21

2.4K 141 68
                                    

Uzun bir aradan sonra merhaba! İyi okumalar dilerim.

Multimedyada tanıtım videosu var. Videoyla ilgili görüşlerinizi bu pasaja yazabilirsiniz.

Hayatımda olabileceğim en mutlu şekilde uyandım sabaha. Daha ne isteyebilirdim ki? Sevdiğim adam, beni seviyordu. Eski günlere gitti aklım. Yazdığım onlarca şiir, mektup. Döktüğüm göz yaşlarım. Fazlaca yanan ama küllerinden doğan kalbim. Bugün yeniden başlıyordu her şey. Artık mutlu olma vakti gelmiş geçiyordu. Üstelik İrem'de sonunda bulunmuşu. Ailesinin onu sakladığı bir dağ evinde polisler tarafından bulunmuştu ama perişan haldeydi. Onu gözlerimle görmeseydim, o kişinin İrem olduğuna ihtimal dahi vermezdim. Yaşı ve psikolojik sorunları nedeniyle ve Barlas'ın şikayetçi olmamasının da katkısıyla hapse girmemiş ve eğitim için yurtdışına gitmişti. Onun için gerçekten üzülüyordum. Umarım bir gün gerçekten onu seven birine aşık olurdu ve onunla çok mutlu olurdu. Bunu en içten dileklerimle istiyordum.

Yataktan bir çırpıda kalktım ve okul üniformalarımı giyip okul çantamı omzuma attım. merdivenleri ikişer ikişer inerken aşağıdan gelen kokular daha fazla acıkmama sebebiyet veriyordu. Yemek masasına baktığımda şaşkına döndüm.

Barlas Özmen, kahvaltı hazırlıyordu. Üzerinde sadece bir önlük ve bir eşohman vardı. Fazla mükemmel duruyordu. Bir süre arkadan onu izledim. Ben daha çok izlerdim ama Barlas bana dönmeden konuşunca her şey altüst olmuştu.

"Daha fazla dikizleme. Beni utandırıyorsun."

Asıl utandıran taraf oydu. Biraz daha anlamamış gibi yapsaydı olmaz mıydı? Ya da gerçekten anlamasaydı?

"Dikizlediğimi de kim söylemiş?"

Masaya doğru ilerleyip oturduğumda arkadan bana yaklaştığını ayak seslerinden anlayabiliyordum. Bu çocuğun saçlarında gözleri mi vardı? Nereden görmüştü onu izlediğimi yahu!

"Ben söyledim. Yetmez mi?"

Tam arkamda durdu ve kulağıma eğilerek güldü. Buda nesiydi böyle? Neden ölecek gibi hissediyordum? Neden her fırsatta beni utandırmak için elinden geleni yapıyordu bu çocuk?

"Az uzaklaş. Öleceğim yoksa."

Ben açık sözlü bir kızdım yahu! Bana bu kadar yaklaşması sağlığım açısından kötüydü. Uzaktan yakan adam, yakından kül ederdi.

"Uzaklaşırsam da ben ölürüm ama?"

Soru cümlesi gibi kurduğu cümleye karşılık boğazım kurudu ve yine baştan aşağıya kızardım. Ölmesin istedim. Ben öleyim ziyanı yok ama o ölmesin. Bana yaklaşsın, öldürsün beni ama o yaşasın.

"Sen ateşsin. Yaklaşırsın. Isıtırsın sıcaklığınla. Alıştırırsın beni kendine. Sonra gidersen benden. Kalbim buz tutar. Ben ölürüm Barlas. Bu sefer gerçekten ölürüm."

Önüme doğru geldi ve oturduğum sandalyenin önünde dizleri üzerine çöktü. Ellerimi ellerine aldı.

"Bu ateş, sönene kadar seni ısıtacak."

Sarıldım ateşime. Ateşe dokunmak acıtır diye bilirdim hep. Yalandı. Acıtmıyordu.

Barlas'tan ayrıldığımda saatin geç olduğunu farkettim. Hızlı bir kahvaltının ardından evden çıktım. Barlas'ın da benimle gelmsini çok istiyordum ama bir iki gün okula gelmese iyi olacaktı. Dinlenmesi ve kendini çok fazla yormaması gerekiyordu. Otobüs durağına geldim ve her zaman aynı saatinde gelen otobüsüme bindim. Kulaklıklarımı kulağıma takarak okula doğru yol aldım.

AYNI NAKARAT Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin