29

1.6K 88 48
                                    

Sizce multimedyadaki kapak nasıl?

İyi okumalar dilerim.

Rüzgar saçlarımı savururken düşündüğüm tek bir şey vardı. Barlas. Keşke bana baktığı anda gözlerinde öfke görseydim. Belki hüzün ya da kırılmışlık. Ama sadece hissizlikti. Ne hissettiğini ben mi anlayamamıştım yoksa gerçekten bir şey hissetmiyor muydu bilmiyordum. Delirmek üzereydim. Hayatım bir anda alabora olmuştu. Motor yavaşça durduğunda yere indim ve ceketi çıkarmak için bir elimi omzuma attım.

"Sende kalsın. Eve girene kadar üşüme."

Eren böyle yapmamalıydı. Bu kadar iyi olmamalıydı. Beni yaralandığım noktadan vurması çok saçmaydı. Ceketi çıkardım ve motorun üstüne bıraktım.

"Zaten bina iki adım ötede. Yine de sağol Eren. Her şey için sağol. Seni çok yordum bugün ama sen hep bıkmadan yanımda oldun."

Kocaman gülümsedi. Gözlerinin içindeki ışıltı, Benim Barlas'a bakarken ki gözlerimdeki ışıltıyla aynıydı. Eren beni gerçekten seviyordu. Bunun gelip geçici bir heves olduğunu düşünmüyordum. Değildi. Olsaydı anlardım. En çok da bu zora sokuyordu beni.

"Gazel bana böyle şeyler deme. Beni günün hangi saatinde ararsan ara, gelirim. Ve bunu zevkle yaparım."

Tekrar teşekkür ettikten sonra binaya doğru yürüdüm. Binaya girmeden önce aklıma gelen şeyle arkamı döndüm. Eren hâlâ oradaydı. Büyük bir ihtimal binaya girmemi bekliyordu.

"Eren, sen dedin ya hani; Barlas'ın üzerini yine aynı tükenmez kalemle karala diye. Karalasam ne farkeder ki? Onun orada olduğu gerçeği hiçbir zaman değişmeyecek."

"O zaman onun olduğu sayfaları yırt ve at."

"Sen direk tüm defteri çöpe at diyorsun bana."

Benim hayatımın her kısmında o vardı. Yanımda olmadığı zamanlarda bile aklımdaydı, kalbimdeydi. Eren motorundan indi ve yanıma geldi. Tam önümde durduğunda hiçbir şey yapmadım. Sadece ne yapacağını merak ediyordum. Önümde eğildi ve çözülmüş olduğunu farketmediğim ayakkabımın bağcığını bağladı. Bana aşağıdan bakarken her zamanki gibi bir gülümseme takındı yüzüne.

"Merdivenlerden çıkarken düşmeni istemeyiz değil mi?"

Ayağa geri kalktı ve bana binanın kapısını açtı. Binadan içeriye girdiğimde yeniden konuşmaya başladı.

"Madem onu o defterden silemiyorsun. O zaman sonraki sayfalara bari yazma adını."

Ve kapıyı kapatarak beni sorularım ve sonu olmayan düşüncelerim ile başbaşa bıraktı. Ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Sorun şuydu ki ben Barlas'ı silmek istemiyordum. Ama biraz zaman belki de her şeye çare olurdu kim bilir?

Merdivenleri güçlükle tırmanarak sonunda Deniz'in kapısının önüne geldim. Gideceğim tek yer burasıydı. Başka kimsem yoktu benim. Babamın yanına gitmek istiyordum aslında ama Barlas'ı bir daha görememek beni kahrederdi. Belki bir umut yine beraber olabiliriz umudu tutuyordu beni burada. Belki enkazlarımızın altında birbirimize açtığımız yaraları sararak yaşardık beraber. İkimizinde canı yanardı belki ama en azından beraber olurduk.

Kapıyı büyük bir bitkinlikle vurdum. Bir adım daha atacak mecalim yoktu. Ağlıyordum. Daha deminden beri ağladığımı ancak gözlerimin önünü bir buğu kapladığında anlayabilmiştim. İçeriden gelen ayak seslerinin ardından Deniz açtı kapıyı. Önce üzerimdeki kıyafetlere baktı. Sonda da yüzüme. Yüzündeki şaşkınlık ifadesi, ağladığımı gorünce yerini şevkate bıraktı. Kendimi daha fazla tutamayıp ona sarıldım. Deniz'de bunu bekliyormuş gibi kollarını bana sardı.

AYNI NAKARAT Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin