"first time in forever"

330 23 24
                                    

"Kendini banyoya kilitlemek hiç mantıklı bir hareket değil,büyü biraz.Çık da konuşalım."

"Git başımdan!"

"Oh,sonsuza kadar burada mı duracaksın?Saçmalama."

Haklıydı.Ama duyduğum her kelime kalbimi daha da yaralayacaktı.Ve ben bunların hiç birine hazır değildim.

"Hadi ama Jas.Bir yetişkin olduğunu sanıyordum.Çık da anlatayım işte."

Kilidi açtım ve kapıyı aralayıp Hayley'e baktım.

"Canının ne kadar yandığını biliyorum.Tahmin edebiliyorum ya da."

Elini uzattı ve gülümsedi.

"Gel."

Elini tuttum ve odaya doğru ilerledik.Koltuğa yerleştiğimde karşıma oturan Hayley'i inceledim.Kelime seçerken her zaman dikkatsizdi,bu onu bildiğimden beri böyleydi.Şimdiyse bana gayet ciddi bakıyordu.

"Dylan derin bir uykudaydı,Jas.Kalbine saplanan neşter onun sadece şeytan kısmına isabet etmişti."

"N..ne?"

"Derin ve uzun bir uyku.Evet."

"Peki ama sen...Neden-"

"Tamamen gitmiş gibi üzülmene izin verdiğimi mi soracaksın?"

Elimi kalbime koydum.İçerde çırpınan bu kalbim,fazlasıyla yara almıştı,ve ben artık bu duyduklarımı kaldıramıyordum.

"Hayley...B-ben...Ben her gün..."

Derin nefesler almaya çalışıyor,ama alamıyordum.Gözlerim gözyaşımdan dolayı net göremiyor,sadece Hayley'in turuncu saçlarını net göremiyordu.

Her gün ne denli ağladığımı,ne kadar acı çektiğimi ona anlatamazdım.Anlatsam da anlayacağını sanmıyordum.

"Bak,geri dönmesi binde bir gibi bir ihtimaldi.Bu yüzden sana bir umut vermek istemedim."

"Benim o umuda ihtiyacım vardı!"

Başımı ellerimin arasına aldım,ve ağlayarak anlatmaya çalıştım.

"Benim onbinde bir gibi bir umuda bile ihtiyacım vardı,Hayley!Bana bundan bahsetmeliydin!"

"Jas,inan bana daha çok canın yanacaktı.Bundan eminim.Ben de kendimi ölmüş olmasına alıştırdım,çünkü insanı umut ayakta tutsa bile en hızlı o umut tüketir.Eğer umudun gerçekleşmezse,tükenirsin."

"Ben zaten tükendim,Hayley."

Ayağa kalktım ve gözlerimi sildim.Hayley gözlerini üzerimden ayırmıyordu.

"Nereye?"

"Onsuz geçirdiğim her saniyeyi geri almaya."

Dylan'ın odasına doğru ilerlerken gözlerimin tamamen kuru olduğundan emin olmalıydım.Dylan her uyandığında görme oranı %25 daha artıyordu,bu da demek oluyordu ki bu kez %100'e yakın bir şekilde görecekti beni.

İçeri usulca girdiğimde uyuyordu.Saçları her santimini öpmeye kıyamadığım o pürüzsüz yüzüne düşmüş,dudakları kurumuştu.

O dudakları kendi dudaklarımla ıslatmak için nelerimi vermezdim.

Yanındaki sandalyeye oturup saçlarını yüzünden ayırdım.Saçı bundan hoşlanmamış olacak ki yüzüne tekrar düştü.

İnat etmedim ve nefes alışverişini dinledim.Dünyanın en güzel melodisi benim için buydu.

Dylan'ın nefes alış verişi,ve bana seslenişi.

"Yasemin?"

Şimdi duyduğum gibi.

Darkest Days // Dylan o'Brien #2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin