Zayn öfkeyle duvara bibloları her atışında, titreyerek ve ağlamamak için dudağımı ısırarak bacaklarımı kollarımla daha sıkı sarıyordum. Her şeyi ben itiraf etseydim belki de bunlar olmayacaktı; ben ve korkaklığım hayatımın her yerinde karşıma çıkıyordu. Zayn'i kaybedebilirdim, bu yüzden sevgilimi, aşkımı kaybedebilirdim.
Yaklaşık yarım saattir, odadaki her şey karşımda duran duvara çarpıyor ve paramparça oluyordu. Seslerin dışarıya gittiğine emindim, fakat benim gibi birisini kim kurtarabilirdi? Ben onun güvenini sarsmıştım..hakkım olmadan.
Bana döndüğünde şaşkınlık ile saçlarını çekiştirdi, "Bana söylemedin, sen söylemedin..o biliyordu; ama ben bilmiyordum!" diye sesini yükselttiğinde uzun zamandır gözümde olan yaşlar yanaklarımdan aşağı süzülerek bluzumun onun açtığı kısımda yok oldular.
Dudaklarımı aralayıp ona cevap verecek ve savunmamı yapacakken, diyecek bir şeyim olmadığını farketmem pekte uzun sürmemişti. Yatağın ucuna oturup etrafa bakarken bunun sakinleşmek için yaptığını anlamıştım; çünkü sinirlendiği eskiden hayran olmam değil, ona söylemememdi.
Özellikle de kardeşim dediği adamın, -Harry'nin bunu ondan önce bilmesiydi.
Bacaklarım üzerinde sürünerek yanına ilerlediğimde, yumruk yaptığı ellerinin üzerine benimkileri koydum. Gerildiğini hissedebiliyordum, ona dokunmamı istemiyor muydu? Bir saat önceki durumumuzu düşünürken, bu fazla..ironikti. Ona aldırmadan attığı biblolar yüzünden kızaran ellerini öne eğilerek kuru dudaklarımla öptüm. Ellerini benden kurtarırken, gözlerim tekrar yanmaya başlamıştı. "Dokunma bana, Kathie."
İşte o an, dudaklarım arasından hıçkırığım kaçarken omuzlarımın titremeye başladığını hissediyordum. Çok yaklaşmıştı, kriz geliyordu; bu onun önünde olamazdı. Ne kadar güçsüz olduğumu görmemeliydi, beni bırakabilirdi..çünkü ben..
Yataktan kalkarak yerde duran kazağını almış ve apar topar bir şekilde, hızla üstüne geçirdi. Ne yani hiçbir şey demeden gidecek miydi? Açıklamamı beklemeden, hemen gidecek miydi? Kendini ikna etmeye çalışır gibi ellerini saçlarından geçirirken mırıldandı, "Gitmen gerek, Zayn. Hadi." dedikten bir süre sonra kendini yanıtladı, "Gitmem gerek, gitmem gerek."
Ve bir an sonra büyük otel dairesinde sadece yerdeki kırıklar ve ben vardım. Kalbim ağırlaşmıştı, çok kötü bir ağrı içime oturmuştu. Sanki bir parçam içimden kesilip alınmıştı, fakat yaralarının bıraktığı hasar çok derindi.
İyileşmeyecek, kadar derin.
*2 Gün Sonra*
Otel dairesinin önünde kapıyı açmasını beklerken bitmiş bir haldeydim, iki gündür yaptığım tek şey ağlamak ve ağlamaktı. Annem ile telefonda konuştuğumda hıçkırıklara boğulmuştum, her şeyi anlattığımda ise birkaç saat sonra Marley Avustralya'ya beni almak için gelmişti. Tabii ki kabul etmemiştim, en azından Zayn beni bir kez dinlemeliydi; bundan sonra istediği eğer bu'ysa hayatından defolur giderdim.
Beni dinlemeliydi.
Ümitsiz bir şekilde tekrar kapıyı tıklattığımda, ses gelmedi. "Zayn, yalvarırım bir kez dinle. Sonra gideceğim, tanrı şahit olsun ki gideceğim." derken tekrar göz yaşlarım yanaklarımı ıslatarak cildimi sızlatmıştı. Onları silmeye çalışmadım, daha ne kadar berbat hissedebilirdim ki? Ya da gözükebilir?
Çok kötü hissediyordum, tam da Zayn'in karanlığına alışmışken orada yalnız kalmıştım. Birkaç gün öncesine kadar, beni o karanlığı aydınlatan çevresine ışık saçan birisi olarak tanımlarken şimdi o karanlıkta yalnız kalmıştım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'm here with my hope.
FanfictionKatheryn ve Evanee'nin hikayesi. Duygularını saklayabilecekler mi? Yoksa onlara yenilip itiraflarını mı yapacaklar? Boy Band ve kızların hikayesi. Hayallerinizin simgesi olan bu hikaye için takipte kalın millet! xx