İYİ OKUMALAR DİLERİM.
●
Olur ya bazen; her şey harika gelir insana. Tamam der, tamam artık mutlu olacağım. Çektiğim onca acıdan sonra artık mutlu olacağım. Sonra bir şey olur. Çektiğin acılardan sonra gelen kısacık mutluluk bile çok gelir birilerine. Lanet edersin. Mutluluğu haram görürsün kendine.
Sadece mutluluk istemiştim ben. Azıcık mutluluk. Hatta mutluluk olmasa da olurdu. Barlas yanımda ise mutluluğa bile gerek yoktu. Onsuz mutlu olacağıma, onunla mutsuz olurdum. En azından onunla olurdum. Barlas'ı istiyordum. Kollarına girip, ömrüm boyunca orada kalmak istiyordum. Ondan özür dileyip, bana 'özür dileme, sarıl.' demesini istiyordum. Ona sarılmak istiyordum sadece. Şuan hiç bilmediğim bir yerdeydim. Zifiri karanlık. Ben karanlıktan korkardım ama şuan karanlıktan daha korkunç bir şey daha vardı; Barlas'ın yanımda olmaması...
Gözlerimi kapatan bezden dolayı zifiri karanlık olsa gerekti etraf. Başımda keskin bir ağrı vardı. Öyle ki, kafamı duvardan duvara vursam böyle ağrımazdı. Düştüğüm için ayağım da ağrıyordu üstelik. Buradan sağ çıkamayacağımı hissediyordum. Ağlıyordum ama göz yaşlarımı bile silemiyordum. Ellerim ve ayaklarım çok sıkı bir şekilde bağlanmıştı. Beton olduğunu düşündüğüm bir zeminde oturuyordum. Belki bir ev belki de eski bir depo...
Barlas merak etmiş midir acaba beni? Anlamış mıdır bana bir şey olduğunu? Kurtarmaya gelir mi beni? Gelirdi. Beni hiç bırakmayacağını söylerdi hep. Burada bırakmazdı beni.
Kapı sesi duymamla yerimden sıçradım. Lütfen bir şey olmasın, bana dokunmasınlar. Tanrım, yalvarırım. Öldürsünler ama bana dokunmasınlar.
"Yalvarırım bana bir şey yapmayın."
Ağzımdan kaçan hıçkırıklara engel olamıyordum. Engel olmak da istemiyordum zaten. Saçlarımda bir el hissettiğimde boğazım düğümlendi. Haraket edemedim. Ağlamayı bile bırakacak kadar korkuyordum. Kabullenmiştim. Ne çaresiz şeydi, sonunu kabullenmek. Ölümü değil, sonunu kabullenmek...
"Onu istiyorsun değil mi?"
Ses çok mekanikti. Bir insanın kendi sesi böyle olamazdı. Ses değiştirici bir alet kullanıyor olmalıydı. Eğer öyle bir alet kullanıyorsa sesini tanıyacağımdan korkmuş olmalıydı. Bunu yapanı tanıyor olabilir miydim? Kim yapardı? Hem Barlas'la beni de biliyordu. En başından beri mesajlar atan kişiydi beni kaçıran. Her şeyimi biliyordu, ama nasıl? Kafam almıyordu. Delirmek üzereydim.
"Bırak beni gideyim. Lütfen bırak beni."
Yüksek bir kahkaha sesi geldi. Benimle dalga geçiyordu.
"Seni bırakacağıma gerçekten inandın mı?"
Saçlarıma ikinci kez dokundu. Elleri kayarak boynuma kadar indi. Tir tir titriyordum. Bayılmak üzereydim. Çok bitkindim. Son gücümü toplayım karşımdaki kişinin yüzüne tükürdüm. Boynumdaki el geri çekildiğinde olacakları beklemeye başladım. Yanağıma sert bir tokat yemeyi beklemiyordum doğrusu. Yanağımda beş parmak izi kaldığına emindim. Zaten kaybolacak olan bilincim tokatın etkisiyle kayboldu. Son düşündüğüm şey; Barlas'a son bir kez sarılıp öyle ölmek oldu.
●
YAZAR'DAN;
Bir kaç saatte ne çok şey olmuştu öyle. Oysa Barlas'ın hiçbir şeyden haberi yoktu. Genç adam her şeyden habersiz uyuyordu kanepesinde. Üzerinde Gazel'in gitmeden üzerine örttüğü bir battaniye. Yüzünde hafif bir tebessüm. Sıcacık yerinde, her şeyden habersiz uyuyordu. Gazel ise soğuk, ıssız dört duvar arasındaydı. Savunmasızdı. Korkuyordu. Üşüyordu. Ölmek dahi istiyordu. Barlas, yavaş yavaş gözlerini araladı. Bir süre sersem bir şekilde tavana baktıktan sonra kanepede doğruldu. Saate baktığında, gece yarısını geçtiğini gördü. Gazel uyumuş mudur diye geçirdi aklından bir süre. Sonra üzerindeki battaniyeye baktı. Bu battaniyenin, Gazel'in battaniyesi olduğunu biliyordu. Peki nerede yatmıştı bu kız? Üzerine bir şey almamış mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYNI NAKARAT
Teen FictionO, güzel seven kızın, güzel sevdiği adamdı. Lakin, kızın güzel sevmesinin bir nedeni vardı; Zira güzel bir adamı, kötü sevmek olmazdı. ● "AYNI NAKARAT" ADLI İLK VE TEK WATTPAD KİTABIDIR.