-31- Kaçınılmaz sonu erken geldi...

63 11 5
                                    

Merhaba gençler, multideki şarkıyı bölüm başından yani şimdi açın. Bitince yine açın. Bütün bölüm dinleyin yani :)...
"Enes, iyi misin! Enes!" Haykırışlarım, bir bebeğin ağlayışından daha içten ama bir bebeğinmiş gibiydi...
Onun son sözü o barın önünde olduğuydu.
Yataktan fırlayarak ayakkabılarımı yarım yamalak giyip arabaya koştum. Gece her ne kadar gelmek istese de o görüntüyü ben görecektim...
"Allah'ım lütfen birşey olmasın, lütfen!" Arabanın içinde bir yandan son hızla giderken bir yandanda bunları söylüyordum.

Lütfen ölmesin...!

Biraz önce kutlamak için gittiğim mekanın önüne şimdi korkarak gidiyordum.
O 15 dakika bana 15 yıl gibi gelmişti sanki. Arabanın kapısını kapamadan yanına koştum. Koştum, koştum ve koştum...
Yerde yatan kuzenimin yanına vardığımda dizlerimin üstüne çöktüm ve hıçkırıklarımın arasında onun ismi döküldü dudaklarımdan.
"Enes, lütfen ölme. Sen daha bana çok kızacaksın, küseceğiz, kavga edeceğiz hatta başın belaya girecek ben kurtaracağım. Ama sen böyle erken gidersen kim yapacak bunları senin yerine?"
Elimi göğüs kafesinin üstünde gezdirdim.
Yapışkan ölümcül sıvı geldi ellerimin arasına.
Kanı ellerimdeydi...
Bir veya iki saniyelik gözlerini açtı.
"Neden böyle birşey yaptılar sana?"
Kurumuş dudaklarını araladı ve cevap verdi.
"Belki yıllar sonra belki de dakikalar sonra öğreneceksin. Ama benden öğrenemeyeceksin Hazal. Sakın insanlara başını eğme" elini kaldırdı ve yanağımı okşadı.
"Ben hep senin yanında olacağım."
Hıçkırıklarımla böldüm onu.
"Enes, sakın şunu unutma. Sen benim sadece kuzenim değilsin. Sen benim ilk aşkımsın, sen bana babalık yapamayan adamın yerine babalık yapan kişisin. Sen olmayan abimin yerine geçen kişisin. Ama, ama sen ölemezsin. Anlıyor musun beni? Şimdi o kadar kişinin boşluğu olacak kalbimde" tebessüm etti.
"Kaçınılmaz sonum erken geldi güzelim sadece o kadar" gözleri kapandı, ardından yanağımdaki eli düştü.
Nabzı zayıflarken onu sonsuzluğa uğurlayan kişi ben oldum...
"Ailemdeki son kişi sendin Enes... Sende bırakıp gittin, merak etme affettim seni bende yanına geleceğim sonra muhtemelen çocuklarım olacak ama geleceğim" gözümden düşen yaşlar artık durmuyordu.
O gitmişti...
Enes gitmişti...
Arkadan hızlı adım sesleri gelmeye başlamıştı. Bir el beni sarınca anladım onun kim olduğunu.
"Aruz o, ö- öldü" ellerini kendimden uzaklaştırdım ve yerde duran cansız Enes'e sarıldım. Onun kanı benim kıyafetimle bütünleşirken siren sesi de gelmişti arka plana. Hızla onu bıraktım ve sağlık görevlilerine izin verdim.
"Ölmüş" Dedi kadın.

Ölmüş... Ne kadar basit bir kelime. 5 harf 2 hece... Bu kadar basit bir kelime bir insanı bu kadar Nasıl etkileyebiliyordu? Onun o güzel yüzü Nasıl solmuştu? Kahverengi gözleri Nasıl birden bire kanlanmıştı? O kadar yıl baktığı vücudundan Nasıl kanlar akmıştı?

"Aruz, o böyle ölmemeliydi onun karısı ve Mutlu bir hayatı olmalıydı çocukları olmalıydı ama böyle ölmemeliydi" beni sımsıkı sardı. Sanki bende böyle ölecekmişim gibi...
"Sende beni bırakma olur mu?" Onun da ağladığını anlayabiliyordum.
"Seni asla bırakmam Hazal" sesi çok boğuk çıkmıştı.
"Ama o bıraktı" gözlerimi kapattım. Bunun bir rüya olduğunu olmasını dileyerek kapattım...
Birazdan uyanacak ve Gece'nin yanımda olduğunu görecektim değil mi?
Gözlerimi açtığımda herşey olduğu gibiydi. Tek değişen şey abimin, ilk aşkımın, babamın, kuzenimin beyaz bir örtüyle örtülmesiydi. O beyaz örtüyü örtüller daha sonra ise bir araca koydular. Gözlerden kayboldu araba. Onu izlemekle yetindim sadece onun ruhunun canından çıkmasında yaptığım gibi.
"Benim hatam... Birini aramalıydım hastaneyi veya herne ***** aramalıydım işte! İzledim sadece izledim onun gözlerimin önünde acı çekişini izledim" Aruz, elleriyle ona bakmamı salladı.
"Sakın kendini suçlu hissetme"
"Neden olduğunu biliyor musun?" Sessiz kalınca cevabını anladığım soruyu yineledim.
"Biliyor musun dedim!"
"E-evet" gözlerindeki yaşları sildim ve ayağı kalktım.
"Neden?" Gözlerimden çekince gözlerini yere bakmaya başladı.
"Sö-söyleyemem"
"Peki" diyerek arabama doğru yürümeye başladım.
"Nereye Hazal?"
Sesimin çok yüksek olduğuna aldırmayarak "sen söyleyene kadar senden uzağa" diye bağırdım.
Arabaya oturdum ve Deniz kenarına gittim. Gidene kadar ağladım, hayal kırıklığı yaşadım.
Arabamın içinde öylesine manzaranın karşısında ağlarken aklıma anılarımız geldi.
'Birden bire karşıma çıkman, üstüme atlaman geldi aklıma Enes. Benim için doğumgünü partisi yapman geldi, hırsız sanıp vurman daha sonra affettirmek için yanaklarımı öpmen geldi, babamın yanından taşınmamız, şakaların, "seni kim utandırdı Hazal?" Diye sorman geldi. Umut'la barıştığın gün geldi, annemin öldüğü gün yanımda duruşun geldi aklıma Enes...'
Telefonun titremesiyle bakmadan açtım.
"Kuzum, iyi misin?"ablamın sesi beni daha da kötü yaparken cevap verdim.
"Abla, Enes-" sesim ağladığımı belli ediyordu.
"Bi-biliyorum, Enes'e ne olduğunu biliyorum" bir hıçkırık kaçtı dudaklarından...
"Abla hiçbirşey yapamadım anlıyor musun? Sadece bakabildim" gözyaşlarım durmadan akarken tek bir tutunacak yerim bile yoktu.
Ölmüştü...
Telefonu ablamın yüzüne kapattım ve tavana bakmaya başladım.
"Ben ne yapacağım? Sen ölmüş olamazsın, birdaha seni göremeyecek olamam" çok çaresizdim. Kim böyle birşey yapmış olabilirdi ki, hiçkimse yoktu yapacak...
Telefonumun elimde titremesiyle birdaha başlayarak açtım.
"Abla, gerçekten-"
"Hazal?" Duyduğum kişinin sesi ile kaşlarımı çattım.
"R-rüzgar?" Birkaç saniye sustu. Telefonu kapatacaktım ama duyduğum şey karşısında şok oldum.
"A- Anıl ölmedi. Depoda. Onu kurtarır mısın? Benim için..." Sinirle arabadan çıktım ve ona bağırarak cevap verdim.
"Senin için mi! Umrumda bile değilsiniz geberin tamam mı ikinizde geberin!"
O da bağırarak cevap verince irkildim.
"Biz gebermeyiz emin ol! Ama başkaları geberebilir!"
Ayağımı sertçe yere vurdum.
"Sen öldürdün, sen öldürdün onu! Hayvan! Seni hayvan senin canını kendi ellerimle alacağım!"
Hem ağlıyordum hemde bağırıyordum.
"Yeter be! Ne öldürmesi ne saçmalıyorsun!"
"Enes'i sen öldürdün" birkaç saniye sessizlikten sonra bana cevap verdi.
"E-Enes öldü mü?" Sesi kısık çıkmıştı.
"Evet"
İç geçirdi. "Bak dinle bilmiyordum tamam mı, sadece lütfen kurtar" aklımdaki planlara uyarak buruk bir gülümseme aldı yüzümü.
"Tamam" hangi depo olduğunu anlayabilmiştim.
Arabama bindim ve torpidodaki içi dolu olan silahı elime aldım.
"Ödeşme vakti Anıl" yol boyunca onun öldüğü saniyeleri hatırlıyordum. Onun bana söylediği şeyleri, hep ayakta kalmam gerektiğini...
Deponun önüne geldiğimde gözyaşlarımı sildim ve depoya girdim. Sandalyenin üzerinde bağlı duygusuz Ada'mı görünce dahada sinirlendim.
"Uyan!" Diyerek bağırdığımda irkildi ve uyandı. Dudağının yanı patlamıştı, kaşı yarılmıştı ve burnu kanamıştı.
Tam önünde durarak silahımı ona doğrulttum.
Bir kahkaha attı.
"Neden gülüyorsun gerizekalı!" Diye bağırdım. Sesim yankılanmıştı. Onun acı çığlığında olacağı gibi...
"Sen beni vuramazsın" sırıttım.
"Sen onu vurmuşken ben mi seni vuramıyorum?" Kaşlarını çattı.
"Ne vurması?"
"Bilmemezlikten gelme yanımda öldü!"
"Aruz'u mu öldürdüler?" Silahı pantolonuma koydum ve yumruğunu sıktım.
"Çünkü o öldüyse dua etmeyeceğim" sıktığım yumruğum yüzünü bulunca inledi.
"Elin çok sertmiş"
"Seni Allah'ın gerizekalısı Enes'i öldürdün! Aruz'u falan değil!" Kaşlarını kaldırdı.
"Onu ben öldürmedim bebeğim"
"Birdaha bana öyle seslenirsen yumruğunu değil kurşunumu bulursun kafanda"
"Peki, anlatacağım ama eni serbest bırak" gözlerim devirdim.
"Anlat"
"Baban ve Enes, bir anlaşma yapmışlar. Enes seninle başka bir eve taşınacaktı ama 2 haftada bir babam seni görecekti. Enes anlaşmaya uymayınca babanın bir Adamı silahı geçirmiş buna-" gözlerimden yaşlar süzülürken sert bir çıkış yaptım.
"Onu bu deme! Onun bir adı var!"
"Peki Peki Enes'e. Herneyse zaten borcunda varmış hepsi toplanmış ve ölmüş" silahı yere fırlattım ve dışarı koştum.
Arabama yaslanarak yere çöktüm. Hıçkırıklarım nefes almamı engelliyordu artık. Babam olacak herif.. Ona ne yapmıştı böyle?
Arabama bindim ve o adamın ofisine gittim. Herkes beni tanıdığı için sesleri çıkmadı tabii. Merdivenlerden yorulmuş ayaklarımı çıkardım ve kapısının önünde durdum. Sert bir şekilde açınca bir adam ve babamın el sıkıştığını gördüm.
"Onu öldürdün"
Diğer Ada'mın cebinde ise bıçak vardı. Hızlı bir hamle yaparak kanlı bıçağı elime aldım.
"Bununla mı öldürdünüz kuzenimi!" İkisinde şaşkın gözlerle bana bakıyordu.
"Kızım-"
"Sakın bana kızım deme!"
Diğer adam elimden almaya çalışınca elimi çektim ve Adamın eli kesildi. Adam acı bir inleme ile yere oturdu.
"Sus, Enes'e yaptığının yanında hiçbirşey bu, sana gelirsek babam olacak adam! Senin canını kendi ellerimle alacağım!" Ona bir adım yaklaştım ve daha sonra kararlılıkla gözlerimdeki yaşları sildim.
"Onun kaçınılmaz sonu erken geldi, seninkinin ise Zamanı geçti bile"
Selam, çok heycanı biryerde bitti değil mi? Enes öldü 😓 bu bölümü gerçekten diğer bölümlere nazaran daha zor yazdım diyebilirim. Siz ağlarken Nasıl oldu peki? Bu arada dediğim gibi düşüşteyiz arkadaşlarınıza kitabı önerir misiniz? Yb'de görüşmek üzere 😘

Son SarılmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin