"Peki ya, kumların arasından bir yengeç fırlarsa şimdi?"
"Aybars. Otur şuraya resmini çekmek istiyorum." Alkım beni zorla oturtmak istediği kuma yaklaşık 5 dakikadır oturmamak için direniyordum. Çok kötü hissettiriyordu sanki. Oturmak istemiyordum. Dokunmak istemiyordum.
"Hadi lütfen." Lütfen dedi. Ya kıyamam ben sana Alkım. İyi tamam. Ama bir şey beni ısırırsa eğer... Dediği yere oturup dizlerimi biraz kendime çektim ellerimi geriye koyup kafamı onun tersi yöne çevirdim. Rüzgârın geldiği yöne. Rüzgâr saçlarımı okşarken Alkım'ın tamam demesini bekledim.
"Kalk bakalım." Bir sevinçle ayağa kalkıp üstümü başımı silkeledim. Alkım önden yürümeye başladığında koşarak ona yetiştim.
"Efendim. Burada bir falcı varmış gidebilir miyiz?"
"Fal mı? Aybars ben öyle şeylere inanmam."
"Lütfen." Bana bakarken ellerimi birleştirip yavru köpek bakışı attım. Bir süre bana, etrafa, telefona ve saatine baktı. "Tamam gidelim." Alkım'ı ikna etmenin yollarını geliştiriyorum. Eğer Alkım sinirliyse mırıldanarak yanında konuşacaksın. Morali normalse istediğin şey için inat edeceksin. Ama modu yüksekse Lütfen diyerek güzel bakışlar atmak yetiyor. Bunları öğrendiğim iyi oldu güzel kadın.
Birlikte kafelere yürüyorduk. Ben de hangisinde fal ilanı gördüğümü hatırlamaya çalışıyordum. Derken karşıma koskoca Kahve tabelası çıktı. Ellerimi çırparak içeriye daldım. Alkım peşimden geldi.
Benim İngilizcem mükemmel olduğundan tabii ki Alkım siparişleri verdi. Ben versem üstün İngilizce yeteneklerimi kullanacağımdan anlamazlar beni.
"Tatlı yiyelim mi Aybars? Ne istiyorsun ben çikolatalı bir şeyler alacağım."
"Fark etmez. Herhangi biri." O tatlı siparişlerini verirken ellerimi birbirine bağlayıp geriye yaslandım. "Biliyor musunuz efendim. Eve döneceğim için üzülüyorum."
"Ya, öyle mi?"
"Evet. Sizinle burada olabilme şansı manyak bir şeydi. Tanrının beni unutmadığı gerçeği sevindirdi. Sizinle birlikte. İki gün geçirmek... Sizinle birlikte uçak yolculuğu yapmak hayal ettiğimden daha da güzeldi. İyi ki Sedat beni zorlamış."
"Sedat'ı sevemedim nedense. Ama seninle tanışmamda ve bu eğlenceli günleri geçirmemde büyük payı var."
"Öyle. Yoksa neden uçağınıza gireyim." Tatlı önüme bırakılırken karşıdaki kadın bana el işareti yaptı. Kim olduğuna bakıyordum. Bana gel der gibi el hareketleri yapıyordu. Alkım kafasını çevirip arkaya baktı.
"O kadın. Seni mi çağırıyor?"
"Sanırım o falcı." Dedim Alkım'a bakarak.
"Gel gidelim." Beraber masadan kalkıp kadının masasına yaklaştık. Karşısına oturduk. Alkım'a bakmadan bana döndü.
"Sen neden korkuyorsun?" Tabii ki İngilizce konuştu ve ben tabii ki bu kadarını anlayabildim. Ama bir cevabım olmadığından kafamı iki yana salladım.
"O çok yakında. Korkma. Seni sevecek ama dikkat et. Seni sadece kendine istiyor. Ve diğerlerinden kurtul. Gidenler olacak üzülme şükür et." Gözlerime bakarak elimi tutarak konuşmuştu mal gibi ona bakıyordum. Bir elinin altında bir küre vardı. Beni bırakıp elini Alkım'ın eline götürdü.
Ya ama onun elini daha ben tutamadım...
"Yalan söylemem ben, dikkatli ol bir enerji daha var çemberinde. Yeni gibi. Çok kuvvetli. Ondan uzaklaşma sen ondan uzaklaştıkça bulutlar üzerine doğru gelecek. O seni yüceltecek. Onunla büyüyeceksin. Ve tepeye geçeceksin. Seni herkes kıskanacak. Onun sayesinde."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzündeki İki Kadın
Chick-LitGirl*Girl "Kaptan, size bir şey söylemeliyim; Ben daha önce hiç uçak uçurmadım!!!" "Senin gibileri nasıl mezun ediyorlar?" "Ben mezun olmadım ki, son senem." "Üç senedir sadece tek tuşa basmayı mı öğrendin?" "Aw! Kusura bakmayın kaptan isterseniz...