Selaaaaaam,
Şimdi diyeceksiniz bu bölüm ne alaka. Evet haklısınız çünkü ben de kendime aynı şeyi söylüyorum. Bu bölüm aslında kitabın bir diğer alternatif sonu. Yani 'Barlas ölmeseydi nasıl olurdu' bunu yazdım diyebilirim. Bu son kesinlikle kitabın gerçek sonu değil. Sadece birkaç kişi çok fazla istediği için onları kıramadım ve yazdım. Çok uzun bir aradan sonra yazmak iyi geldi diyebilirim. Önceleri zihnimde oluşturduğum bu karakterleri derine gömeli çok olmuştu. Öyle ki o kadar derinden çıkarmak da bir o kadar güçtü. Umarım o eski karakterlerin ruhunu yansıtabilmişimdir ve üzerlerinde gömülü oldukları yerlerden çıkarken toprak izi sıçramamıştır. İyi okumar dilerim.
●
Bu bölümü Teoman/ Aşk kırıntıları şarkısıyla okumanızı öneriyorum. Multimedyaya bıraktım.
●
Bardaktan boşalırcasına yağan yağmura kaydı gözüm. Bulutlar gökyüzüne kırılmıştı sanki. Alabildiğince ağlıyorlardı. Zamanında ben de öyle değil miydim? Barlas'a kırılan kalbimin sağanak yağmuruydu gözyaşlarım. Ama benim yağmurum dinmişti. Güneşim açmıştı. Yanıbaşımdaydı. Gözlerimi pencereden alıp dizlerime yatmış olan Barlas'a çevirdim. Film izlerken uyuyakalmıştı. Kapalı olan gözlerine dokundum. Tek elimle saçını okşadım yavaşça. Yanındayken bile özlüyordum onu. Gözlerini birkaç kez aralamaya çalıştığında bu haline güldüm.
"Uyandırdım mı?"
Gözlerini ovaladıktan sonra ağzından bir 'cık' sesi çıkardı. Dudaklarımı saçına bastırdım ve yağan yağmura geri döndüm.
"Çok güzel yağıyor."
Barlas da benim gibi pencereye döndürdü yüzünü. Kısa bir süre sonra elimi tutup beni çekiştirmeye başladı. Bir şeye acele eder gibi bir hali vardı. Ne yaptığını anlayamaz halde onunla sürüklendim kapıya kadar.
"Ne yapıyorsun Barlas?"
"Gel işte."
İkimiz de ayakkabılarımızı giydik ve asansöre doğru ilerledik. Yağmura çıkacağımızı anlamıştım ama bunu neden yapacağımızı anlamamıştım. Hasta olacaktı.
"Barlas hasta olacaksın."
Yamuk bir şekilde güldü ve yanağımdan bir makas aldı.
"Ben zaten sana hastayım güzelim."
Gözlerimi kaçırarak güldüm. İki buçuk yıldır aynı üniversitedeydik, çoğu zaman aynı evdeydik ama ben ona doyamıyordum. Doyamayacaktım. Onsuz bir hayat düşünemiyordum. Çocukluğumun acı aşkıydı, gençliğimin tutkusu olmuştu. Şimdi de geleceğim olmasını istiyordum. Asansör nihayet durduğunda yine elimi tuttu ve beni çekiştirmeye başladı.
"Barlas yavaş ol. Çocuk gibisin valla."
"Senin yanında içimdeki çocuğa engel olamıyorum Gazel. Sanki içimde bir şeyler kopuyor."
Gülerek peşinden gitmeye devam ettim. Binanın çıkışına geldiğimizde Ayça'ya haber vermeden evden çıktığım için kendime kızdım. Anahtarını kaybetmişti en son. Eve gelirse kapıda kalacaktı. En iyisi binanın önünden ayrılmamaktı. Ve evet Ayça'yla ev arkadaşıydım. Üniversiteye başlarken bir ev tutmuştuk ve ikimiz kalıyorduk. Barlas ve Deniz de hemen üst katımızdan bir ev tutmuştu. Hayatımız çok iyi ilerlemişti bu süreçte. Deniz ve Ayça sevgili olmuşlardı. Çok zorlu olan bu süreçte en büyük rol bendeydi. Çok güzel çöpçatanlık yapmıştım. Bahar teyze de iki haftada bir duygu patlaması yaşayıp uçağa atlıyordu ve yanımıza geliyordu. Onu özlememize fırsat vermemesi bizim işimize geliyordu. Yani hayatım huzurluydu. Mutluydum. Yaralarım, özlemlerim vardı ama yaşama sevincim de vardı. Yaşam kaynağım Barlas'tı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYNI NAKARAT
Novela JuvenilO, güzel seven kızın, güzel sevdiği adamdı. Lakin, kızın güzel sevmesinin bir nedeni vardı; Zira güzel bir adamı, kötü sevmek olmazdı. ● "AYNI NAKARAT" ADLI İLK VE TEK WATTPAD KİTABIDIR.