17| Protect? Jealous?

4.8K 137 39
                                    

Kucağımda duran dondurma kutusundan büyük bir iştahla bir kaşık daha aldığımda, DVD’den Teen Wolf’u izliyordum. İlk sezona tekrar başlamaya karar verişim, depresyona girmemi ifade etmezdi bir kere tamam mı? Ben o kadroya bayılıyordum, çok sıkı bir arkadaş ortamı vardı. Heyecanla diğer bölüme geçerken kapının çalmasını umursamadım, Chadie hallederdi. Yukarıdan koşarak aşağı indiğinde, benim hala koltukta oturduğumu görmüş ve derin bir nefes alarak kapıyı açmıştı. Onu ve kim geldiyse umursamadan ağzıma bir kaşık daha tıkmıştım.

Salona giren kişi, -her kimse daha yüzüne bile bakmamıştım. Ayakta durmuş beni izlerken rahatsızca kıpırdandım. Ona baktığımda sadece dudak büzmüştüm, gözlerimin dolduğunu hissettiğimde burnumu çektim. Eve geldiğimden beri arada içimden bir ağlama duygusu geçiyordu. Gelen sizin tahmin ettiğiniz gibi Zayn falan değildi. Kural vardı, unuttunuz mu?

Kafa karıştır ve puuuuf.

Yanıma oturup elimdeki dondurma kutusunu ve ağzımdan hala çıkarmadığım kaşığı dikkatle çekerken, arkama yaslanıp kollarımı göğsümde birleştirmiştim. Matt gözlerini üzerimde gezdirirken yüzünde küçük bir sırıtış belirmişti. “Dondurma kutusu, izlediğin diziye yeniden başlama, istemsizce gözlerinin dolması. Imm, sevgilisinden ayrılmış kızlar gibi davrandığın için endişelenmeli miyim? Çünkü olmayan bir şey yüzünden bu hale gelmişsin.”

Dudağımı dişlerken koltukta bağdaş kurarak oturmuştum, yüzüme düşen saçları tembelce kulağımın arkasına tıktığımda, beni izlemeye devam ediyordu. “Ben sadece vakit öldürüyordum, endişelenecek bir şey yok yani.”

İnanmadığını belirten bir yüz ifadesi takındığında, sıkıntıyla iç çekerek onun bir şey demesine izin vermeden kollarımı beline sarıp kafamı göğsüne yasladım. Bir anlık şaşkınlıkla tepki vermemişti ve kalp atışlarının hızlandığını duyabiliyordum. Derin bir nefes alıp sol kolunu sırtımda gezdirirken rahatladığımı hissediyordum. “Sende puuuuf olmayacaksın değil mi?” diye mırıldandığımda sol elini saçlarıma getirip getirmemek konusunda tereddüt ediyor gibiydi, ona birazcık daha sokulduğumda saçlarımdaki ufak dokunuşları ile gülümsemiştim.

“Kim puuuuf oldu bilmiyorum; ama ben buradayım Kathie.” gözlerimi kapatarak, kafamı karıştıran sözlerden biraz olarak uzaklaşmaya çalıştım. Şu an yaptığım bencillik gibiydi, kendimi iyi hissetmem gerekirken içimi suçluluk duygusu kaplamıştı; ama kucaklaşmaya ihtiyacım vardı. Bana destek olacak birisine, bana gerçekten değer verdiğine inandığım birisine ihtiyacım vardı.

“Şimdi ben kucağında uyuyakalacağım ve sende beni odama taşıyacaksın.” diye mırıldandığımda beni biraz daha kendine çekip saçlarıma bir öpücük bırakmıştı. Bir süre sonra gözlerim kapanırken beline sarılı olan kolum hafifçe gevşemişti, bir şey diyecek gücü kendimde bulamadan kendimi uykuya bıraktım bu en iyisi olacaktı galiba.

Sabah alarmımla uyandığımda, etrafıma göz atıp üstümdeki örtüyü ayaklarımla ittim. Odamdaydım, Matt beni taşımış olmalıydı. Yorgunluğum gidermek amacıyla kendimi ılık suyun altına bıraktığımda uzun süre çıkmamıştım.



Bornozuma sarıldıktan sonra odama geçtiğimde, aynı evde yaşamamıza rağmen beni unutan biricik arkadaşım Evanee’yi görmüştüm. Hiçbir şey olmamış gibi bana gülümserken elinde gördüğüm telefonumu aldım, “Özel alan.” diye mırıldanarak dolaba yöneldim. Bana şaşkınca bakması falan umurumda değildi tamam mı? Aramıza böyle duvar örülmesini o sağlamıştı, ona en ihtiyaç duyduğum zamanlarda sevgilisinin kollarında olmayı tercih etmişti. Çiçekli pantolonumu ve göbeğimi açıkta bırakan pembemsi bluzumu giydiğimde hala yatakta oturmaya devam ediyordu. Ayakkabılarımın olduğu kısma baktığımda ise yine rahatlığı tercih ederek mavi kısa converselerimi almıştım. Uzun süredir takmadığım ve göbek piercingimin deliğinin kapanmasından korktuğum için çekmeceyi açarak göz gezdirdim. Hangisini takmalıydım? Evanee arkamdan gelip çekmecede ellerini gezdirdi ve hepsinin içinden kelebek şeklindekini kutusundan çıkarıp bana uzattığında, yüzüne bakmadan elinden alıp aynanın karşısına ilerleyip zorlukla da olsa takmıştım. Hafif makyajımı da yaptıktan sonra saçlarımı elimle şekillendirdiğimde güneş gözlüklerimi ve telefonumu elime alarak odadan çıkmıştım.

Arkamdan, “Çocuklar akşam toplanacak, senin de gelmeni istiyorlar.” dediğinde anlamsızca bakışlarımı ona diktim. Hey, şu an stüdyoya gidiyordum ve eğer beni orada görmek isteseler bana çekinmeden söyleyecek beş kişi oradaydı. Acı gerçek ise çocuklar benimle samimi oldukları kadar, Evanee ile olmamışlardı. Ona da iyi davranıyorlardı fakat durumları. ‘Kardeşimizin sevgilisi.’ydi.

Alayla gülerken, kollarımı göğsümde birleştirmiştim. “Çocukların yanına gidiyorum, davet edilirsem gelirim.” Bir şey demesine fırsat tanımadan kapıyı çarparak evden çıkmış ve arabama binmiştim.


Neden böyle bir tepki verdiğimin farkında değildim, sanki ben istenmiyormuşum gibiydim de o beni çağırıyordu. Alınmıştım, kesinlikle alınmıştım.


Stüdyoya girerken, arkadan bana seslenen Mikey’i önemsememiştim. İçeri geçtiğimde çocuklar bu gece yapacakları hakkında bir şeyler konuşuyorlardı. Turne birkaç gün sonra başlayacaktı ve son kez bir eğlence düzenlemek istemişlerdi, anlaşılan. Onu görür görmez müthiş bir ağlama hissiyle dolmuştum, yönetim bana onlarla gitmem ile ilgili bir şey dememişti. Zayn de bu son olanlardan sonra konuşmamıştı, anlaşılan. O da haklıydı birbirimize kötü davranıyorduk, bana katlanmak zorunda değildi.

Sıkıntıyla dudağımı kemirirken uzun süredir beni izlemiş olmalılar ki, Harry pes edercesine yanıma gelmiş ve omzumu dürtüklemişti. Kafamı iki yana sallayıp ondan uzaklaşırken, gözlerimi onun üzerine dikmiştim. Evet bundan hiç çekinmemiştim, turneye çıkacaklarsa şurada birkaç gün daha ona bakabilecektim. Bakışları açık göbeğimde olan piercingimdeyken, vücudumun uyuştuğunu hissettim. Sesli bir şekilde yutkunduğunda, odanın karşısında olmasına rağmen onu duymuştum. Hala onu etkileyebiliyordum yani, bu biraz da olsa beni mutlu etmişti.

Harry, beni tekrar dürttüğünde bu sefer kendimi ona çevirmiştim. “Ne var?” dediğimde tepkime şaşırmış olacak ki bir süre konuşmadı. “Dokunsam ağlayacak gibi duruyorsun, ne oldu?”. Cidden öyle mi gözüküyordum dışarıdan da? Sıkıntıyla uzun süredir tuttuğum nefesimi dışarı verdim. “Kimse beni yanında istemiyor galiba, alındım işte.”

Anlamamışçasına bana baktığında, çoktan gidip masaya oturmuştum. “Bugün ben dans etmeyeceğim, siz edeceksiniz. Bende sinirlerinizi bozacak şekilde çok eleştireceğim sizi.”


Beşi karşımda yan yana dizildiklerinde Mikey, Calum, Luke ve Ash da içeriye girmişti. Onlar köşeye geçip dün ki gibi yerlerini aldıklarında, ben müthiş beşliyle bakışmama devam ediyordum. Bir yandan şarkılarını söyleyip bir yandan da dans hareketlerini yaparken olumsuzca tepki verdiğimde tekrar başlıyorlardı. Yaklaşık yarım saat olmuştu ve ikinci şarkılarına yeni geçebilmişlerdi, eğitmen olarak karşılarına çıktığımdan beri ilk defa bu kadar sinir bozucu davrandığımın farkındaydım. Üzgün olduğumda, insanları benden uzaklaştırmaya çalışmak gibi, müthiş bir huyum vardır da benim.

Büyük çalışma masasında oturmaktan vazgeçip uzanmaya başladığımda, çocuklar kaşları çatılmış bir şekilde beni izliyorlardı. Bundan cidden zevk almaya başlamıştım, gülmemek için dudağımı dişliyordum ve kanamasından korkmaya başlamıştım. Çocuklar bir süre daha dans ettiler, ilk pes eden Louis olmuştu. Gülerek ayağa kalktım ve el çırptım. “Turneye gitmenizden önce çok iyi bir ders oldu, ne dersiniz? Orada zaten ben olmayacağım için yalnız çalışmaya alışmanız gerek.”

Zayn o sırada yerde duran şişeden su içmeye başlamıştı, gözleri ise üzerimdeydi.

Louis gülerek yanıma gelip kolunu omzuma atmıştı, “Gelmeyecek misin? En az bizim kadar yorulacaksın, turnede. Seni bırakmaya niyetimiz yok, Kathie.”

Gözlerimi kısarak ona baktığımda, Mikey arkadan lafa atlamıştı. “Zayn özel olarak yönetimle konuştu, gelmen konusunda çok ısrarcı.”

Zayn şişeden içtiği suyu püskürtüp öksürmeye başladığında, şaşkınlıkla Mikey’e bakıyordum. Gözlerimi kısarak hala öksürmeye devam eden Zayn’in yanına ilerlemiş ve sırtına sert bir şekilde vurmuştum. Normal haline döndüğünde yüzüme yapmacık bir gülümseme yerleştirmiştim, gözlerim ile ise ‘Sen görürsün.’ bakışları atıyordum.

“Bana haber veren olmadı ki, herneyse ders bitti herkes evlerineee.” derken masadaki güneş gözlüğünü alıp saçlarıma taktım.

Harry saçlarını düzeltirken “Herkes benim evime. Akşam toplanıyoruz ve sen de geleceksin.” demişti. Omuz silkerek dudaklarımı araladım, “Matt ile buluşacağım Hazz. Bugün ben yokum anlayacağın.”

İmayla gülümsemesi genişledi, “Matt de gelsin, tanışmamız pek iyi olmamıştı. Özür dilemek için iyi bir fırsat olur, bence. Akşam görüşürüz Kathie.” Soyunma odasına ilerleyerek kapıyı kapattığında omuz silktim, diğer çocuklarda odaya gittiğinde masada duran telefonumu elime aldım.



Matt ile parkta buluştuktan sonra yürümeye başlamıştık. Onunlayken hiç gerilmiyordum ve beynime salak düşünceler hücum etmiyordu. Dün geceden hiç söz etmemişti, bunu çekindiği için mi yapmamıştı bilmiyordum.


“Cody ne zaman dönecek, onu çooook özledim.” Dediğimde yüzüne çok yakıştığını düşündüğüm gülümsemesi tekrar belirmişti. “Bilmiyorum, babasını özlüyor iki veya üç haftada bir gidiyor. Kendisi ne zaman isterse gidip onu alıyorum.”

Anlamışçasına başımı salladım, ah size anlatmadım değil mi? Matt’in annesi ve babası boşanmışlardı, kardeşler anne de kalmayı tercih etmişler, fakat Cody küçük olduğundan dolayı arada babasına gidiyormuş. Matt’e destek verircesine sarıldım, çünkü buna ihtiyacı olduğunu hissedebiliyordum. Tanrım, sanki onun babası değil sadece Cody’e aitmiş gibi davranıyordu. Anne ve babasının boşanma nedenleri kötü olmalıydı; ama onu daha çok üzmek istemediğimden sormadım. Kollarını bana dolayarak sarılışıma karşılık verdiğinde bir süre hiç konuşmadan öyle kaldık.

Telefonumun ötüşü ile geri çekilip mahcup bir şekilde gülümseyerek mesajı açtım.

“Matt’i de alıp geliyorsun, oyun zamanı! Seni seviyorum. Xx –Hazz.”

Gözlerimi devirirken, ne yapmaya çalıştığını çözemiyordum. Bugün yine bir şeyler olacaktı; ama kim oradan kalbi kırık bir şekilde eve dönecekti, emin değildim. Derin bir nefes alarak mesajı beni izlemekte olan Matt’e gösterdim. Kafasını onaylarcasına sallayıp beni arabasına yönlendirirken ses çıkarmadan onu takip ettim.






Harry’nin evine geldiğimizde, güvenlikten geçmek için arabanın içinden işaret vermem yeterli olmuştu. Bu eve kalmak için geldiğim günlerde beni tanımış olmalıydı, bu hafifçe gülümsememe neden oldu.

Eve girdiğimizde, Zayn hariç herkes buradaydı. En azından onun bakışlarıyla bir süre uğraşmayacaktım, tüm akşam beni deli edeceğine emindim. Matt herkesle selamlaştıktan sonra koltukta yanıma oturduğunda, merdivenlerden bir ses geldiğinde kafamı o tarafa çevirdim.

İşte başlıyorduk.

Gözlerini kısıp bir süre orada bekledikten sonra oturduğum üçlü koltukta boş olan diğer yanıma oturdu. Şu an kendimi gergin hissediyordum, Eleanor’a baktığımda kahkaha atmamak için kendini sıktığını anlamak pekte zor değildi. Zayn öne eğilip benim geriye doğru çekilmeme neden olacak şekilde Matt’e elini uzattığında, selamlaştılar. El sıkıştıklarında, Matt’in buruşan yüz ifadesi iyiye gitmediğini gösteriyordu. Tanrı aşkına kesinlikle elini çok sıkıyordu! Ayağımla hafifçe onun bacağına vurduğumda çekildi ve koltukta geriye yaslandı. Matt, şaşkınlıkla elini ovuşturduğunda ona üzgün olduğumu belirten bakışlarımı yollamıştım.

Bu yaptıkları, gerçekten o kadar saçmaydı ki.

Erkekler içeriye geçtiğinde Evanee, Eleanor ve ben mutfakta çerezleri hazırlamak ile ilgileniyorduk. Sıkıntıyla iç çektiğimde, uzun süredir tutmakta oldukları kahkahayı attılar. Kollarımı göğsümde birleştirip sırtımı tezgaha yasladım.

“El sıkıştıkları an favorimdi!” Eva gülerken bir yandan birisi geliyor mu, gelmiyor mu diye kontrol yapıyordu.

“Asıl playboyumuzun merdivenlerden indiğindeki yüz ifadesine ne demeli!?” Eleanor kahkaha attığında kaşlarımı çatmıştım.

“Zayn playboy falan değil.” diye mırıldanarak tezgahtan çerezleri koyduğumuz tabaklardan birkaçını alıp bahçeye doğru gittim. Playboy olayı nereden çıkmıştı, tanrı aşkına? Kimse kısa bir süreliğine yaptığı hatalar yüzünden yargılanamazdı. Bu hiç adil değildi ve oldukça saçmaydı. Başımı onaylamazca sallayarak, erkeklerin yanına gittiğimde Ashton’un boş olan yanına oturmuştum. Yine şişe çevirmeceden bahsediyorlardı.

“Şişe çevirmece oynamak istemiyorum, beni silin.” Dediğimde onaylamazca sesler çıkarmaya başlamışlardı.

“Kathie, belki de seni öpebilmek için tek şansım bu! Lütfeeen.” Calum şirinlik yapmaya çalışırken kafasına bir tane indirdim. Ah, bu erkeklerin derdi neydi? Akılları, fikirleri cinsel şeylere kayıyordu.

“Cal, öpücük fikrini kendine sakla. Çünkü öyle bir şey olmayacak.” Dudak büzerek kollarını göğsünde birleştirdiğinde, omuz silkerek başımı iki yana salladım.

Matt’e döndüğümde şaşkınlığın verdiği etki ile gülümsüyordu. Hadi ama kesinlikle haklıydı. One Direction ve 5 Seconds Of Summer üyeleri ile tanışmıştı, üyelerden gizemli olan beyimiz ise elini kırarcasına sıkmıştı. Şaşkınlık içinde olması fazla normal değil miydi?


Kızlar da bahçeye geldiğinde ekip tamamlanmıştı, Liam şişeyi getirdiğinde üzgün bakışlarla herkese tek tek bakmıştım. Zayn boynunu ovuştururken onun da gergin olduğunu biliyordum, hissediyordum diyelim. Zayn Malik’i çözmeyi başarabilmiştim, millet! Gergin olma nedeni, kesinlikle bir daha öpüşebilmemiz değildi. Tanrı aşkına, zaten nerede baş başa kalsak, birbirlerimizin kafasını karıştıran bir öpücükle ayrılıyorduk. Belki de o öpücüklerden sonra yanımdan gitmese, aramızda gerçekten bir şeyler olabilirdi. Bir şeyler derken o anlamada değil yani. Ah, her neyse…

Harry içkilerimizi doldurup elimize tutuşturduktan sonra büyük bir çember oluşturduk,  Matt’in karşımda oturması büyük talihsizlikti. Yanımda olsa hiçbir tehlike olmayacaktı. Çünkü Zayn’in yapacaklarından ciddi anlamda korkmaya başlıyordum, fazla ürkütücü geliyordu artık.

“Oyun zamanı! Herkes içkisinden bir yudum alsın ve rahatlasııın!” Harry bunları söylerken, bana ve Zayn’e bakıp göz kırpmıştı.

Bardağımdan biraz içtikten sonra, yüzüme gelen saçları tekrar kulağımın arkasına tıkıştırdım. Louis şişeyi çevirdiği zaman gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım.

Calum ve Luke.

Louis zafer kazanmışcasına kahkaha attı. “Geçen Tommo’ya laf etmiştin, Luke! Şimdi Calum ile ateşli bir şekilde öpüşün bakalım, emolar.”

Yüzümü buruşturdum, hadi ama gay olmamalarına rağmen her oyunda bunun yapılması bazen sinir bozucu olabiliyordu.
Luke dudağını elinin tersiyle sildikten sonra şişeye uzandı ve çevirdi. 
Kollarımı karnımın etrafına sararak açıkta kalan kısmı kapatmaya çalıştım, çünkü Mikey haince bir şeyler yapacakmış gibi sırıtıyordu. Ah bu çocukların benle dertleri neydi?

Mikey ve Ashton.

Ashton’un tişörtünü çıkarttıklarında, Mikey büyük bir zevkle  şişeyi çevirmiş ve bana göz kırpmıştı.

Eleanor ve ben.

“Eveeet, Eleanor Kathie’nin bluzunu çıkar hadi.” İrileşmiş gözlerle ona bakarken ağzı kulaklarında diyebilirdim.  Matt bir şey demeden içkisinden içmeye devam ediyordu, Zayn ise gözleri kararmış bir şekilde yutkundu.

“Bu cidden çok saçma, Mikey.” Eleanor kalkıp yanıma gelecekken ona durmasını işaret ettim ve geri çekilip bluzumu çıkarttım.  Siyah sütyenim ile çocukların karşısında olmak cidden hiç hoş değildi. Bu bikini olayından daha farklıydı, daha fazla özel alana giriyordu.

Matt’in donuk bakışları üzerimdeyken ellerimi kucağımda birleştirdim, Zayn çekinmeden bana bakmaya devam ediyordu. Herkesin bakışlarını üzerimde hissettiğimde rahatsızca kıpırdandım.

“Bana bakmayı keser misiniz? Cidden rahatsız oluyorum ya.” diyerek şişeyi çevirdiğimde bu sefer benimle ilgili bir şey olmaması için içimden tanrıya yalvarıyordum.


Oyun devam ederken, şu ana kadar beni tehlikeye atacak bir şey olmamıştı. İzin verdiklerinde bluzumu geri giymiştim, buna neden olan ise havanın soğumuş olmasıydı. Liam’ın dürtüklemesi ile bakışlarımı ona çevirdiğimde, kafasıyla duran şişeyi işaret etmişti.

Ah, siktir.

Matt ve ben.


Evanee, bir süre düşündükten sonra “Öpüşün.” dediğinde şaşkınlıktan ağzım açık kalmıştı. Bunu herkesten beklerdim; ama ondan beklemezdim. Neler olduğunun farkında olan sadece ben değildim, buradaki herkes bunun farkındaydı.

Zayn, elini yumruk haline getirip sıktığında bir an önce bunun bitmesi için karşımda oturan Matt’in yanına yaklaştım. Öpüşmek bizim için fazla bir anlam ifade etmezdi, sonuçta. Dudaklarını, dudaklarıma sürttüğünde öpücüğüne kısa bir süreliğine karşılık vermiştim. Gözlerimi yanında çenesi gerilmiş halde bize bakan ve gözleriyle ‘Bitir şunu, artık.’ diyen Malik’ten zorlukla çekip yerime geri dönmüştüm.

Onu neden dinlediğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu; ama bu öpücük bana hiç zevk vermemişti, sadece görev olduğu için yapmışım gibi hissettirmişti.

Zaten öyleydi, Kathie.

Louis bir işi olduğunu söyleyip içeriye geçtiğinde, Harry ortada duran şişeyi almıştı. Her oyunu bitirmek için benim birisiyle mi öpüşmem gerekiyordu anlamıyordum.
Arkadan gelen su sesiyle kafamı arkaya çevirmemle lanetler okuyarak yüzümü kapatmam bir olmuştu. Tanrı aşkına kaç yaşındaydık biz? Geri geriye kaçmaya çalıştığımda birisi kolumu sertçe kavramıştı. Gözlerimi aralayarak ona baktığımda bir şey demeye gerek duymadan beni peşinden götürmeye başlamıştı bile. Bahçede çığlıklar ve gülüşmeler yankılanırken bizi fark etmemelerini umarak eve girdik.

Louis kesinlikle kafayı yemişti ve zeka yaşından bakarsak 5 yaşında falan olmalıydı. Bahçeyi sulamak için kullanılan hortumu o yaştaki birisinin yapması hiç mantıklı değildi çünkü!

Su üstümü fazla ıslatmasa bile yüzüm ve saçlarımı mahvetmişti, Zayn arkasına bakıp bahçeyi kontrol ederken ben ellerimle beceriksizce gözlerimi açmaya çalışıyordum. Soğuk su birden yüzüme çarpınca açamamıştım.

“İyi misin? Ah, gel benimle.” Ben daha bir şey diyemeden bileğimi tekrar kavramış beni peşinden yürütmeye başlamıştı. Gözlerimi cidden açamıyordum, neydi bu böyle? Kapının açılma sesiyle bir an dursam da o beni peşinden çekmeyi ihmal etmiyordu.

Yüzüme değen yumuşaklık, ıslaklığı aldığında göz kapaklarımı ovuşturarak açtım. Endişeli gözlerle bana baktığını fark ettiğimde istemsizce gülümsedim. Benimle ilgilenmesi çok hoşuma gidiyordu.

“Neden gülüyorsun?” derken onun da gülümsemesi ile sırtımı duvara yaslayıp sırıtmamı engellemeye çalıştım, başaramayacağımı fark ettiğimde dudağımın içini ısırdım.

Elindeki havluyu yavaşça alıp yüzümde gezdirirken, “Çünkü sende gülüyorsun. Karşımda birisi gülerken somurtamam.”  demiştim.
“Gülebilirim; ama belki de sinirden gülüyorum?” Gözlerimi üstüne diktiğimde aşağıda oynadığımız oyunu kastettiğini anlamam pek uzun sürmemişti.

“Sen sinirli olunca böyle gülmezsin, Zaynie.” Kaşlarını hafifçe çattıktan sonra tekrar dudaklarının kenarları kıvrılmış ve iki kolunu yanlarımdan duvara koymuştu. Yine duvar ile arasında kalmıştım, bu fazla tahrik edici oluyordu ciddi anlamda.

“Beni tanımaya başladın yani, neye nasıl tepki vereceğimin de farkında mısın Kattie?” Önüme düşen ıslak saçları işaret parmağı ile ittiğinde derin bir nefes aldım.

“Evet farkındayım ve bu bazen gerçekten rahatsız edici oluyor, Zaynie.” Kendimden emin konuşabiliyordum, hem de bu halde! Bana bir alkış bahşetmeye ne dersiniz?

“Seni korumamın neresi rahatsız edici bunu anlayamıyorum, ciddi misin?” Elimdeki havluyu alıp onun omzuna attığımda benden bir cevap beklediğini biliyordum. Hep kafa karıştıran o mu olmak zorundaydı? Şansımı deneyebilirdim.

“Korumak mı, kıskanmak mı? Korumak dersen anlayamadığım şey şu, Ashton’dan mı koruyorsun Matt’den mi? Harry’den mi? Bu çok çılgınca, onlar benim en yakınlarım.”

Ellerimi göğsüne yerleştirerek onu kendimden uzaklaştırdıktan sonra arkama bakmadan, banyonun kapısını tekrar açıp çıkmıştım. Kolları iki yana düşmüş halde arkamdan baktığını biliyordum, tek dediği ise “Korumak mı, kıskanmak mı?” olmuştu.

Bu sefer zaferle sırıtan taraf ben olmuştum.

Kocaman sırıttım.



Selam okuyucularııım! Uzun bir yazı olacak; ama lüüütfen okumanızı rica ediyorum. Bildiğiniz gibi bir yarışma düzenleniyor ve ben de şansımı denemek isteyerek katıldım. Kazanmak söz konusu bile olmadı benim için; ama bu desteklerinizi görmek istemediğim anlamına gelmiyor. Eğer beni önemsiyor ve mutlu etmek istiyorsanız, sadece bir dakikanızı ayırır mısınız? Yoruma,”I’m Here With My Hope.” yazmanız yeterli olacaktır. Linki;http://www.wattpad.com/24747540-one-direction-story-awards-t%C3%BCrkiye-atty-2013-zayn#.UioJRWLcQpr

Oy verdiyseniz veya vermek için linki açtıysanız, size booool kokulu öpüçükleeer!

Imm ve dün gece mutluluktan ağladığımı size söylemek istiyorum. İnanılmazsınız! Hikayem 500 voteye ulaştı ve okunma sayısında da bayağı ilerleme gösterdim. Beni o kadar mutlu ediyorsunuz ki, anlatamam. Herkese bol bol teşekkürler! Vote ve yoruma devaaam diyerek notu sonlandırıyoruuum.

Dipnot: Multimedia’ya bakmayı unutmayın canlaaar xxx.

I'm here with my hope.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin