"Hazırsan çekiyorum." Gülümseyip bir poz daha verdim. Bu iş gittikçe sinirimi bozuyordu ama Alkım, mutluydu. Resmen fotoğraf çektikçe gülümsüyordu lakin resimleri bana dahi göstermiyordu. Bir bu eksikti. "Efendim. Ne zaman göreceğim?"
"Anneannen gösterir."
Ah, ama Alkım bir öpücük versem? Hadi gel bak sana bir öpücük vereyim her şey hallolsun. Olur, mu canım? Ay olsa ne güzel olur.
"Aybars. Bir kaç saattir sürekli dalıp gidiyorsun."
"Üzgünüm." Kafamı dondurmaya eğdim. Elimdeki kaşıkla oynayıp duruyordum. Alkım telefonunu çantasına koyup ayağa kalktı. Eline poşetleri tek tek yavaş yavaş aldı. Ardından bana doğru döndü. Gözlerinin içi parlıyordu resmen.
"Hadi artık. Akşam için hazırlanmak gerekiyor. Gel bakalım Aybars." Narince oturduğum rahat hasır sandalyeden kalktım. Alkım poşetleri eline alıp çantasını sol omuzuna taktı. Ben de sağına geçtim.
Evet. Alkım'ın elinde poşetler yerine üzerinde mavili desenler olan oto bebek koltuğu olsa ve benim kucağımda da uykudan yeni uyanmış bücür bir minicik bebek olsa. Bir saniye. Abarttım. Evet, abarttım oha yani bana. Yuh. Ne alaka şimdi bu ya?
"Sana diyorum!" dedi Alkım sinirle birden heyecanla ona baktım.
"Kusura bakmayın efendim. Duymadım." Dedim mahcup sesimle. "Lütfen böyle yapma. Sana fısıldayınca duy. Söylediğimi ilk seferde yap."
"Elbette efendim."
"Akşam. Soran olursa, yardımcı pilotsun." Kafamı salladım. Memnun bir şekilde biraz önden yürümeye devam etti. Beraber otelin büyük lobisine girdiğimizde gözlerim bütün insanları es geçip takım elbiseli Henry'ye takılmıştı. Belki de Alkım'dan sonra burada tanıdığım tek insan olduğu içindir. Alkım önden ben aradan beraber odamıza çıktık. Odamız? Ay, ne kadar tatlı bizim odamız!
"Ben duş alayım. Sen de duş alacak mısın?" Onu onaylamak için kafamı salladım. Gülümseyip banyoya girdi. O duştayken bir kaç dakika ayaklarımı uzatıp soluklandım. Ardından eşyalarımı hazırladım ve Alkım'ın çıkmasını bekledim.
*****
Duştan çıktığımda Alkım saçlarını kurutuyordu. Bornozla yatağa oturdum. Kafamı dizlerime koyup biraz dinlenmeye çalıştım. "Aybars ben inip birkaç içecek alacağım. Mini dolabı doldurmamışlar. Özellikle istediğin bir şey var mı?"
Bira?
"Hayır, teşekkür ederim." Yeni kuruttuğu saçlarını omuzlarına saldı. Siyah dizüstü bir elbise giymişti. Ve neredeyse benim bordo takım elbisem ile aynı renk bordo topuklular. Bu ne güzellik kadın? "Çok güzel olmuşsunuz."
"Teşekkür ederim tatlım. O takımı giydiğinde güzelliğimiz yarışır ve o emin ol kazanmaya birkaç tık daha yakınsın."
Oha bana iltifat etti. Yerim seni Alkım. Utanarak kafamı çevirdim. Telefon ve cüzdanını alıp odadan çıktı. Kendimi sakinleştirip giyinmeye başladım. Pantolonumu giydikten hemen sonra kapı tıklanmıştı. Ütülü beyaz gömleği hızla üzerime geçirip ilk düğmemi ilikledim. Düğmeleri hızla iliklerken kapıya baktım. Büyük ihtimalle Alkım'dı.
"Henry?"
"Ne oldu çok mu şaşırdın?"
"Tabii. Yani Şey aslında ne bileyim. Seni beklemiyordum." Takım elbisesini düzeltti ve ilikli tek düğmeyi açtı. Gülerek bana bakıyordu. Ne olduğunu anlamak için sorar gözlerle ona odaklandım. "Evet? Bir şey mi var?" diye sordum ona bakarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzündeki İki Kadın
ChickLitGirl*Girl "Kaptan, size bir şey söylemeliyim; Ben daha önce hiç uçak uçurmadım!!!" "Senin gibileri nasıl mezun ediyorlar?" "Ben mezun olmadım ki, son senem." "Üç senedir sadece tek tuşa basmayı mı öğrendin?" "Aw! Kusura bakmayın kaptan isterseniz...