35. Bölüm

966 69 59
                                    

---Deniz---

 Gelen sesle gözlerimi açtığımda Ege yerdeki kağıtları toplamaya çalışıyordu. Kapanmakta ısrar eden gözlerimi ovduktan sonra tekrar gözlerimi açtım. Bu sefer de elindeki dosyayla bana bakıyordu. Bir süre sessiz kaldıktan sonra konuşmaya başladı.

(Ege)- Günaydın. Uyandırmak istememiştim seni kusura bakma, bugün sakarlığım üstümde galiba.

(Deniz)- Sana da günaydın ve sorun değil, ayrıca uyanmam iyi oldu.

(Ege)- Neden?

(Deniz)- İyi bir rüya görmüyordum çünkü.

(Ege)- Anlatmak ister misin?

(Deniz)- Aslında pek anlatılacak bir şey yok. Sadece, etrafım fazlasıyla karanlıktı ve uğultulu sesler vardı. Ama bir türlü o sesleri anlayamadım.

(Ege)- Gel seni bir yere götüreceğim.

(Deniz)- Şimdi mi?

(Ege)- Evet, hemen şimdi

(Deniz)- Nereye peki?

(Ege)- Hadi daha fazla konuşma da kalk, merak etme seni rahatlatacak bir yere götüreceğim

Ege kalkmamda yardımcı oldu ve üzerime ceket alıp odadan çıktık. Asansöre bindikten sonra hemen gözlerimi kapattım çünkü başım dönecek gibi oldu. Ege'nin kaçıncı kata bastığını görmedim ama asansörün hareket etmesiyle yukarı çıktığımızı anladım. Kapının açıldığını belli eden sesi duyunca yavaşça gözlerimi açtım. Ege'den destek alarak ilerlemeye devam ettim. Etrafıma baktığımda hiç kimse yoktu, sanki hastanede kullanılmayan bir kat gibi duruyordu. Tam konuşmaya başlayacakken küçük bir kapının önünde durduk ve Ege kapıyı açtı. Kapının açılmasıyla, yüzüme çarpan soğuk havayla irkildim. Ege görmüş olacak ki konuşmaya başladı.

(Ege)- Üşüdün mü? Dur

Üzerindeki beyaz gömleği çıkarttı ve kendi ceketini çıkartıp benim omuzlarıma koydu. Onun üstüne de beyaz gömleği koydu. Kendi üzerinde ise ince bir penyeden başka bir şey kalmamıştı. 

(Deniz)- Ama senin üzerinde hiçbir şey yok, üşüyeceksin.

(Ege)- Ben üşümüyorum merak etme, hadi çıkalım.

Başımla onayladıktan sonra dışarı çıktık ve duvara kadar gidip etrafa baktık. Uzun süredir hastane kokusundan başka bir hava solumadığım için derin derin nefes alıp veriyordum. Gerçekten fazlasıyla rahatlamıştım ve gülümsemem de bunu açıkça ifade ediyordu. Bir süre gözlerim kapalı durduktan sonra gözlerimi açtım ve ayaklarımın altında gibi duran şehri izledim. Ege'ye döndüğümde bana baktığını gördüm ve konuşmaya başladım.

(Deniz)- Karşında bu güzel manzara dururken sen durmuş bana bakıyorsun

(Ege)- Rahatsız mı ettim? Özür dilerim, gözüm dalmış.

(Deniz)- Ege, sen yanımdayken bir şeyler farklı hissetmeme neden oluyor.

(Ege)- Nasıl yani?

(Deniz)- Bende bilmiyorum ama, sanki aramızda büyük bir ortak noktamız varmış gibi.

(Ege)- Evet, var. Doğru hissetmişsin.

(Deniz)- Senin ile aramızda ortak nokta ne olabilir ki?

(Ege)- İkimiz de ailemizi bir trafik kazasında kaybettik.

(Deniz)- Ne? 

(Ege)- Lisedeyken annemi, babamı ve küçük kız kardeşimi trafik kazasında kaybettim. O an ailemin benim için gerçekten ne kadar çok önemli olduğunu daha iyi anladım. Akrabalarım beni hiç yalnız bırakmadılar ama hiçbiri de ailemin yerini dolduramadı ve ben kendimi hep yalnız, bitkin hissettim. Ama bir gün ''Artık kendi ayaklarımın üzerinde durmalıyım!'' dedim ve o günden sonra başıma gelen bütün zorluklara karşı güçlü olmaya ve o engelleri aşmaya çalıştım. Annem beni bu beyaz gömlekle görmeyi çok istiyordu, göremedi ama istediğini yaptım. Babam hep başarılı olmamı, hiç kimseye el açmamamı söylerdi. Fazla olmasa da alanım konusunda yeterli bilgiye sahibim ve ihtiyaçlarımı kendim karşılayabiliyorum. Küçük kız kardeşim ise hep güçlü olmamı istiyordu. Bana sürekli güçlü olmam gerektiğini ve eğer ona sarkan biri olursa gününü göstermem gerektiğini söylerdi. Ben bu hayatta ne kadar çok güçlü olmaya çalıştıysam karşıma o kadar engel çıktı. Hala güçlü görünebiliyorsam bu kardeşim sayesinde. İşte benim ailem böyle, yanımda olmasalar bile bana ne kadar çok yardımda bulunuyorlar. Onların hakkını hiçbir zaman ödeyemem.

Sensiz YaşayamamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin