"breathe."

840 44 16
                                    

Austin'in çocukken yaşadığı evin,bana ait olmayan yatağında cenin pozisyonunda yatıyordum.

Psikoloji dersinde profesör,cenin pozisyonunda yatan insanların sevgiye muhtaç insanlar olduklarını söylemişti.

Doğruydu.

Sevgi,benim için Dylan demekti.

Yaşamak,Dylan.

Nefes de Dylan.
Ve ben bu üçünden bir aydır mahrumdum.Bir aydır Dylan yoktu.

Elimdeki fotoğrafına baktığımda yine ilk başta farketmediğim,Austin'in bana söylediği titremelerimden biri başlamıştı.Şu an bunu Austin'e haber etmem,onun vereceği ve beni saatlerce uyutacak bir ilacı içmem gerekiyordu.

İstemiyordum.

Bir aydır suyla yaşıyordum resmen.Verdiğim kilonun haddi hesabı yoktu.Saçlarıma her dokunduğumda avuç avuç dökülüyorlardı.

Bunların hiçbiri umrumda değildi.

Fotoğrafta gözlerimi gezdirdim.Uçakta Türkiye'ye giderken çekilmiştik.Babamla tanışacağı için nasıl da heyecanlıydı.Nasıl da heyecanlı çıkmıştı fotoğrafta.

Kalbim ağrıyordu,kendimi ağlamaktan alamıyordum.Özlemekten ölünüyorsa eğer,tam olarak ölüm sebebim bu olacaktı benim.

Özlemek.

Kapı tıklandığında fotoğrafı göğsüme yasladım ve titrememi durdurmaya çalıştım.

"Jas?"

Kapıyı azıcık açıp sadece başını içeri soktu ve bana baktı.

"Gel,Austin.Uyumadım."

Çekingen bir tavırla içeri girdi ve elime baktı.

"Psikoloğun ne söylediğini biliyorsun."

Elime uzandı ve fotoğrafı almaya çalıştı.

"Bırak!"diye bağırdığımda ben bile kendi sesimden korkmuştum.Ama Austin pek de korkmuşa benzemiyordu.Aksine,benim bu hareketlerime alışmışa benziyordu.

Bir aydır her günümde yanımdaydı.
Her saniyemde.

İlaçlarımı içiriyor,hiçbir şey yemesem de yemeğimi bana yedirmeye çalışıyordu.

"Tedavi sürecindesin.O fotoğrafın sana bir faydası yok."

Elimden çekip aldığı fotoğrafa baktı,gözlerini yumup bir çekti ve pantolonunun arka cebine koydu.Bana dönüp baktığında kaşları çatılmıştı.

"Titriyorsun."

Cevap vermedim.Ona baktığımda çekmeceye uzanmıştı bile.

"Uyanık kalmak istiyorum,"dediğimde bardağa su koymuş,yatakta oturur pozisyona geçmemi beklemişti.Öyle dik bakıyordu ki,eğer oturmazsam sabaha kadar o şekilde dikilebileceğini düşünmüştüm.

Oflayarak oturduğumda aklıma Dylan'ın artık bu hayatta olmadığı geldi.

Ölmüştü.

Bu gerçeği kabullenemiyordum.

Hem de benim yüzümden ölmüştü.

Yattığım yatakta çırpınmaya başladım.Çığlık atıyor,bu şekilde içimdeki özlemi dışa vurmaya çalışıyordum.

"Hayır!Hayır ölmedi!"

Austin'in kollarını üstümde hissettim.

"Jas.Sakin ol,Tanrı aşkına.Ben!Lanet iğneyi getir!"

Gözlerim kayıyordu.İğne beni saniyesinde uyutuyordu.Ben uyanık kalıp Dylan'ın gözlerine bakmak istiyordum.

Kağıda basılı da olsalar.

Tam kalçamdaki müthiş ağrıyla hareketsiz hale geldim.Yatağa yığılıp bulanıklaşan görüntüye rağmen Austin'e baktım.

"Üzgünüm,Jas.O da bunu isterdi."

Seelaaaam naber hehe
yeniden yazmaya başladım,çünkü okulda üç tane yakın arkadaşım vardı artık yoklar,ve yalnız kalmak istemiyorum
yazıp rahatlamaya karar verdim.
evet,dylan kesin olarak öldü ve evet,bu kitap okunana kadar epey vakit geçecek ama umrumda değil.
yazmayı seviyorum.ve sizi de ehehe

Darkest Days // Dylan o'Brien #2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin