aruz'un topu atarken benim yere bakmış halim vardı. Ama daha önemlisi tam arkamda bir adet Anıl?!
Resmi alarak merdivenlere koştum.
Dışarıya nihayet çıkmıştım. İlk önümden geçen taksiyi çevirerek içine tereddütle bindim.
"Ben size anlatacağım dümdüz gidin"
2 dakikada hayatıma aldığım insan şuan hayatımın yanlışı oldu.
Ne yaptım ben?

🕊🔱🕊🔱🕊🔱🕊🔱

Önünde durduğum otele girdim. Resepsiyondaki kadın beni görünce gülümseyerek yer verdi. Daha sonra ise yüzü değişik bir hal aldı.
Bu kadar korkunç muydum şuan yani?
Asansöre binerek olduğu kata bastım.
1 saniye, 2 saniye, 3 saniye, 4 saniye...
Neden bu kadar uzun sürdü!
Asansör açıldığı gibi odasına depar attım.
"Aç şu kapıyı, Aç!" Bağrışlarım tüm koridordaki insanların dikkatini çekerken arkamdaki nefesle irkildim.
"Beni mi arıyorsun?" Gözüne sokmak istercesine fotoğrafı ona tuttum.
"Bu ne şimdi? Ne arıyorsun orada" hafiften gülerek bileğini gösterdi.
"Bunun acısını almayacağımı mı sandın küçük kız?"
Elimi yüzüyle buluşturacaktım ki o sesi duydum.
"Anıl, Hazal noluyor burada?"
Elçin?
"Elçin sen burda ne arıyorsun?" Dedim ona dönerek.
"Biz Anıl'la barıştık" şaşırmamıştım.
Yalandan bir gülümseme yerleştirerek o masum yüzüme, onları orada bıraktım ve kendimi otelden dışarı attım.
Evim buranın biraz yakınında olduğu için taksi gereksinimi bulmadım ve yürümeye başladım.
Etrafıma baktıkça mutlu ve mutlu görünmeye çalışan insanları görüyordum.
Hayat bu muydu yani?
Mutlu olan ve mutlu olmaya çalışanların dünyası mıydı?
"Güzel kız, almaz mısın bir gül?" Dedi sol tarafımda oturan çiçekçi kadın.
"Yok abla, sağol"
Gülümsedi.
"Haklısın, gülden daha güzel bir kıza nasıl gül verebilirim ki?" Sözleri gülümsememe yeterken birkaç gül alarak oradan uzaklaştım. Nihayet evimin kapısına gelmiştim.
Anahtarı çıkararak kapıyı açmaya çalıştım ama zaten açıktı.
"E- evde biri mi var?"
Korkarak elimdekileri yere bıraktım.
"Şey, hoşgeldin"
"Deniz, burada ne arıyorsun?"
"Enes'in odasında kalabilir miyim? Annemlerle kavga ettim." Gülümseyerek onayladım.
"Kapı açıktı"
Nasıl açıktı?
Haa tabii ya, sabah Aruz açık bırakmış olmalı. Başımı salladım.
"film, mısır ikilisine ne dersin?"
"Evet derim!"
-2.30 saat sonra-
İyi gelmişti film ve mısır ikilisi.
"Saatte geçti" dedi saatine bakarak.
"Kaç olmuş ki?"
"22" kaşlarımı kaldırdım.
"Neresi geç olmuş?"
22'ye geç mi diyordu yani?
"Hava karardı ama" onu onaylayarak ayaklandım.
Çok yorulmuştum zaten bugün...
Merdivenlere sağ ayağımı atmıştım ki telefonum titredi.

1 yeni mesaj Aruz'dan,
Seni seviyorum... Seni hep seveceğim, lütfen gel konuşalım

Peki, uzatmanın manası yoktu. Gider affederdim.
Son hız dışarı koştum ve arabama bindim.
"Hadi bakalım Aruz bey, barışalım"

Evet, geç geldi biliyorum.
Eee, bölüm nasıldı?
Hazal ve Aruz ikilisi barışıyor, bu arada hepiniz öpüldünüz bebeklerim.
Yeni bölüme kadar bayss❤️

Son SarılmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin