27

1.9K 100 53
                                    

Multimedya'da henüz tanıtımını yayımladığım AY'A DÜŞEN KIZ adlı kitbımın kapağı var. Kitaba bir bakıp, yaptığım tanıtım filmine bakarsanız beni çok mutlu edersiniz. Multimedya videosunda ise size belli bir yerde açmanızı söyleyeceğim şarkı var.

Şarkı adı; Sarah McLachlan/ Gloomy sunday


Herkese iyi okumalar.

Barlas, Deniz ve Ayça uzaklaştıktan sonra yerinden hiç kımıldamayan Eslem'in yanına doğru ağır ağır ilerledim. Sanki yavaş yavaş gidince acım, hayal kırıklığım, öfkem dinecekti. Tam Eslem'in önünde durdum. Ağzını açıp tek kelime etmiyordu. Birkaç kez konuşacak oldu ama her defasında ağzını kapatıp sessizliğini korudu. Zaten konuşsa ne diyecekti ki? Hangi söz aklardı bu yaptıklarını. Hangi cümle affettirirdi onu bana?

"Neden?"

Tek bir sorunun cevabını merak ediyordum. Sadece bir soru; neden? Neden yapmıştı bunu bana? Neden en yakın arkadaşımdan yemiştim bu darbeyi?

"Neden mi? Çünkü seviyorum ben Gazel. Aşığım çünkü Deniz'e deli gibi. Ölüyorum onun için. Kıskandım, tamam mı! Lanet olsun kıskandım."

Sesini yükseltmesini aldırmadım. Zaten zil çaldığı için herkes sınıflarına gitmişti. Ama bana bu cümleleri nasıl kurardı. Kıskandım, bu muydu yani?

"Deniz'i seviyorsun öyle mi? Peki beni sevmiyor muydun Eslem?"

Gözlerindeki pişmanlığı bir an gördüğüme yemin edebilirdim. Sanki yaptıklarının hiçbirini yapmamayı diler gibiydi. Ama artık oldukça geç olmuştu. Artık arkadaşlığımız için çok geçti. Gözlerim buğulandığında onun da gözlerinin aynı anda buğulandığını gördüm.

"Gazel anlamıyorsun. Gözüm döndü. Kıskandım. Deli gibi kıskandım sizi."

Elimi, durmasıni ister gibi havaya kaldırdım. Bu bir sebep değildi. Böyle bir şeyin hiçbir sebebi olamazdı, olmamalıydı.

"Bana sevgiden, kıskançlıktan bahsetme. Ben de sevdim. Ben de kıskandım deli gibi, hem de birkaç ay değil yıllarca kıskandım ben Barlas'ı herkesten. Kendimden bile! Ama ben asla senin gibi yapmadım."

İşaret parmağımı göğsüne koyup bir kaç kez hafifçe vurdum.

"Ben, Eslem, ben asla senin gibi bir iğrençlik yapmadım."

Kafasını yere eğerek konuştu.

"Özür dilerim."

İki kelime. Beş hece. Tamamen anlamsız bir cümle. Özür dilemek kadar saçma bir şey yoktu bu dünyada. Bir insan özür dileyecek kadar pişman olsaydı eğer, o hatayı zaten yapmazdı. Bu çok farklı bir olaydı. Özür kabul edilemez bir hataydı yaptığı.

"Dileme."

Yanından geçip gidecekken kolumu tuttu ve  "Deniz'le hiç arkaşça yaklaşımlarınız olmuyordu ama. Hep ikiniz bir olup beni ekiyordunuz. Aslında varya Barlas'a da Deniz'e de çok yazık. İkisini de avucunun içinde oynatıyorsun." dedi. Bu bardağı taşıran son damlaydı. Yanağına oldukça sert bir tokat geçirdiğimde suratını yana doğru eğdi.

"Ağzından çıkanı kulağın duysun. Kendine gel!"

Dudağının yanındaki kan izini sildi ve yüzüme baktı. Tam gözlerimin içine. Ve güldü. Ben inanamaz gözlerle ona bakarken o sadece güldü. Kanım donmuştu sanki. Yaptığı şeylerin affedilemez olduğu yetmezmiş gibi bir de üste çıkmaya çalışıyordu. Benim arkadaşım nasıl iğrenç birisi olmuştu böyle?

AYNI NAKARAT Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin