14

3K 230 28
                                    

MULTİMEDYADA Kİ ŞARKIYI BELİRTTİĞİM YERDE AÇMANIZI ÖNERİRİM.

Kolyeme sevinçle son bir kez daha baktım ve banyodan çıkıp salona doğru ilerlemeye başladım. İçim içime sığmıyordu. Şans ilk defa yüzüme gülmüştü ve bu beni abartılacak şekilde mutlu ediyordu. Umudumu kaybetmiştim. Cidden kolyemi bir daha hiç göremeyeceğimi düşünmüştüm.

Salona ulaştığımda Barlas'ın kanepede uzandığını gördüm. Biraz daha yaklaştığımda gözlerinin kapalı olduğunu anladım. Uyumak. Normal olan her insanın yaptığı bir aktiviteydi ama o uyumayı bile olağanüstü kılıyordu. Nasıl yapabiliyordu bunu? Nasıl beni kendine bu kadar bağlayabiliyordu. Şuan öyle güzel uyuyordu ki başka kimse onu böyle görmesin istedim. Sadece ben göreyim. Başkaları görüp sevmesin onu. İmkansızdı biliyorum ama bana özel olmasını istiyordum işte. Kanepeye küçük bir çocuk gibi kıvrılmıştı. Tek eli kolunun altındaydı. Diğer elini kanepeye uzatmıştı. Dizlerini biraz kırıp yarı cenin pozisyonu almıştı. Hızla yukarıya çıkıp odamdan bir battaniye aldım ve yine aynı hızla merdivenleri geri inip salona doğru yol aldım. Benim olan battaniyeyi yavaşça Barlas'ın üzerine bıraktım. Barlas aniden battaniyeye sarıldı ve kokusunu içine çekti. Öyle bir çekmişti ki kokuyu içine, bana beni hatırlatmıştı. Babamın yanında kaldığım zamanlarda hep Barlas'tan aldığım t-shirti giyerdim ve aynanın karşısında kendime bakardım. O kadar güzel gelirdim ki kendime sanki dünyanın en kilolu insanını bile mükemmel gösterirdi o t-shirt. Çünkü Barlas'a aitti. Barlas'a ait olan her şey mükemmeldi. Sonra t-shirti burnuma kadar çekerdim ve kokusunu solurdum. Çok derin solurdum hemde. Tam şu anda Barlas'ın çektiği gibi çekerdim içime o kokuyu. Yavaşça dizlerimin üzerine çöktüm ve Barlas'a bakmaya başladım. Bir insan bu kadar fazla sevmemeliydi. Bu kadar fazla sevmek akıl sağlığı açısından iyi değildi. Şuan onu izlediğim için bile o kadar mutluydum ki içim içime sığmıyordu. Her şeyi yıkıp dökmek istiyordum. Her şeyi yıkıp döküp rahatlamak. Dışarıya çıkıp önüme gelene sarılmak istiyordum. Sarılıp mutluluğumu paylaşmak. Her yerimi kesip ölmek istiyordum. Ölüp kurtulmak. Onlarca uyku hapını aynı anda yutmak istiyordum. Yutup uyumak ve uyuyup uyanamamak...

Dengesizdim. Sebebi Barlas'tı. Sebebi aşktı. Aşk dengesizleştiriyordu insanı.

"Şuan seni ne kadar sevdiğimi bir bilebilsen Barlas. İçimin içime sığmadığını bir bilsen. Sana deli olduğumu anlayabilsen. Sadece saçma sapan duygular hissettiğimi zannediyorsun değil mi?"

Ona biraz daha yaklaşıp saçlarını kokladım. Kulağına eğildim ve fısıltı şeklinde konuştum.

"Sen en sevdiğim şarkının aynı nakaratı gibisin. Hep tekrarlayan yanımsın. Vazgeçmediğim, vazgeçemediğimsin."

Sonra saçlarının arasına belli belirsiz bir buse kondurdum ve geri çekildim.

Bende yanında ki kanepeye oturdum ve onu izlemeye devam ettim. Şuan olduğum konumda olabileceğimi hiç düşünmezdim bile. Şuan benim yorganıma sarılıyordu mesela. Aynı evde yaşıyorduk. Önceden okulda görünce bile oldüğüm kişiyle aynı evde yaşıyordum. Eskiden çok daha iyiydi ama. Onu uzaktan sevmek daha güzeldi. Daha az acıtıyordu. O kor gibiydi. Uzaktan muazzam gorünüyordu. Zararsız gorünüyordu ama yaklaştıkça yanıyordun. Çok fazla zararlıydı. Çok yakıyordu.

Ama onun için yanmaya değerdi. Onun için o koru ellerimin arasına alır yine de şikayet etmezdim. Ellerim dağlansa bile yemin ederim yakınmak için ağzımı dahi açmazdım. Yeter ki burada olsun. Sadece varlığını hissetmek bile yaşama sebebimdi.

Daha düşünecek çok şey vardı, söylenecek çok söz vardı ama gelin gorün ki yorgundum. Şu iki gün beni çok yormuştu. Biraz uyusam benim için hiç fena olmazdı.

AYNI NAKARAT Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin