Austin yola bakarken esniyordu.Onu yorgun bir şekilde bizimle gelmeye ikna eden Hayley ise arkada Beats kulaklıklarıyla son ses müzik dinliyor,bir yandan da yolu izliyordu.
"İyi hissettiğine emin misin?" dedim Austin'e,kararmış gözaltlarına bakarken.
"İyi hissettiğimi söylediğimi hatırlamıyorum," dedi ve burnunu çekti.
"Pekala," dedim ve camdan dışarıyı izlemeye koyuldum.Yolumuz uzun sayılırdı,Austin'in dediğine göre 40 dakika sürecekti.
Ve ben bu 40 dk boyunca kendimi kusmamak için sıkacak,heyecanımı bastırmaya çalışacak ve Austin'in neden bu kadar tuhaf davrandığını anlamaya çalışacaktım.
En iyisi radyoyu açmak,diye geçirdim içimden.
Elimi radyoya uzattığımda Austin sert bir şekilde,"Jas,nerede olduğumuza bir bak.Radyo çeker mi sanıyorsun?" dedi.
Haklıydı,şehir merkezinden oldukça uzakta,sonunu göremediğim dümdüz bir yoldaydık.Elimi yavaşça geri çektim ve tek kelime etmedim.Bilerek yapmadığına emindim,dinlenememişti ve belli ki rüyasında Michelle'i görmüştü.Abisini öldürdükten sonra kendini suçlu hissettiğine emindim.
Yolda büyük bir çukur vardı,Austin'in yavaşlayacağını düşünerek onu uyarmadım.Ne dersem sonu kötü oluyordu çünkü.
Austin o çukura yavaşlamadan girdiğinde araba tavanına başım çarptı.Elimi başıma götürdüm ve inledim.
Hayley,"Lanet olası,düzgün sür şu arabayı!Kalbe bir şey olmaması gerek,senden ve benden değerli bu kalp şu an!" diye inledi.Austin'in ise yüzünde en ufak bir merak,bir tepki yoktu.
"Sağa çek," dedim sinirle,nefesimi hırsla dışarı vermeden önce.
Austin istifini bozmadan sürmeye devam ediyordu,Hayley ise kulaklıklarını kulağından çıkardı ve bana dik dik baktı.
"Sana sağa çekmeni söyledim!" dedim Austin'e.Austin göz ucuyla bana bakarken hırsla el frenini çektim ve arabadan indim.Ani bir duruşla sarsılan Hayley "Tanrı aşkına,neler oluyor?" diye seslendi arkamdan.
Sonrasında peşimden geldi ve elini omzuma koydu.
"Küçük prenses yine ne istiyor?Kardeşimin bedenini bulmaya giderken hem de?" dedi,sinirini yatıştırmaya çalıştığı her halinden belli oluyordu.
"Hayley.Arabaya git." Dedim gözlerine dik dik bakarken.
Hayley geri geri yürürken kulaklıklarını kulağına taktı ve bana el hareketi çekti.
"Ciddi olamazsın," dediğimde omuz silkti ve arabanın arka koltuğuna kendini attı.Başımı iki yana sallarken Austin bana doğru hızlı ve gergin bir şekilde yürüyordu.
"Ne bok yediğini sanıyorsun?"dedi,elleri siyah deri ceketinin cebindeydi.
"Ben mi?Asıl sen ne bok yiyorsun?!"
"Neden bahsediyorsun?!Arabayı durduran ben miydim?!" diye kükredi Austin.Daha önce bana bu şekilde bağırdığını hatırlamıyordum.Duygularımı daha da incitmeye başlamıştı.
"Neden bana bir bok parçasıymışım gibi muamele ediyorsun?Hem de sevgilimin bedenini bulmaya giderken?"
Austin yol kenarına baktı.Gözlerini benden kaçırıyordu,bu da onu rahatsız eden şeyler olduğunu belli ediyordu.Ona yaklaştım ve gözlerinin içine baktım.Bunu farkedince bana baktı,ama duygusuzca.Duvara bakar gibi,bomboş.Ne desem etki etmeyeceğini biliyordum.
"Sen de mi Austin?Sen de mi arkadaşın Pat gibi bizim beraber olmamızı istemiyorsun?"
Austin derin bir nefes alıp gökyüzüne baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Darkest Days // Dylan o'Brien #2
Fantasia[City Of Vultures adlı kitabımın ikincisidir.Bunu okumadan önce onu okumanızı tavsiye ederim.]