42. Bölüm

866 72 30
                                    

---Deniz---

Burnuma dolan hastane kokusuyla gözlerimi yavaşça açtığımda elimin üstünde bir el olduğunu hissettim. Başımı çevirip elin sahibine baktığımda beynimdeki hücrelerin uyuştuğunu hissettim ama kısa bir süre sonra geçmişti. Yüzü bana doğru dönük olan yabancının rahatça yüz hatlarını inceleyebiliyordum. Gözleri, özenle dizilmiş kirpikleri, minik burnu ve dolgun dudakları. Neden ilk defa gördüğüm birine bakmaya doyamıyordum? Neden ona baktıkça farklı hissediyordum? İçimde oluşan bu duygunun ismi neydi? 

Çok kararsız kalsam da yanda duran elimi kaldırdım ve yanımda uyumakta olan çocuğun saçına ve yanağına dokundum. O an hissettiğim huzur tarifsizdi. Burnuma dolan kokusu kalp atışlarımın ritmini bozuyordu. Tanımadığım birine karşı ilk defa bu şekilde davranıyordum ve bu tuhaf hissetmeme neden oluyordu. 

Yanağına dokunduğumda üşüdüğünü anlayıp yan tarafımda duran ceketimi tek elimle alıp yavaşça üzerini örttüm. Uyanmaması için elimden geldiğince az ve yavaş hareket ediyordum. Uyanırsa ona bakamayacağımı biliyordum ve ben onu biraz daha izlemek istiyordum. 

Ben hala yüzünü incelerken birden kapalı gözlerinden gözyaşları süzülmeye başladı. Hem terliyor hem ağlıyor hem de bir şeyler sayıklıyordu. Ne yapacağımı bilemediğim için neler sayıkladığını anlamaya çalışmakla kalmıştım. Sürekli ''Lütfen beni bırakma! Ben sensiz yapamam! Gitme! Bırakma beni! '' diye sayıklıyordu. Ağlaması şiddetlenirken terler de anlından çenesine kadar iz yapmıştı. Elimi tutan eli ise daha fazla sıkmaya başlamıştı. Tam uyandırmaya çalışacakken birden kalkmasıyla bende geriye doğru irkilmiştim. Hıçkırıkları odayı doldurunca kalbime bir şey saplanmış gibi olmuştu. Hala ağlamaya devam ettiği için zorlukla konuşmaya çalıştım.

(Deniz)- İ-iyi misin?

Sesimi duyar duymaz kızarmış gözlerini üzerime dikti ve birden yerinden kalktı. Ben ne yapacağını beklerken o konuşmaya başladı.

(Jimin)- Öz-özür dilerim

Hızla odadan çıktığında kapıya bakıp kalmıştım. Giderken içimdeki huzuru da alıp gitmişti. Onu uyurken izlediğimde oluşan bütün hislerim gidişiyle birden sönmüştü. Öylece kapıya bakarken içeri Ege geldi.

(Ege)- Deniz? İyi misin?

(Deniz)- Evet

Daha doğrusu nasıl olduğumu bilmiyordum ama iyi hissetmediğim kesindi. Bunu Ege'ye söylersem büyütecekti ve bunu bildiğim için söylememiştim.

(Ege)- Serumun az kalmış bitince çıkabiliriz.

(Deniz)- Bana ne oldu Ege?

(Ege)- Bayıldın

(Deniz)- Başıma çok keskin bir ağrı girdi ve sonra bayıldım. Neden böyle bir şey oldu?

(Ege)- Bunu doktorla konuşman gerekiyor.  

(Deniz)- Ben buraya nasıl geldim?

(Ege)- Biri kucağına alıp bu odaya getirdi. 

(Deniz)- Kim?

(Ege)- Bilmiyorum

Ortama derin bir sessizlik çöktükten bir süre sonra içeri hemşire geldi ve bitmiş serumu çıkarttı. Yataktan kalktım ve eşyalarımı alıp doktorun odasına doğru ilerlemeye başladım. Bir an önce neler olduğunu öğrenmek istiyordum. Kapıyı çalıp içeriden doktorun sesini duyunca kapıyı açıp içeri girdim.  Doktorun karşısındaki sandalyelerden birine oturmuş olan o yabancı çocuğu görmeyi beklemiyordum ve fazlasıyla şaşırmıştım. İyi olduğunu görmek ise az da olsa rahatlamamı sağlamıştı. Doktorun konuşmasıyla gözlerimi zorlukla ondan alıp doktora çevirdim.

Sensiz YaşayamamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin