Uzun süre ses gelmeyince kafamı ona çevirdim. Kulağında kulaklık frekans ayarlıyordu. "Bayan Tanay?" diye mırıldandım. Beni duymadan işine devam ediyordu. Affedersiniz? Ben burada aşkımı itiraf ettim ve bu kadın duymadı mı? Ulan cidden duymadı mı? Elimle kolunu kavradım. Birden korktu. Kulaklığı çıkartıp bana baktı.
"Affedersin, anlayamadım. Yani seni duymadım. Frekansı kaybettim."
"Hayır, frekans doğru. Başından beri öyle." Gözlerimi bir kere daha emin olmak için frekansa çevirip kontrol ettim. Doğruydu.
"Her neyse ne diyorduk. Ya gökyüzü seni sevmezse?" Ha s*keyim şansımı var olan tüm duygularımı çamaşır suyuna bastırıp kaçtı ş*refsiz.
"Şey, oturup ağlarım herhalde." diye mırıldanıp yine cama döndüm.
"Ağlamaya sebep yok bence. Gökyüzü bu. İlla ki yukarıda olmak zorunda değil. Mesela aşağıdaki insanlar gökyüzüne bakmak için kafasını yukarıya kaldırıyor. Sen ise yana çeviriyorsun. Uzaydaki astronot ise görmek istese aşağıya bakmalı." Derin bir nefes alıp yutkundu. "Gökyüzü insanın kalbindedir Aybars."
Kafa salladım. Kalbim meşgul Bayan Tanay. Çünkü ben aptal bir platoniğin tekiyim. Muhabbeti kurmuşum, ne güzel konuya girmişim. Ulan bir bakıyorum duymamış. İnanılmaz ya. Ne demek duymaz! Bir daha sittin sene gelmez bana bu şans. Ayyaş kadar sarhoş olsam da dilimin ucunda kalır.
"Biraz dinlensem sorun olur mu? Sınırı zaten geçtik. Sadece dikkat et. Her şeye. Sadece bir saat."
"Tamam efendim." Uçuşta 5 saati tamamlamıştık. Güney doğuya doğru uçtuğumuzdan güneş arkamızda kalmıştı. Bayan Tanay ben ve uçakla ilgilenmekten yorgun düşmüştü anlaşılan. Ne yapabilirdim? En azından beni duysaydı şu an ciddi ciddi bir sohbet içinde olabilirdik. Ya kızardı. Ya utanırdı. Yani iki yol var. Bir kurtulamadım şunu söyleyip.
Ama şunu biliyorum ki, Sedat bu sefer hayatındaki en iyi aptallığı yapmıştı. Eğer bu pilotun yerine geçmeseydim. Belki de Bayan Tanay ile konuşma fırsatını asla yakalayamayacaktım.
•••••
Gözlerimi gökyüzüne çevirdim. Bayan Tanay uyuyalı iki saat olmuştu. Onu uyandırmam gerekiyordu. O uyurken bir sınır daha geçmiştim bile. Uçağı otomatik pilota alıp arkaya doğru ilerledim.
"Bayan Tanay." Koltuğu yatırmış elini kafasının altına koyup yastık yapmış öylece uyuyordu. Gözlerimi vücuduna çevirdim. Eteği hafif yukarıdaydı. Gömleği hala düzgün ve ütülüydü. Ceketi de bir battaniye gibi üzerinde duruyordu. Ufak bir hareketle kayacak gibiydi sanki. Elimi omuzuna koydum.
"Bayan Tanay... Şey efendim... Uyanın... Bayan Tanay. Saat efendim... Ah yüce tanrım. Alkım, uyan lütfen iki saat oldu." Uyanması için elim omuzundayken fısıldamıştım ama beni duymamıştı. Sonlara doğru onu biraz sarsınca rahatsızca kımıldanmıştı ve ceket tahmin ettiğim gibi yere kaymıştı.
"Alkım mı dedin sen?"
"Ö-özür dilerim Bayan Tanay. Şey affedersiniz."
"Sorun değil güzel söylüyorsun... Ah iki saat mi oldu?"
"Evet efendim." Kalkıp üzerini düzeltti. Eteğini aşağıya çekti. Gömleğinin açılan bir düğmesini kapattı. Saçını düzeltti. Benden önce kokpite girdi. Peşinden sersemlemiş bir şekilde yürüdüm. Eğilip koltuğunu ayarlarken kapıda dikilen bedenim olduğu yere zımbalanmıştı. Dişlerim ise dudaklarıma yapışmıştı. Sapık bir liseli ayarında hem de.
"Geç yerine Çelik." Soyadımla hitap edilmesine alışkın değildim. Sonuçta Aybars ismi pek kullanılmadığından çok sorun olmuyordu. Soyadımı kullanınca heyecanlanmıştım. Yerime geçtim. Kulaklığı boynuma taktım.
"Biraz dinlenmelisin." diye mırıldandı şefkatli sesiyle. Kafamı iki yana salladım.
"Ziyanı yok. Yanınızda kalmak istiyorum. Ama benden sıkıldıysanız kokpit dışında oturabilirim."
"Hayır, sorun değil." Gülümsedi. Gözlerine baktım. Evet, doğru kadın! Sana gülmeler yaraşır.
"Bayan Tanay. Türkiye'ye döndüğümüzde size kendimi affettirmek için bir akşam yemeğine davet etmek isterim."
"Ah çok centilmence bir hareket bu Aybars. Çok tatlısın." Öyleyim Alkım. Çok tatlıyımdır ben. Bir sevsen bir görsen ay ne tatlıyım. Okşa okşa dur.
"Olur elbette. Hoşuma gider seninle bir akşam yemeği." Saçımı bileğimde duran tokayla topladım. O gurur dolu gülümsemem ile konuşmaya devam ettim.
"Eve dönüş ne zaman Bayan Tanay."
"Oraya vardıktan 42 saat sonra uçağı kaldıracağım."
"Sanırım 40 saat falan uyusam sorun olmaz?"
"Ah uçağı sen hazırlayacaksın canım. Dönerken sen de kullanacaksın. Eğer dönüş uçağımız hazır olmazsa tabi..." Gülümsedim. Tabii ki bunu bana yaptırmazdı. Sonuçta ikimiz. Taşlarla adaya SOS yazmayacak kadar meşgul insanlarız ha? Uçağı düşürürsem ve şanslı halimle bir ada bulsam?
Aslında çok güzel bir fikir neden olmasın ki beraber orada yaşlanırız. Ağaç dallarından ev yaparım ikimize. Hindistan cevizi yeriz ve birlikte olur, Hiç ayrılmayız birbirimizden. Ne güzel oldu ya.
"Uçağı düşüreyim. Bir adada sadece ikimiz olalım istiyorsanız. Kabul."
"Ah, yok teşekkürler Aybars. Seninle seneler geçirmek çok zor olur."
"Demek öyle." Kafamı cama çevirdim yine. Trip falan atıp kalkamazsın ki abi oturduğun koltuktan minicik yer. Nereye gidelim. Of çok zor be. Ah lanet, lanet, lanet. Biraz profesyonel davran Aybars. Zoru oynuyor işte. Ya da heteroseksüelin teki.
Ya bizim en büyük sorunumuz da bu. Ben hep bir eşcinsellik sezdim ama. Sanırım yanılıyorum. Ya da yanılmıyorum. Of bu da çok zor.
En iyisi intihar etmek.
"Bayan Tanay. İntihar etsem sorun olur mu?"
"Tatlım daha dünyanın her yerini gezmedim. Eğer intihar edeceksen başka bir yerde yap bunu benim uçağımda değil. Ya da benim gözetimimde. Aslında Aybars intihar da etme. Güzel gözlerine yazık olur. Yaşayacağın dolu bir hayat var önünde bu kadar erken gitmek istemezsin..."
#KalbiDengem
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzündeki İki Kadın
Chick-LitGirl*Girl "Kaptan, size bir şey söylemeliyim; Ben daha önce hiç uçak uçurmadım!!!" "Senin gibileri nasıl mezun ediyorlar?" "Ben mezun olmadım ki, son senem." "Üç senedir sadece tek tuşa basmayı mı öğrendin?" "Aw! Kusura bakmayın kaptan isterseniz...