Arabaya bindiğimizde emniyet kemerimi takıp Alkım'a baktım. Kemeri takıp başını direksiyona yasladı.
"Daha sabahın köründe indik uçaktan ama yine beraberiz..."
Beraber olmamamızı mı isterdin Alkım?
"Öyle. Fazlaca yoruldum."
"Ben de öyle. Ne yapmak istersin söyle hadi."
"Bir kafeye gidip sert bir kahve içmek istiyorum lütfen."
"Hay." Arabanın yan aynalarına vuran ışıktan sonra bunun o Kırmızı BMW olduğunu anlamıştım. Torpidonun derisinde gezdirdim elimi. Hala tek bir soyulma bile yoktu. Arabaya bu kadar iyi bakan bir kadın... Ah mükemmel.
"Eee beğendin mi kırmızımı?" Aslında bu soruyu sorduğunda benim aklım direkt dudaklarına gitmişti. Kırmızı dudaklarına. Ama ardından kendime gelip arabadan bahsettiğimizi anladım. Özellikle söylememe gerek yoktu ikisi de çok güzeldi.
"Çok güzelmiş. Tamamen orijinal. Kimsenin eli değmemiş. Yepyeni. Ve rengi akıl almaz." Hangisinden bahsettiğimi ben bile anlamamıştım. Belki biraz o güzel dudaklar belki de içinde oturduğum bu araba.
"Evet, bu şekilde olanı bulmak için her yeri didik didik ettim. Buldum aldım ve ona gözüm gibi baktım. Bilirsin değerini bilmek gerekir böyle güzel şeylerin."
"Tabii öyle." Kafamı yola çevirdim. Alkım anca arabayı çalıştırdı en son çalan müzik çalmaya başladı. LP yani.
"Bu şarkıyı çok severim."
"Ben de öyle. LP'yi de severim."
"LP 2007'de ben ergenliğimin tepesindeyken 'Love Will Keep You Up All Night' diye bir şarkı çıkartmıştı. Favori şarkımdır. Ergenliğimin sonunu bu şarkıyla doyasıya yaşadım."
"Harika." Lost On You'nun sesini açarak bana baktı. Ses çıkartmayınca biraz daha yükseltti sesi. Şehirlerarası yolda son sürat araba sürüyordu. Her türlü araçla arası iyi herhalde?
"Aslında seni buraya çağırmadan önce tek başıma gidecektim."
"Nereye?"
"Sonsuzluğa. Yani şey aslında arabanın benzini bitene ya da uykum gelene dek yol nereye giderse... Araba sürmeyi seviyorum. Belki seni çağırdıktan sonra böyle konuşuruz demiştim ama belli ki sen benden çok dolusun ve ben senden daha iyi durumda olduğum için keyfini yerine getirecek bir şeyler istiyorum. Normalde bu saatlerde içkilerimi almış eve gidiyor olurdum. Şimdi ise. Çok güzel bir yere gidiyoruz. Belki oradaki motorcum açık ise motor sürebiliriz."
"Bayan Tanay. Saat çok geç. Bir sabah yapsak onu nasıl olur?" Gözlerinde kırılmış gibi bir tavır vardı. Sanki pişman olmuştu söylediğine. Arabayı aniden sağa çekip durdu.
"Nereye gitmek istiyorsun."
"Kahve."
"Israrcısın yani? Tamam kahveye."
Bir kaç kilometre daha sürüp döndük ve şehre geri gitmeye başladık. Şarkının sesini kısmıştı. "Evet? Anneannen nasıl?"
"Bayağı azar işittim sormayın." Koltuğumda doğrulup kendimi düzelttim. "Bana kızdı. Sizi hala bekliyor ve bir daha böyle bir şey olursa alırım ayağımın altına dedi."
"Oh anladım. Benim de kızım aniden başka bir ülkeye gitse ve 3 gün dönmese ben de kızarım. Aslında sadece kızmakla kalmak iyi olmuş."
"Sultanım kıyamaz bana."
"Ben çocukken anneannem hala yaşarken babamlar lüks hayatlarına devam ederken annem beni anneannemin köylerine götürürdü. Hala hatırlarım o ilkbahar çiçeklerinin kokusunu. Bir de polen alerjim yüzünden çok hastalanırdım. Ama yine de her ilkbahar ziyaret ederdim. Anneannem öldükten sonra bir daha gitmedim."
"Hiç köye gitmedim."
"Eğer istersen gezebiliriz bir köy."
"O köye gidelim ve ilkbahar çiçeklerini koklayalım."
"Hastalanır yatağa düşerim."
"İlaçlarınız saatini kontrol ederim hanımefendi."
"Ah ne iyi bir dost..."
Senin dostun değilim Alkım. Senin dostun olacak en son kişiyim ben. Yahu hayatımı senin yoluna sermiş insanım ben kalbimi, düşüncelerimi, duygularımı ve hatta beynimi. Çok zorlu yollardan geçe geçe seni sevdiğime karar verip platoniğin oldum ben. Bana dost deyip kestirip atamazsın. Ben seni senin dostun olamayacak kadar başka seviyorum. Bunu anla...
Diyemedim. Alkım'a bakarken gıkımı çıkartamıyorum çünkü. Kalıyorum sadece. Alkım bambaşka. O benim için tanrıçaydı. Bu yüzden artık ben kutsanmış bir insanım.
"Evet. Dost." H*ss*ktir ya. İnsan sevdiği insanla yanlışlıkla dost olur mu? Tanrı aşkına. Onu kaybedemem...
"Kendimi çok basit hissetmeye başladım. Uğruna her şeyimi verecek bir uğraş lazım bana."
"Daha yolun başındasın Aybars. Önce bir okulunu bitir. Bir iş sahibi ol. Kendi ayakların üzerinde dur. Sonra kendine uygun birini bul. Uygun dediğim gerçekten uygun birini bul. Huyu huyuna, suyu suyuna, boyu posuna yakışsın. Senin gibi ayakları sağlam basan biri olsun. İşte böyle birini bulduğunda hayat güzelleşecek."
"Siz bulun efendim?"
"Ben tam bir bozuk radarım Aybars. Ya da yanlış programlandım. Sürekli karar veriyorum ama hiçbiri hayata geçmiyor. Ayrıca kimi sevsem... Ya aldatılıyorum ya da terk ediliyorum. Yani bilmem ki aşk benlik bir şey değildir belki de?"
"Aşk hepimize lazım... Bir adamda aşk arar bir kadında. Mesela yanlış seçimler yapmanız karşınıza çıkacak olan ya da karşınızdaki fırsatı geri çevirmeniz anlamına gelmez. Bir yanlış olur. İki yanlış olur sonunda doğru yol bulunur. Gerçek aşk gelir."
Ne diyeyim ki ben daha? Gözlerinin önündeyim güzel kadın sev beni!
"Tabii ama. O aşk gelene dek yıpranırım. Ayrılıklar beni çok yoruyor."
"Doğru kişi geldiğinde kalbiniz onu hisseder. Siz sadece kalbinizin dediklerine uysanız yeterli... Sev diyorsa sevin. Ağla diyorsa ağlayın. Git diyorsa gidin. Çünkü aşkta beyini dinlemeye başladığınızda her şey karışıyor emin olun. Her şey b*ka sarıyor."
"Haklısın ama işte... Kim engel olabiliyor ki beyninin düşüncelerine? Eğer bir gün her şeyden vaz geçersem. Beynimin kalbimi yemesinden olur."
"Anladım. Bu dengeyi sizin kendinizin kurmanız gerekiyor hanımefendi."
"Aybars. Hemen geçmediğini biliyorsun değil mi?"
"Evet farkındayım. Ama şu şekilde bakın gözlerinizi kapattığınızda ya da bir yere daldığınızda aklınıza gelen o düşünceler. Olumlu mu? Değil mi? Eğer gerçek aşk ise. Her sorunun her olumsuzluğun bir çıkışı vardır."
Arabayı durdurdu bir kahvecide. Arabadan indik. Yanına doğru yürüdüm. Sert bir filtre kahve aldım ben o ise sütlü orta Türk Kahvesi aldı. Beraber oturduk.
"İnsanlar. Asla karar veremez doğru insana. Hiç kimse emin olamaz Aybars. Hep bir şüphe kalır içinde."
"Bu yüzden doğru kişi olduğuna bir kere karar verdiğim insanla her şeyi yaşarım."
"Her şeyi mi?"
"Elbette."
"Buna her şey dâhil mi peki?"
"Her şey dâhil." Kaşlarını hızla havaya kaldırıp kahvesinden bir yudum aldı.
"Ama şu ana dek o bahsettiğim 'doğru insan' hayatıma girmedi. Yakınımda ama tamamen içimde değil."
Derin bir nefes aldı. "Bazen doğru sandıklarımız boyalı birer yüzdür. Bir kaç yağmur ardından geçer gider doğruluğu Aybars. Dikkat et o insana. Belki de daha hiç yağmur görmediniz."
#KalbiDengem
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzündeki İki Kadın
Literatura FemininaGirl*Girl "Kaptan, size bir şey söylemeliyim; Ben daha önce hiç uçak uçurmadım!!!" "Senin gibileri nasıl mezun ediyorlar?" "Ben mezun olmadım ki, son senem." "Üç senedir sadece tek tuşa basmayı mı öğrendin?" "Aw! Kusura bakmayın kaptan isterseniz...