Gözlerimi kırpıştırarak uyandığımda yanımda bir sıcaklık hissetmiştim. Sağıma baktığımda Alkım'ın tüm vücudunu bana yaslamış olduğunu gördüm. Kalçaları, kasıklarımla güzel bir uyum içerisindeydi. Bacakları ise ah mükemmel bir açıyla benim sağ bacağımı aralarına almıştı. Bedenimin yine yavaş yavaş yükselerek alevlendiğini hissederken derin birkaç nefes aldım. Ona doğru biraz daha döndüm. Ve elimi yavaşça yüzüme götürdüm. Tam yanağına parmaklarımı değdirecekken odamızın kapısı açıldı. Hemen elimi geri çektim. Gülümseyen bir Yaren içeriye girdi.
"Günaydın." Diye fısıldadı parmak ucunda yürümeye başlayarak. Sakince benim tarafıma gelip diz çöktü ve kafasını eğdi. Hafifçe ona döndüm Alkım'ı rahatsız etmeden. Bana bakıp sessizce konuşmaya başladı.
"Çocuklar sabah yürüyüşüne çıkmak istiyor. Biz gideceğiz ama siz uyumaya devam edin. Kahvaltı hazırlamadık. Alkım ve kendin için hazırlarsın. Bu arada evin sağ tarafında kardelenler var. Bazıları kurumuş bazıları hala canlı. Alkım çok sever kardelenleri." Ayağa kalkacağı sırada elini tuttum. Bana doğru dönüp yine eğildi. Alkım hareket etmişti. Bizde bir süre hareket etmeden, sessizce durduk.
"Neden bunu yapıyorsun?" Diye sordum fısıldayarak. Gülümsedi.
"Seni sevdim Aybars. Ve Alkım benim kardeşim gibidir. Onu iyileştirebileceğini umuyorum. Ondan yapıyorum. İstersen yapmam. Ama hiç itiraz ediyor gibi gözükmüyorsun. Ha eğer onunla ilişkin gönül eğlendirmek için ise söyle de bırakayım bu ipuçlarını falan. Çünkü ben onu gerçekten mutlu eden birini istiyorum."
"Sen çok iyi bir arkadaşsın Alkım çok şanslı."
"Seninle de yakın arkadaş olabiliriz. Bir şeyde takılırsan telefon et. Unutma Alkım'ın saç telinden, tırnağının ucuna her şeyini biliyorum." Kafa salladım. O da güldü. Ayağa kalkıp sakince odadan çıktı. Alkım'a döndüm bir kere daha. Elim yüzüne gitti. Yanağına dokundum. Hissettirmeden sadece sürttüm.
Dün gece aklıma gelince gülümsedim. Aşağıya yaklaşık 5 saat kadar yatmıştık. Ben uyumuş uyanmıştım. Alkım da öyle... Güneşin doğumunu beraber izledik. Resimler çektik. Yan yanaydık. 6 saat boyunca uyanık olduğumuz her an bana gökyüzünü anlatmıştı. Gün doğumundan sonra odaya çıkmıştık. Şimdi ise dört saatlik bir uykudan kalkmıştık. Aslında sadece ben kalkmıştım. Arabaların çalışma sesini duydum. Ardından uzaklaşan gürültülü araba motorlarını... Sesler kesilinceye dek uyuyan Alkım'ı izledim.
Sakince yataktan kalktım. Çıplak ayaklarım parkeye yapışıyordu. Çantamın içerisinde olan pantolonumu ve kazağımı aldım. Ardından odadan yavaşça çıktım. Banyoya geçip elimi yüzümü yıkadıktan sonra üzerimi giyindim. Yattığım kıyafetleri diğer giydiğim kıyafetlerin yanına koydum. Alkım'a baktığımda hala uyuduğunu gördüm. Olduğum yerde duvara dayanmış ona bakıyordum. Bir süre sonra telefonumu alarak aşağıya indim. Buzdolabına bakıp araştırma yaptıktan sonra ihtiyacım olan şeyleri düşündüm. Ve yanıma cüzdanımla Alkım'ın araba anahtarını aldım. Masanın hemen üzerinde evin yedek anahtarları vardı. Onları da aldım ve Alkım'ın uyanmaması için dua ederek evden çıktım.
Tabii ki nereye nasıl gideceğimi bilmiyordum. En yakın marketi bulup GPS açtım. Gözlerim her tarafa bakarken aynı zamanda Alkım'ı düşünüyordum.
Bir sorunu olduğunu elbette biliyordum. Neler var neler yok emin değilim ama. Yakında kokusunun çıkacağına eminim. Alkım kadar muhteşem bir kadının bile dertleri vardı. Tanrı hata mı yaptı yoksa? Fark etmez. O da bir insan sonuçta. Ama beynim sanırım bana oyun oynuyor. Çünkü onun yanındayken sadece bizi düşünüyorum. Ama yalnız kalınca sadece onu düşünüyorum. Hayatıma bu kadar çabuk girmesi ve benim ona olan duygularımın bir anda kabarması normal mi ki? Bence sadece kafa karıştırıcı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzündeki İki Kadın
Chick-LitGirl*Girl "Kaptan, size bir şey söylemeliyim; Ben daha önce hiç uçak uçurmadım!!!" "Senin gibileri nasıl mezun ediyorlar?" "Ben mezun olmadım ki, son senem." "Üç senedir sadece tek tuşa basmayı mı öğrendin?" "Aw! Kusura bakmayın kaptan isterseniz...