"Yapmayın efendim. Neden bana kızgınsınız."
"Karşındaki insana istemediğini belirtmen gerekiyor Aybars. Kendini korumayı bilmek zorundasın. Başına her an her şey gelebilir. Sen neden bu kadar sorumsuz davranıyorsun!"
"Efendim boşluğuma geldi."
"Ah. Kime konuşuyorum ki. Git yolculuk için hazırlan. Havaalanına gideceğiz."
"Peki efendim." Aferin Alkım. Azarla beni bir sen kalmıştın azarlamayan. Bakıyorum o da hallolmuş.
Banyoya girip biraz rahatlıktan sonra kapıyı açıp çıkacağım sırada Alkım ile karşı karşıya kaldık. Dik dik bana bakıyordu. "Ben hazırım sende hazırsan çıkalım artık?" dedi umursamazca. Bir iki adım atıp banyodan dışarıya çıktım ve yatağa oturdum.
"Burayı ve sizi çok özleyeceğim hanımefendi." Ellerimi dizlerime sardım ve vereceği tepkiye baktım.
"Burayı ben de özlerim. Ama sen görebileceğim bir mesafede olacaksın. Yani eğer merak edersen. Gelebilirsin. Genelde uçakların oralarda olurum. Orada yoksam dinlenmek için kulenin bir odasında kitap okuyorumdur. Beni bulmak kolay."
"Sabah derse girip akşam çıkıyorum. Beni de bulmak kolay hanımefendi."
"Bak ne diyeceğim. Bir akşam yemeği sözün vardı bana. Yarın gece Türkiye'ye varmış oluruz. Bana ev adresini ver. Ertesi akşam size geleyim. Büyükannenle tanışayım. Bir iki gün sonra da gelip seni evden alırım. Bir yerlere gideriz. Oldu mu?" Kafa salladım. Konuşamıyordum ki. Küçük dilim içeri kaçmıştı ve karnımda anlaşılmaz bir sızı vardı. Alkım, Alkım bana ne yapıyorsun güzel kadın? Küçük bavulu ve benim eşyalarım olan çantayı eline aldı. Ardından kapıyı açtı.
"Sen çantamı al. Telefonum ve pasaportum içinde. Onu çıkart. En iyisi müdüre senin Ali olmadığını söylemek. Ama sonra..." O asansöre yürürken arkamızda bir şey kalmadığından emin olduktan sonra peşinden çıktım. Odanın giriş kartını teslim ettik. Otel müdürü tarafından yolcu edildik ve bizi bekleyen arabaya bindik. Bu arabaya önceki binişimde heyecan dolu bir kızken şimdi Alkım ile randevulaşmış bir kız olarak geri dönüyordum.
Alkım cidden sürprizlerle dolu bir kadındı.
Ve hayat cidden oldukça garipti..."Yine ne düşünüyorsun Aybars?"
"Hiç."
"Tatil boyunca hep düşündün ama hiç düşünmedin." Gülerek bana baktı. Elindeki çantayı aramızdan çekip bana yaklaştı. Elimi eline aldı. O an nefesimi tuttum ve onun düzenli nefesini duydum kırmızı rujlu dudakları benim adımı söylerken aralandı. O kadar güzel bir görüntüydü ki. O an zaman ve mekân kavramı yitirdi varlığını. Parmak uçları tenime ufak bir sızlama eşliğinde değdi. Gözlerim kapanmak için ısrar ediyordu. Kafam benden habersiz omuzuna yaslandı. Bu sefer kalbinin ritmi kulaklarımdaydı. Geri yaslandı. Benim rahat etmem için. Parmakları hala tenime değiyordu. Kafasını saçlarıma yasladı.
"Yorulmuşum. Sen?" Cevap vermek zorunda mıydım? Eğer cevap vermek zorunda değilsem cevap vermeme jokerimi kullanmak istiyorum. Ama bir cevap bekliyor gibi sanki.
"B-bende." O an kekelediğime bin pişman olmuştum. Kızgındım. İyice utanmıştım. Ya hayır kekelemek de neydi! Tanrım. Berbat...
"Uykum var. Ama havaalanına bir kaç dakika kaldı." Ve dediği gibi bir kaç dakika sonra büyük havaalanına varmıştık. Arabadan indiğimizde bir kaç kişi bizi karşıladı. Alkım'dan pasaport istedi. Alkım kendininkileri verip beni bir şekilde uçağa aldırmaya ikna etti.
Ya burada kalmak zorunda olsaydım?(!) Yine uçağa bindik. Ama bu sefer yolcu uçağıydı ve oldukça da güzeldi. "Hey sen geç. Pilot benim eski arkadaşım. Onunla konuşacağım biraz."
Kafa salladım. Çantasını onun koltuğuna koydum ve kafamı geri yasladım. Sanırım birinci sınıfta yolculuk ediyorduk. Koltuklar ikili ve oldukça genişti. O sıra yanıma uzun boylu güzel fizikli en fazla 25 yaşında olan manken gibi bir hostes kadın geldi. Bir şeyler isteyip istemediğimi sordu. Benim mükemmel İngilizcem zor da olsa soda istedi. Ya da mineralli su, ikisi de aynı şey değil mi? Hangisini getirirse artık. Tekrar geldiğinde 20 dakika çoktan geçmiş uçak havalanmıştı. Yanıma gelip suyu bir bardak içinde pipet ve dilimlenmiş limonu bıraktı. Tam gidecekti ki hangi milletten olduğumu sordu. 'Türküm' dedim. Bir süre olduğu yerde düşündü ve kafasını eğip
"Azcık biliyorum dilin" dedi. Evet, bu kadar söyledi ben mal gibi bakarken o sorgulayan bir şekilde soruyordu. Bu kadar mı tatlı oluyor bir kadının azcık demesi? O c'nin ç olması ya da k'yi g ile karıştırması. Ah eridim bittim.
"Ne güzel." Büyük gülümsememle onu onayladım. Bana beklememi söyledi. Arkama yaslanıp bir kere daha gözlerimi kapattım. Tekrar gelmesi 40 dakika falan sürmüştü. Belki de 50 dakika. Gelip karşıma oturdu.
"Ben başhostes ve uçakla ilgileniyor."
"Ben başhostesim ve uçakla ilgileniyorum. Olması gerekiyor."
"Oh özür. Teşekkür ederim sen benim yanlış bana söyledi." Ya bu ne? Sev bunu ya. Sev.
"Önemli değil. Neden Türkçeyi öğrenmek istedin?"
"Ben 7 dil biliyorum." Elbette 7'yi söyleyememiş parmaklarıyla göstermişti. Oha çüş 7 dil mi biliyor!
Tabii ki bana bunu söyledikten sonra onunla biraz daha konuştuk. İsmi Alegra'ydı. Hangi dilleri bildiğini bana söyledi. Dominik Cumhuriyetinden olduğu için. Resmi dili zaten İspanyolcaydı ama ülkede herkes İngilizceyi de biliyordu. O ise birçok dile merak salmış. Hepsini öğrenmeye çalışmıştı.
Rusça, İngilizce, Almanca az bir şey Türkçe, İspanyolca, Fransızca ve çok az Japonca.
Çok geniş kültürlü bir kızdı yarım saat boyunca konuştuk. Onunla daha hala sohbet etmeye devam edecekken Alkım geldi. Ve kızı koltuğuma doğru yaslanmış halde görünce soru sormak için bana baktı."Burada neler oluyor?"
"Sohbet ediyorduk. Bu Alegra ve Alegra bu Şef Pilot Alkım Tanay."
Alegra ona elini uzattı. Tokalaştılar. O sırada yine Alkım'ın dövmesi dikkatimi çekmişti. Kanatlarına makas dayanmış bir melek. İlginç.
"Ben gideyim. Bu benim telefon. Sen bana mesaj lütfen." Peçeteye telefon yazıp, altına ismini not düştükten sonra küçük bir kalp de bırakmıştı.
"Görüyorum ki hemen birini buluyorsun Aybars." Güzel olduğumdan değil. Sadece fazla tatlıyım ve güzel gülümsüyorum.
"Hemen birini mi?"
"Evet, Dominik'e indiğimiz gibi Henry. Uçağa bindiğimiz gibi bu kız. Üstelik hepsi bir şekilde Türkçe biliyor."
"Kader diyelim. Henry'yi hatırlamasam daha iyi olur. Ama bu kız çok tatlı. 7 dil biliyormuş. Beşini neredeyse çok iyi biliyor. Tam bir dil düşkünüymüş. Kitaplar yazmış. Ama telif haklarını hosteslik okuluna girmek için satmış. Sonra çocuk kitapları yazmış. Çok seviyormuş. Ah. Muazzam bir beyini var. Kesinlikle ona mesaj atmalıyım."
"Demek sapyoseksüel Aybars bu. Karşısında eriyip bittiğini görebiliyorum."
"Ah öyle mi? Ama kabul edin mükemmel. Bir ara neler okuduğunu sormalıyım."
"Biraz uyuyacağım Aybars." Hadi ama Alkım şu güzel beynini bir çalıştır. Yahu sen zeki bir kadınsın. Hiç mi aklına gelmiyor senden hoşlanabileceğim. Yoruyorsun beni Alkım.
"Uyu." Uyu Alkım, uyu!
#KalbiDengem
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzündeki İki Kadın
ChickLitGirl*Girl "Kaptan, size bir şey söylemeliyim; Ben daha önce hiç uçak uçurmadım!!!" "Senin gibileri nasıl mezun ediyorlar?" "Ben mezun olmadım ki, son senem." "Üç senedir sadece tek tuşa basmayı mı öğrendin?" "Aw! Kusura bakmayın kaptan isterseniz...