"Bir istediğiniz var mı Begüm Hanım?" Hastanenin boğucu odasına anneannemi geri getirmiştik, iki hemşire odaya girerken ben olduğum yerde dikilmiş Alkım'ın anneannem ile konuşmasını dinliyordum. Anneannem bana doğru baktı.
"Aybars, kızım bana ılık su alır mısın kantinden?"
"Alırım anneanneciğim." Koşarak kapıdan çıkacakken paramı çantamda unuttuğum için geri dönüyordum ki anneannem ve Alkım'ın konuşmasını duydum.
"Alkım, biliyorsun Aybars'ımın hayatında bir ben varım. Bana bir şey olursa kendisini toparlayamamasından korktum hep, şimdi de korkuyorum. Bana bir şey olursa ona sahip çıkabilir misin?"
"Begüm Hanım, siz nasıl şeyler diyorsunuz? İyileşeceksiniz meraklanmayın ben Aybars'a gözüm gibi bakarım. Bunu kendi gözlerinizle göreceksiniz. Aybars bu sene üniversiteyi kazanacak ve siz de onu göreceksiniz kendinizi bu kadar üzmeyin lütfen..."
Daha fazla konuşmalarına müsaade etmeyerek içeri daldım ikisinin de gözü bana döndü. "Ya para almayı unuttum."
"Aybars, bana da bir kahve alır mısın?" Kafa sallayarak Alkım'ı onayladım ve bu sefer gerçekten kantine doğru hızla yürümeye başladım. Bir şey kaçırmak istemiyordum.
Anneannem tedaviye başlamayı kabul etmişti, bu tedavi onun sadece ağrılarını dindirecekti. Bir işe yaramayacağını ikimiz de biliyorduk. Kanserin son evresi, bizim için zaten ölüm demekti...
Son virajdan dönerek kendisini toparlayan ve düzelmeye başlayan nice insan vardı, umudum asla tükenmiyordu. Ama anneannem o kadar umutlu değildi. Kanser tehşisi konulduğunda her şeyi reddetmişti. Beni alıp eve gitmiş kendisine bir kocakarı ilacı hazırlamıştı ve ondan sonra hangi doktordan kanser lafını duysa onu susturmuştu.
Anneannemin dediği gibi "Ömürümüz ne kadar ise, o kadar yaşayacağız. Nefesimiz tükenince öleceğiz. Ama insanlarımız her ölüme bir neden arıyor. Azrail işte, sıra kimdeyse onu alıyor. Kimse hastalığı bahane etmesin."
Elimdeki kahve ve suyla hastane odasına geri döndüm. Alkım telefonuyla bir şeyler yapıyordu anneannem ise tansiyon ölçtürüyordu. Suyu anneannemin yanı başına bırakıp Alkım'a karton bardaktaki kahvesini uzattım.
"Sen iyi misin?"
"İyiyim Aybars, senin doktorunu bulmaya çalışıyordum. Söyle bakalım şu doktorun ismini."
"Hasta-doktor ilişkisi diye bir şey var sana hiç bir şey anlatmaz Alkım."
"İlaçların yasal yolla alınıp alınmadığını merak ediyorum belki. Reçeteni buldum bu ilacı sana yazmak ne kadar doğru onu soracağım. En ufak boşluğunda o adamın başını yakabilirim Aybars."
"Alkım, hayır. Bırak bu işin peşini. Bir daha içmiyorum!" Anneannemi kontrol edip Alkım'ın sorgulayıcı bakışlarından kaçmak için, hızla odadan çıktım. Alkım peşimden geliyordu basamakları hızlıca inerek sigara içebileceğim bir yere geldim ve cebimden sigara paketini çıkarttım. Alkım karşıma geçti.
"Böyle yapman beni daha da şüphelendiriyor. Benden bir şeyler gizliyorsun... Ama ne?"
Sigarayı dudaklarım arasına yerleştirmişken bedenimi duvara yasladım. Bir süre sessizce durduk.
"Bebeğim." Dediğimde gözleri parkta oyun oynayan çocuklarda olan Alkım bana doğru baktı.
"Seviyorum seni." Gözlerini devirip bana yaklaştı ve ince bedenimi kollarının arasına aldı sarı saçlarının dağılarak benim saçlarıma karışması ve sevgilimin ince bedenini ısıtmak... Bunlar hep bana hayal olan eylemlerdi. Ama hepsi bir bir gerçekleşiyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzündeki İki Kadın
Chick-LitGirl*Girl "Kaptan, size bir şey söylemeliyim; Ben daha önce hiç uçak uçurmadım!!!" "Senin gibileri nasıl mezun ediyorlar?" "Ben mezun olmadım ki, son senem." "Üç senedir sadece tek tuşa basmayı mı öğrendin?" "Aw! Kusura bakmayın kaptan isterseniz...