Alkım Tanay. O güzel gülüşlü sarışın kadın. Parlak ela gözlü dehşet-ül vahşet, seksi kadın. Pilot adaylarının dahi platonik olduğu, kendisiyle aynı seviyedeki erkeklerin deli gibi kıskandığı o ulaşılmaz kadın. Elinden her iş gelen yemek yaparken bir kaplana dönüşen içine hep siyah jartiyer...
"Aybars! Uyan lütfen iki üç saat içinde varmış olacağız." AH HASS*KTIR... Yahu ne kadar uyudum ben! Lanet olsun kadın tüm uçuşta yalnızdı...
"Bayan Tanay... Beni neden uyandırmadınız efendim. Üç saat olmuş."
"Çok tatlı uyuyorsun ondan."
Tanrım. Anime çizgi dizileri bilirsiniz arkadaşlar. Hani birden karakter durur düşünür şekilden şekle girer o sırada herkes donmuştur. Ben de öyle oldum işte. Olmaya uğraştım. Ruhumun yukarılara doğru uçtuğunu fark ettim. Tabii o sırada öylece Alkım'ın güzel gözlerine bakıyordum. Acaba uyurken fısıldadım mı umarım fısıldamamışımdır çünkü rüyamda bana üniformasıyla yemek yapıyordu. "Aybars Sen iyi misin?"
"E...evet Bayan Tanay neden öyle dediniz ki?" Evet, makineli tüfek gibi hızlı hızlı yerleştirdim kelimeleri. Bravo Aybars. Bravo sana kızım. Korkuttun kadını. Aha bitti işte aranızdaki tüm aşk. Ay ne desem ki şimdi ben bu kadına. Mazlum taklidi mi yapsam? Belki işe yarar sanki uykudan yeni uyanmış gibi davranırsam umursamaz...
"Konumu belirtir misin?"
"Ama neden öyle diyorsunuz... Konum mu?"
"Evet Aybars. Kule her şey yolunda mı öğrenmek istiyor." Elime kulaklığı alıp mikrofonu dudaklarıma götürdüm. Konumlarını kuleye bildirip bağlantıyı kapattım. Alkım bana doğru bakıp gülümsedi. Onun gülücüklerinin ne kadar güzel olduğunu düşünüyordum ki Alkım utanıp kafasını eğdi.
"Demek güzel ha?"
"E-efendim? Ah Alkım Hanım. Sürekli pot kırıp sesli söylüyorum değil mi?"
"Hoşuma gidiyor. Seni bu kadar heyecanlı ve telaşlı görmek." Gülümsedi daha önce de söyledim. Görüp görebileceğiniz en güzel gülümseme bu kadında, boğaza karşı içtiğim sade kahvemden bile güzel...
Bazen düşünüyorum da. Eğer uzun bir gece ardından sevdiğiniz insanın gülümsemesi yumuşatmıyor ise kalbinizi aşk dediğiniz duyguyu bir gözden geçirmelisiniz. Ama eğer yumuşatıyor ise... İşte o zaman aşk dediğiniz duyguyu yaşadığınız için kutlayın kendinizi. Mesela şu an. Alkım Tanay yanımdayken 10 saattir yanımdaki koltukta oturmasına rağmen en ufak bir sıkılma yok. Çünkü Alkım bana bakmasa bile beni gülümsetiyor. Benim sözlüğümde buna aşk deniyor...
Sedat her zaman eğlenir güler. Anneannem çok kafa dengidir ve çevremdeki tüm insanlar hayat doludur. Benim aksime. Ben sakinim, ben fazla sessizim. Ama yine de 'o' insanla çok güzel gülüyorum. O insan olmazsa olay değişiyor tabii. Herkese gülümsemek bana göre değil.
Alkım şu an beni güldüren yegâne insan, o güzel kadın. Ve ben onun küçük platoniği. Bu platoniklik daha ne kadar sürecek? Asıl konu bu. Hemen yanımdaki kadına açılmayı becerebilecek miyim acaba? Peki ya ben? Her zaman kendimi sağlamda hissetme ihtiyacı duyduğumu var sayarsak şu an hiçbir olay sağlamda olmadığından saklanacak bir yerim yok. Yapabileceğim tek şey kendimi sağlama almaya çalışmak olmalı.
"Eee Aybars. Ne düşünüyorsun bu kadar?"
"Sizi efendim."
"Beni mi? Ne anlamda?"
"Tek bir anlam yüklememe gerek yok Bayan Tanay. Mesela ne kadar iyi bir insan olduğunuz. Benim şansımı çevirmeniz. Profesyonel pilotluğunuz. Aynı zamanda etkileyici kişiliğiniz. Geldiğimden beri hiç sıkılmadım. Sizinle birlikte burada olmak benim hayallerimden biriydi. Hatta en büyüklerinden. Okulun ilk gününden itibaren hem de. Her gösteri, özel gün ve festivallerde. Sizi izlemek için geldim. Sizin için hep en ön sıralara peşimden Sedat'ı sürükleyerek geliyordum. Buradaki nadir kızlardan olarak tek gezmem pek güzel olmuyor. Bu yüzden hep Sedat var. Siz de büyük ihtimalle bu yüzden onu benim sevgilim sandınız. Fakat benim beklentilerim bambaşka."
"Anlıyorum. Fakat uzaktan güzel bir ilişkiniz var gibi gözüküyor. Ve sen de öyle gözüksün istiyorsun. Aklında kim var peki?"
"Güzel bir insan."
"O güzel insan için ne yapıyorsun?"
"Hiçbir şey yapamıyorum. Ben beceriksizin tekiyim. Onun için bir şey yapamıyorum. Olmuyor."
"Oldurmuyorsundur da ondan. Sonuçta sen güzel ve becerikli bir kızsın. Seni reddedecek erkek düşünemiyorum. Hatta kız bile."
"Çok açık sözlüsünüz."
"Sende tembel. Hayat platonik olmayacak kadar kısa Aybars..."
"Benden ne bekliyorsun hanımefendi! Kusura bakmayın ama yapamam. Çok hızlı."
"Aybars içindekileri tutuyorsun. Tutma söyle de kurtul."
"Affedersiniz. Ne kadar kaldı?"
"Üç saat."
"Ben kargonun yanına gidiyorum." Ayağa kalkıp ona bakmadan gidiyordun ki elimi kavradı, bileğimi sıkıca tuttu ve bana baktı.
"Otur oturduğun yerde ben senin üstünüm ve oturmanı emrediyorum."
"Bileğim acıyor." Parmaklarını gevşeteceğine daha da sıktı bu sefer zorla oturmak zorunda kaldım. Ama ona hiç bakmıyordum bile kafamı küçük pencereye çevirmiş karanlık şehri izlemeye başladım. Evimden ve anneannemden çok uzaktayım ve bu kadın. Benimle. Hayalimi kâbusa çevirmeye yeminli olduğuna bahse girerim. Nedense sadece kızgın. Az önce böyle değildi. Mutluydu. Acaba onun mutluluğuna gölge düşürecek ne söyledim? Lanet olsun ki çenemi tutamıyorum ağzıma geleni söylüyorum. Ve bu huyum beni yerin dibine sokuyor. Ne yani az önce mutluyduk. Öyle kalsaydık ne olurdu ki? Yani bilemiyorum. Onu boğdum herhalde.
Ve biz konuşmadan dakikalar geçti hatta bırakın dakikaları bir iki saat boyunca ikimizin de ağzını bıçak açmadı. Ben mal gibi oturdum. Cidden mal gibi oturdum. O en azından uçak ve yol ile ilgilendi. Benimle bile değil uçakla...
**
"Kule. Sınır geçişi başarıyla tamamlandı. İniş için son 200km."
"Anlaşıldı Kargo-Türk izin isteyeceğiz beklemede kalın."
**
"Sonunda iniyoruz." Bana bakmadan öfkeli bir ses tonuyla konuştu ne yani şimdi ben ne yaptım ki? Ne var ne! Söyle Alkım, bir sorun var ise kimden kaynaklandığını bulalım. Sorun bendeyse söyle de kendimi düzelteyim. Sanki çocukmuşum gibi karşımda bana parmak sallama. Evet, bunları demek isterdim. Ama Alkım'ın ses tonu ve benim korkmuş olmam bunu söylememi engelledi. Bir şey diyemedim. Ağzımı bile açmadım. Benden bu kadar bıkması mümkün müydü ki? O kadar kötü bir insan değilim. Sıkıcı da değilim. On saat boyunca hiç sıkıntısız geldik. Ardından Aybars bir boşboğazlık yaptı ve aralara buzdan dağlar girdi.
Aslında Alkım Hanım biraz daha sakin olsaydı herhalde özür dilerdim. Herhalde değil dilerdim yani. Hatta dilemekle kalmaz bir de öperdim. Tanrım neden iki olasılıktan hep işime yaramayan çıkıyor karşıma. Tamam, Alkım Tanay ile bir uçuş hakkı ömrümdeki en büyük kıyağın ama. Birazcık daha iteleseydin ya beni...
Üzerimde gözler hissettim. Bayan Tanay'ın gözleri olduğunu biliyordum lakin kafamı bile çevirmeye cesaretim yoktu. Tırsmıştım evet Alkım Hanım ise ses çıkartmıyordu. Derken o aynı ses tonuyla başladı konuşmaya.
"İndikten sonra geceyi geçireceğiz. Gün doğumuna az kaldı. Yola bir dahaki gün doğumunda çıkacağız yani burada geçirecek iki gün bir gecemiz var. Sana benim kıyafetlerimden bir şey bulacağım kısa süreli. Dinlendikten sonra bir şeyler almak için çarşıya inebiliriz. Burası, Dominik Cumhuriyeti. Yani benden uzaklaşma. Benimle aynı odada kalacaksın. Reşit olmadığını kimseye belli etmeyeceğiz başımız derde girebilir. Orada bana efendim diye hitap edeceksin. Soyadımı kullanma ve başkalarıyla konuşma lütfen... Beni anladın mı?" Hareket etmedim onu düşünüyordum sesini yükseltti.
"Sana beni anladın mı dedim."
"E..evet efendim... Şey ben reşidim bu arada."
Sinirle yine önüne döndü. Evet Aybars. İyi b*k yedin kızım. Hayırlısı...
#KalbiDengem
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzündeki İki Kadın
Literatura FemininaGirl*Girl "Kaptan, size bir şey söylemeliyim; Ben daha önce hiç uçak uçurmadım!!!" "Senin gibileri nasıl mezun ediyorlar?" "Ben mezun olmadım ki, son senem." "Üç senedir sadece tek tuşa basmayı mı öğrendin?" "Aw! Kusura bakmayın kaptan isterseniz...