Sedat beni eve bıraktıktan sonra anneannemle uzun uzun konuşmuştuk. Azarlar işitmiştim zorla bana yemek yedirmişti. Beni öpüp koklamıştı. Tabi ben de duş alıp uzunca bir süre onun dizlerinde yatmıştım. Anne şefkatini bana çok iyi veriyordu. O benim meleğimdi. Akşam hafiften karanlığını yaymaya başladığında şehre, sokaklar beni çağırmaya başlamıştı.
Anneannemden zar zor izin aldım. Gerçekten zor. Bana izin vermedi. Hayır dedi, özledim seni dedi. Evde kal bakalım bu akşam dedi. Ama kıyamadı izin verdi. Elimde sigaram çıktım yola. Köşe başında her zaman açık olan bir çiçekçi vardı. Bir demet papatyayı elime alıp bir yirmilik bıraktım hiç parasını sormadan. Adama bakmadan. O para üstünü çıkartırken papatyalarımı koklayarak çıktım dükkândan. Aklımda bir şarkı çalıyordu sürekli nakarat bölümü. Alkım'ı düşünüyordum. Gözlerim her kadında onu arıyordu. Aklım onunla meşguldü. Sanki bir anda karşıma çıksa belinden kavrayıp sıkıca sarılacak ve ona diyecektim ki 'Alkım. Seni seviyorum.'
Ve o anda bir kadın gördüm. Bu kadının Alkım olmasını dilememe rağmen değildi. Güzel masmavi gözlü gri saçlı tatlı bir kadındı. Elim bir anda yere düşen mağaza poşetine gitti. Kaldırıp ona verdim. Poşeti elimden alıp güzelce gülümsedi. "Teşekkür ederim." Gülümsedim. Elimdeki bir tutam papatyanın bir kaç tanesini buketten çıkartıp ona uzattım. Kocaman bir gülücükle elimden papatyaları aldı.
"Nesin sen böyle? Mutluluk meleği mi? Akşam akşam karşıma çıktın."
"Aybars Çelik. Memnun oldum." Bir sırıtış takındı suratına, ben ona çapkın gülücüklerimi atarken. Yoluma devam ederken arkamdan seslendi. "Aybars. Seni takip edebilir miyim?" Telefonunu bana doğru uzatıyordu. Elindeki telefona kullanıcı adımı yazıp takip ettim. Ardından kendi telefonumdan takibine döndüm.
"Akşamın güzel geçsin Ceren."
"Teşekkür ederim senin de." O mağazaya yönelirken bende yoluma devam ettim. Hande'nin evi çok yakındı. Ama aklım bir karış havadaydı. Tabi ki Alkım yüzünden... Bu sebeple evi geçmiş gitmiştim. Fark edince hızla geri döndüm. Birbirine benzeyen bu apartmanlar boğuyordu şehri. Derin bir nefes alamıyordum beton yığınları arasında. Kendimi betondan yapılmış soğuk duvarlı. Kocaman demir kapılı 7 katlı apartmana attım zorla. Demir kapı paslıydı. Ve binada garip bir koku vardı. Bir kat yukarıya çıktım. Parmaklarım dar merdivenin korkuluklarında geziyordu bir kat daha çıktım küçük havalandırma camı ardına dek açıktı rüzgâr içeriye zorla giriyordu. Bir kat daha çıktım papatyaları ciğerlerime çekerek. Kapıyı çaldım...
Üzerinde mutfak önlüğüyle Hande açtı kapıyı saçlarını topuz yapmış ayağında kurbağalı terlikleriyle Hande. O doğal kız. Papatyalarımı ona uzattım çene kaslarımı s*kecek kadar büyük bir gülümsemeyle. Sıkıca sarıldı bana. Sanki çok uzak kalmış gibiydi. Evine bir kaç adım attım. Elimi tuttu ve beni salona çekti. Salona girince ilk önce köşede uyuyan kedisini gördüm. Sonra televizyonda açık kanalı sonra da masayı... Masa kurmuştu. Sarmalar başköşedeydi.
"Seni çok özlemişim Aybars."
"Sarmaları yapmışsın."
"Sen istedin. Yapmaz mıyım? Bol bol ye. Hepsi senin için." Tepeleme dolu kare tabağa baktım. İnce sarılmış yapraklar. "Evlenilecek kızsın Hande."
"Biliyorum Aybars. Ama talip çıkmadı henüz."
"Talip çıksa gideceksin yani?"
"Tabii ki gideceğim. Bilmem farkında mısın 3.kez üniversite sınavına gireceğim. Kazanamazsam yandım."
"Kazanırsın." Masaya oturduk. Kedisi kucağıma atladı. Hande kediyi kucağımdan aldı.
"Çok seviyor seni." Sarmaları tıkınmaya çoktan başlamıştım. Üzerindeki mutfak önlüğünü çıkartan Hande'ye baktım.
"Hadi bakayım konuş Hande. Çıkart ağzındaki baklayı." Biraz düşündü. Ağzını açacakken sustu ve elini masaya koydu. Masadaki elini tutup konuşması için gözlerinin içine baktım. Biraz kafasını çevirdi biraz bana baktı derken kaçamak bakışları dudaklarımda sabitlenip yukarılara doğru çıktı ve o sırada nefes aldı. Gözlerimiz birleşti.
"Aybars. Belki de bir kaç gece daha geçirebiliriz?" Ne bileyim. Bunu söyleyeceğini fark etmiştim. Hissetmiştim. Sezmiştim.
"Hande. Bunu konuştuk. Tek kişiye bağlanamıyorum ben." Ne diyecektim ki? Hande sana âşık değilim çünkü istediğim statüde değilsin mi? Aslında istediğim statüde olmasa da benim beklentilerimi karşılamayacak bir kız. O konuşurken hayran hayran bakamıyorum. O bana saf ve temiz, hayran hayran bakıyor. Onunla oturup kitaplar hakkında tartışamıyorum en son tartışmamızın arasında 'bana pembe oje gider mi' diye bir soru sormuştu. Yani ne bileyim onunla yapamam.
"Bağlanmanı istemiyorum Aybars. Hadi." Elimi tutup beline koydu. Sandalyesini bana yaklaştırıyordu.
"Hande. Olmaz kızım zorlama. Gel bakayım yanımda otur. Kumanda nerede?"
"Aybars. Çok oyunbozansın." Masadan kalkıp koltuğa oturmuştum. O da yanıma. Kumandayı bana uzattı ve sarma tabağını elimden aldı. Çatalla bana sarma uzatmaya devam ederken televizyonda film arıyordum.
"Eee Aybars Efendi... Bayan Tanay nasılmış peki?"
"Çok iyi kadın... Hoşuma gitti aslında"
"Hum. Çizgi film kalsın." Çizgi filmin olduğu kanalı açık bırakmış, göğsüme doğru yaslanmış olan Hande'ye bakıp derin bir nefes almıştım. Hande çatalı bana doğru uzatıyordu. Çatalı alıp kendim yemeye başladım ki telefonum çaldı.
"Alo?"
"Aybars?"
"Evet, benim siz kimsiniz?"
"Alkım Tanay." Sarma boğazıma takılırken kendimi düzeltip sarmayı zar zor yuttum ve öksürdüm.
"Buyurun efendim."
"Bu saatte rahatsız ettiğim için kusura bakma. Ama telefonunu okuldan buldum ve ah. Şu an sahildeyim. Gelmek ister misin?"
"Olur efendim. Geleyim. Konum atın lütfen."
"Tamam bekliyorum."
"Pekâlâ efendim." Telefonu kapatınca yavru kedi gibi bana bakan Hande ile karşılaştım.
"Gideceksin değil mi?"
"Hande yapma ama böyle." Hande her zaman sevgiye muhtaç bir kız olmuştu. Benim gibi sevgi görmemiş bir kız bile ona sevgi verip onu mutlu edebiliyordu. Hande'nin içinde gram kötülük yoktu hep güzel olanını düşünür. Sana hep iyi davranır bir dediğini iki etmezdi. Dışarıdaki dünya içindeki çocuğu öldürmemişti henüz. O havalı kadın aslında küçük bir kız çocuğunu yaşatıyordu. Güzel güzel bana bakarken o. Eğilip dudağına yakın bir yeri öptüm.
"Asma suratını. Bir akşam seni yemeğe çıkartmamı ister misin?" Kafa sallayıp gülümsedi. Sarmalar için teşekkür edip kapıdan çıkarken bir kere daha öptüm yanağından. Tam kapıdan çıkarken elimi tuttu.
"Alkım'a âşıksın değil mi Aybars?" Hiçbir şey söylemeden sadece ona baktım. Gülümsedi.
"Size sonsuz mutluluklar diliyorum." Ardından kapıyı kapattı. Bir kere daha gönlüme dokunmuştu. Ve beni mutlu etmişti. Asla kaybetmek istemeyeceğim nadir insanlardandı Hande. Ve tabii ki onu kaybetmeyecektim.
#KalbiDengem
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzündeki İki Kadın
ChickLitGirl*Girl "Kaptan, size bir şey söylemeliyim; Ben daha önce hiç uçak uçurmadım!!!" "Senin gibileri nasıl mezun ediyorlar?" "Ben mezun olmadım ki, son senem." "Üç senedir sadece tek tuşa basmayı mı öğrendin?" "Aw! Kusura bakmayın kaptan isterseniz...