(Deniz)- Jimin, sen o adamları tanıyor musun?
(Jimin)- ...
- Jimin ne oldu? Neden konuşmuyorsun?
- ...
- Min Hee'yi kaçıran o adama neden hyung dedin?
- Deniz, benim sana anlatmam gereken bir şey var.
- Anlat sevgilim seni dinliyorum.
- Belki anlattıktan sonra bana sevgilim demek istemeyeceksin. Böyle olmasından çok korkuyorum ama anlatmalıyım. Bilmeye hakkın var.
- ...
(Jimin)- İlk tanıştığımız zamanlar sana ailemi sevmediğimi söylemiştim. Hatırlıyor musun?
(Deniz)- Evet
- Neden sevmiyorum biliyor musun? Çünkü babam ve annem, mafya. İkisi de büyük mafya birliklerinin başkanları. ''Hyung'' dediğim kişi de pek bahsetmediğim hyungum. Küçükken tanımadığım bir adama söz verdim ve ölünceye kadar da verdiğim sözü tutacağım. Büyüyünce babam, hyung gibi işlerinde yardımcı olmamı istedi. Kabul etmeyince de evden kovdu. Zaten eve pek uğramıyordum. Kovulduktan sonra da bir daha hiç gitmedim. İşte o kovulduğum zaman ailemi kaybettim. Artık onlar benim ailem değil. Benim ailem arkadaşlarım. Bu yaşadığımız olaya gelince de, hepsi babamın işi. Benim yüzümden hepiniz de zarar gördünüz. Özür dilerim.
- Dileme!
- Ne?
- Senin bir suçun yok neden özür diliyorsun ki?
- ...
- Verdiğin söz nedir?
- Küçüktüm o yüzden hayal meyal hatırlıyorum. Evimizin önüne her gün hiç tanımadığım insanlar gelir ve kapının önünde ağlarlardı. Annem veya babam dışarı çıktığı zaman hemen ayaklarına kapanırlardı. Her gün anneme de babama da bu insanların kim olduklarını ve neden ağladıklarını sorardım ama doğru düzgün cevap vermezlerdi ve sürekli çalışma odalarında durup telefonla konuşurlardı. Gündüz işte akşam da çalışma odasında. Bir gün yine bir adam kapımızın önüne oturmuş ağlıyordu. Annem kendi odasında babam da kendi odasındaydı bende bunu fırsat bilip adamın yanına gittim. Elleriyle yüzünü kapatmış ağlıyordu. Elimdeki şekeri uzatıp beklemeye başladım. Geldiğimi duymuş olmalı ki ellerini yüzünden çekip gözyaşlarıyla bana baktı. Elimdeki şekeri görünce yüzüne gülümseme yayılmıştı. Elimdeki şekeri alıp cebime koydu. Neden ağladığını sordum. Benim gibi bir oğlu olduğunu ve hasta olduğunu söyledi. Bende, hasta olduğum zaman babamın beni hastaneye götürdüğünü onunda kendi oğlunu hastaneye götürmesini söyledim. Gözyaşları tekrardan akmaya başladı. Parasını kötü insanların aldığını bu yüzden oğlunu hastaneye götüremediğini söyledi. Saçlarımı okşamaya başladı. Bir yandan gülümsüyor bir yandan da gözyaşları akıyordu. Son kez konuştu;
''Senden tek isteğim, o kötü insanlar gibi olma. Pırıl pırıl parlayan bu gözlerini karanlığa bürüme, bürümelerine izin verme. Her zaman, her konuda adaletli olmaktan şaşma. Kapında benim gibi aciz insanlar ağlatma tamam mı? Bana söz ver. ''
Benden bir söz vermemi istedi ve bende ''Söz'' dedim. Sonra babamın sesini duydum. Kapının önünde gelmem için bağırıyordu bir yandan da sürekli evimizin etrafında dolanan siyah giysili adamlara kızıyordu. Siyah giysili adamlar koşarak yanımıza geldiler ve adamı tutup dışarı çıkardılar. İçeri girdiğimde babam bağırmaya devam ediyordu bense sadece gözlerine bakıyordum. O zaman babamın o karanlık gözlerinde kayboldum. Her şeyi o anda, kaybolduğumda anladım. O adamın bahsettiği kötü insanlar, benim annem ve babamdı. Büyüdükçe babam benden daha fazla şey istemeye başladı. Hyung yetmiyordu ona. Sürekli bir şeyler istiyordu ama hiçbirini de yapmadım. Yapmayacağım da! İşte böyle. O zaman babamın karanlık gözlerinde kayboldum ve hala kendimi bulmaya çalışıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sensiz Yaşayamam
FanfictionGerçekleşmesini istediğim ama hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini bildiğim hayellerimi anlatan bir çalışma... Lütfen kitabımı okuyun. Bana, vote ve yorumlarınızla destek olun ^^ Kapak tasarımı için @AURORA-hera teşekkür ederim =) 10.02.2016 10.02.2017