Anneannemden zar zor izin almış, Alkım ile buluşmuştuk. Ve şimdi de beraber Yaren ile buluşacağımız mekâna gidiyorduk. Alkım'ın arabasındaki orman kokusu beni deli gibi hapşırtmaya başlamıştı.
"Efendim bu ne kokusu bu böyle? Neden değiştirdiniz ki?" Ona doğru bakıp bir kere daha hapşırdım.
"Özür dilerim ufaklık. Yeni araba kokusu. Adı da Sonbahar Yaprakları. Tamam, bunu atacağım." Torpido gözündeki ve aynada asılı küçük şişe tasarımlı kokuları eline aldı.
"Parfümünüzü koymalısınız efendim." Dedim ona bakarak. Gülümseyerek bana baktı.
"Öyle mi dersin?" Vitesten elini çekip havaya kaldırdı. Elimi uzattım. Parmakları benimkileri kavradı.
"Herkes, hatalar yapar. Ve hayat... Bize bu hatalardan kurtulmak için ufak ufak şanslar verir. Yaptığım hatalardan biri de, Taner'i gözümde mükemmelleştirmekti. Ama o mükemmel değildi. Ah Aybars." Arabayı yavaşlatırken elimi sıkıca kavramıştı ve sadece yola bakıyordu.
"Herkes dünyaya kusurlarıyla gelir ama onları sevebilirsin. Ben... Kusursuz değilim. Bunu sana söyledim."
"Biliyorum bu yüzden seni çok seviyorum." Kırmızı ışıkta durmak için, Elini benden çekip vitese koymuştu. Durunca birden bana doğru eğildi. Şaşkınca ona bakarken kafasını boynuma koydu ve sesli bir nefes aldı. Dişleri boynumun bir parçasını kavradı.
Korkmuştum birden. Ve aynı anda vücuduma bir titreme yayılmıştı. Bir kaç öpücük ve bir kaç kez ısırdığı boynumdan arkadan bir kaç korna sesi gelince çekmişti kendini.
Gururlu bir gülümseme dudaklarını ele geçirirken ilerledi. Yüzünü tekrar yola çevirmişti. Yutkunmakta sıkıntı çekiyordum. Utançla kafamı cama çevirmiştim. Sonra birden aklıma az önce beni boynumdan öptüğü geldi. Henüz yeni algılıyordum olayı... Yüzümün kızardığına emindim. Böyle bir atağı bir süre daha beklemiyordum! Tanrım.
"Geldik." Siyah elbisemi düzelterek Alkım'dan önce arabadan indim. Peşimden saniyeler içinde o da indi. Saldığım saçımı arkaya iterek Alkım'a baktım. Üzerinde kısa siyah elbisesi ve deri ceketi vardı. Sarı saçlarını elleriyle düzeltip bana baktı. Valeye arabanın anahtarını bırakırken yanıma doğru yürüdü.
"Sanırım, Yaren beni öldürecek."
"Neden?"
"Burada olmamızın asıl nedeni Yaren'in sözlüsüyle aramızı düzeltmek."
"Yaren'in sözlüsü mü var?"
"Evet. Bir sene falan oldu galiba. İki ay önce çocuğu bir kızla yemek yerken görüp Sena ile onu dövmeye kalkışmıştık. Kız avukat çıktı. Görkem'lerin aile şirketinin büyüme aşamasını falan konuşuyorlarmış. Biz masadaki dosyaları, evrakları, anlaşmaları sonra gördük tabii. Sonra Görkem bize çok kızdı. Ve tabii Yaren de."
Köşedeki masada yan yana oturmuş çifti görünce gülümsedim. Yaren mavi bir elbise giymişti ve çocukta takım elbise vardı. Bedenimi Alkım'ın bedenine yapıştırdım.
"Sıkılırsan söyle bana. Görkem fazla sıkıcı." Gözlerini devirerek koluma girdi. Beraber masaya ilerledik. Yaren bizi gördüğü gibi, gülerek ayağa kalktı. Adam da peşinden...
"Hoş geldiniz." Hepsiyle merhabalaşıp beraber oturduk. Yaren büyük bir özveri ile beni tanıtmak için nişanlısına döndü.
"Aybars bu benim nişanlım Görkem. Hayatım, bu Aybars Alkım'ın..." Ne diyeceğini bilememiş susmuştu. Alkım'a baktım. O da bana baktı. İkimizin bakışıp da anlaşamadığını gören Yaren, "... Arkadaşı." Diye tamamladı cümlesini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzündeki İki Kadın
Literatura FemininaGirl*Girl "Kaptan, size bir şey söylemeliyim; Ben daha önce hiç uçak uçurmadım!!!" "Senin gibileri nasıl mezun ediyorlar?" "Ben mezun olmadım ki, son senem." "Üç senedir sadece tek tuşa basmayı mı öğrendin?" "Aw! Kusura bakmayın kaptan isterseniz...