18

2.9K 241 76
                                    

İYİ OKUMALAR. ŞARKIYLA OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM.

Eve giren görevliler hızla bize yaklaştı ve bir kadın beni Barlas'tan uzaklaştırdı. Herkes Barlas'ın peşinde pervane olurken ben sadece onları izliyordum. Her yerim kan içerisindeydi. Onun kanı... Ellerimde onun kanı vardı. O kollarımda acı çekerken ben onun acısını dindirememiştim. Yapamamıştım. İrem'i engelleyememiştim.

"Bilinci kapalı. İç kanama riski yüksek. Nabız düşük. Hastaneye yetişirmemiz gerekiyor."

Adam Barlas'ın yanına eğilmiş hızlı hızlı konuşurken diğerleri de sedye getirmekle meşguldü. Barlas ölemezdi. O ölemeyecek kadar güzeldi. Hani olur ya, sevdiğiniz birisinin ölebileceği düşüncesi aklınızın en ücra köşesinden dahi geçmez. Sokakta yürürken bir sela okunur. Birisi ölmüştür işte. Ailesi, arkadaşları veya sevgilisi perişan olur. Bize normal gelir. Nasık vir duygu olduğunu bilmediğimiz için çok fazla üzülmenin mantıksız olacağını düşünürüz. Günde milyonlarca insan ölür ama sizin sevdiğiniz birisinin ölme ihtimali yoktur aklınızda. Hem, daha onu sevmeye doyamamıştım ki ben. Doyamazdım. Asırlar geçse yine de doyamazdım ona. Kim doyabilirdi sevdiğine sarılmaya, onu öpmeye. Daha ona sarılarak huzurla uyuyacaktım ben. Beraber sahil kenarında sabahlayacaltık. Güneşin doğuşuna şahitlik edecektik beraber. Ben onun sırtına atlayıp kahkahalarla gülecektim. Uyandığında ilk gördüğü kişi olacaktım. İlk gördüğüm kişi olacaktı. Yağmurlarda ıslanacaktık mesela. Kar topu oynayacaktık daha. Gidemezdi benden. Bırakamazdı beni. Tutmayan birisi bırakabilir miydi? Önce beni tutmayı öğrenmeliydi. Sonra zaten bırakamazdı çünkü o bıraksa bile ben onu tutardım. Yanıma gelen kadın benim gibi yere eğildi. Üzerime hırka gibi bir şey verdikten sonra giymeme yardım etti. Kadına minnet dolu bir bakış attım.

"Hanımefendi iyi misiniz?"

İyi değildim. Barlas'ın kanı ellerimde iken iyi olmak imkansızdı bana. Barlas iyi olmazsa bir daha iyi olamazdım.

Barlas'ın sedye ile götürülmesinin ardından hızla ayağa kalktım. "Bende geleceğim." Dedikten sonra ambulansa ilerleyip ambulansın arkasına oturdum. Barlas gözlerini açmıyordu. Neden açmıyordu gözlerini? O sadece uyuyordu değil mi? Ölmüyordu değil mi? Barlas'ın elini tuttum ve kapalı olan gözlerine baktım. Bir umut gözlerini açsın diye yalvardım Tanrı'ya ama nafile. Ne gözlerini açıyordu ne de tek bir kelam ediyordu. Uyuyordu sadece. Çok yorulmuştu. Gözlerini açamayacak kadar çok yorulmuştu. Dinlenecekti sadece ve sonra açacaktı gözlerini.

"Hadi Barlas. Aç gözlerini. Ben daha sana yeni gelebilmişken gitme benden n'olur."

Siren sesi kulaklarımı acıtırken yaptığım tek şey Barlas'ın elini sımsıkı tutmaktı. Ambulans uzun bir yolu kısa bir sürede katettikten sonra hastanenin önünde durdu ve kapının açılmasıyla etraf savaş alanı gibi oldu. Filmlerde gördüğüm olay başıma gelmişti. Bu kadar çok acı vereceğini bilmezdim. Acıyordu her zerrem. En çok kalbim acıyordu. Doktorlar Barlas'ın etrafına toplanırken anlamayacağım şeyler söylüyorlardı. İki gözüm iki çeşme olmuş bir şekilde ambulanstan indim. Sedye hızla ilerlerken bende sedyeyle birlikte koşuyordum. Biz, garip kokulu hastane koridorlarından geçerken herkes bizi izliyordu. Onlar için izlemek ne kolaydı. İki üzülürlerdi  sonra unuturlardı. Hatta üzülmeyenler bile olurdu. Sadece merak ettikleri için bize bakan onca insan... Bende bir zamanlar o insanlardan biriydim. Hastaneye geldiğimizde merakla etrafı izler, yaralı birini gördüğümde üzülürdüm. Beş dakika sonra unuturdum her şeyi. Aklıma bile gelmezdi olanlar. Acaba ne olmuştu üzüldüğüm insanlara? Ölmüştü belki de bir kaçı. Vücudunda kalıcı hasar kalanlar da olmuştu belki. Hep üzülür sonra unuturdum onları lakin hiç onlardan birini tanımamıştım. Hiç onlardan birisinin acısına şahitlik etmemiştim. Hastaneye hep ufak şeylerden dolayı girmiştim. Şimdi, canım dediğim adamın elini tutuyordum ve hızla ameliyathaneye doğru ilerliyorduk. Sonunda ameliyathane yazan kapının önüne geldiğimizde beni içeriye almadılar. Hızla ilerleyen sedyeyi izlemekten başka hiçbir şey yapamadım. Belki de son kez görüyordum onu. Bahar teyzeye haber vermeliydim ama nasıl yapacaktım bilmiyordum. Telefonu elime aldım ve aklıma gelen ilk kişiyi aradım. Telefon bir kaç çalıştan sonra açıldı. Titreyen sesimle konuştum.

AYNI NAKARAT Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin