34.Bölüm
Güzel bir yemekten sonra odama geçtim tekrar.
Telefonumu elime aldım ve o da ne 6 yeni mesaj.
Yaşasın!
Umarım hepsi Ezra'dandır.
'Hey!'
'Alina?'
'Orada mısın?'
'Nereye gittin bakiyim sen?'
'Size geliyorum ama bak!'
'Ben çok ciddiyim Alina. 5 dakika içinde cevap vermezsen sizdeyim.'
Mesajin gönderilme saatine baktım. 4 dakika önceydi.
'Gelme.' yazıp gönderdim aceleyle.
Ding Dong!
Çok geç.
Kesin geldi.
Tam hızlıca merdivenleri iniyordum ki annemin sesini duydum.
"Hoşgeldin Ezracım."
"Hoşbulduk Ayşe Teyze. Alina evde mi? Soru soracaktım da ona."
"Evde oğlum, odasında."
Merdivenleri tamamen indim.
"Hoş geldin Ezra."
"Hoş bulduk. Soru soracaktım da sana."
"Hmm. Tamam biz odama geçelim o zaman."
"Tamam."
Annemi arkamızda bırakıp odaya çıktık.
Ben de bir heyecan var ki...
Sanki ilk defa geliyor bize.
Yine de bir tuhafım işte ne bileyim.
"Ee naber?"
"İyi. Sen?"
"İyi."
Birbirimize bakıp gülmeye başladık.
İkimiz de fena halde heyecanlıydık.
"Tuhaf hissediyorum."
"Ben de öyle. Otursana."
Koltuğa geçti.
Ders çalıştığımız zaman oturduğu yere oturdu.
Ben de sandalye çekip o zamanki yerime oturdum.
"Annem her an gelebilir. O yüzden kitabını aç bari açık dursun."
"Bu arada neden cevap yazmadın mesajıma?"
"Yemeğe inmiştim."
Tek kaşını kaldırıp bana baktı.
Yalan söyleyecek halim yok herhalde!
"Seni kızdırmak gibi çocukca bir sebepten cevap vermediğimi düşünmüyorsun umarım."
Güldü.
"Sanırım artık düşünmüyorum."
Ben de güldüm.
"Ee Helin'e haber verdin mi?"
Kafa salladım.
"Yarın mı söyleyeceksin?"
Omuz silktim.
"Konuşmayı düşünmüyor musun?"
Ezra'yı sinir etmek ben de hobi haline geldiğinden konuşmamaya devam ettim.
Sadece muzur bir şekilde gülümseyip başımı iki yana salladım.
"Konuşmayacaksın yani öyle mi?"
Aynen öyle Ezra.
Sen sinir olana kadar konuşmayacağım.
"Benimle uğraşmak hoşuna mı gidiyor yoksa?"
Bu sefer kocaman gülümsedim.
Ben böyle yapınca o da yüzüne bir gülümseme yerleştirdi.
"Demek konuşmayacaksın ha?"
Başımı aşağı yukarı salladım.
"Ben seni konuşturmasını bilirim."
Hiç emin olma.
"Şimdi ne dersem diyeyim bana cevap vermeyeceksin öyle mi?"
Aferin Ezra anlamışsın.
"Tamam. Daha önce Hüma'yla da yaşadık bunu ama o küs olduğu için cevap vermemişti. Ve tabi o daha 5 yaşında."
5 buçuk.
Ayrıca beni sinirlendirerek konuşturamazsın.
"Gerçi 5 değildi sanki ya. Bücür sürekli düzeltiyordu. Kaçtı sahi?"
5 buçuk.
Ama konuşmayacağım.
Çatla dur bakalım.
Bu iş eğlenceli olmaya başladı.
"Gülmeye de başladın. Oh ne güzel!"
Sen de uğraş dur bakalım Ezra.
"Çocuk gibi deyince kızıyorsun ama."
Kızarım tabi.
Çocukluk değil ki bu yaptığım.
Tamam belki biraz çocukluk.
Ama ne yapayım Ezra'nın uğraşmasını izlemek tatlı oluyor.
"Off! Konuşmayacaksan gidiyorum bak."
Omuz silktim.
"Tamam bu da olmadı. Iıı..."
Şuan gülmemek için dişlerimi birbirine bastırıyorum.
Ah Ezra ya.
Kıvran bakalım biraz daha.
"Ha bu arada aklıma geldi. Bugün Çetin sinirlerimi bozdu. Seni nasıl aldatabilmiş gerizekalı ya!"
Di mi bence de.
"Hayır bi de gelmiş ikinci şans diyip duruyor. Resmen şerefsiz. Hayır dese ki sana yürütemiyoruz, sana o kadar koymazdı. Ama resmen senle çıkarken... Sinirlerimi bozdu iyice ya! Ayırmasaydın ben iyi pataklardım onu. Gerçi sonra arkadaşları da beni döverdi ama olsun. En azından hırsımı almış olurdum."
Kocaman gülümsedim.
Ve yanına yaklaşıp yanağına bir öpücük kondurdum.
Şaşırdı tabi.
Gözlerini kocaman açıp bana baktı.
Omuz silktim.
"Ha öperim ama konuşmam diyorsun yani?"
Kafa salladım.
"Ama ben seni çok seviyorum. Niye susuyorsun ki şimdi? Ben sesini duymaya geliyorum sen susuyorsun."
Ay o dudakları büzme ama.
Çok tatlı oluyor sonra ben kendime gelemiyorum.
Iyice yanına sokuldum ve kulağına fısıldadım "Ben de seni seviyorum"
Eğer 'konuşturdum' diye sevinmeye başlarsa ağzına elimin tersiyle vuracağım. Çok ciddiyim.
-
Öptüm :*
Not: Bu bölüm de Okurdaokur'a geliyor :) Yorumların için sağ ol tatlım :))