Taksiden inip otele adım atar atmaz. Alkım kendini kollarıma bırakmıştı. Bu benim için epey ani ve zor olmuştu. Küçücük bedenime yüklenmiş bir kadın vardı ve acı ama gerçek onu kucaklayacak güce sahip değildim. Yani hakikaten ne bekliyor ki benden? Ben minyon bir kızım... Asansöre kadar anca o bana dayanarak geldik. Öteki türlü yürüyemeyecek gibiydi çünkü taksiye bindiğimiz an uyumuştu. Odamız uzun koridorun sonundaydı ve evet. Alkım yine bana doğru çullanmıştı.
Tanrım bunu başka türlü istiyordum, ya hadi bu da kabul çok hoşuma gitti ama Alkım da yani... Ah, ağırmış.
Zar zor. Bin bir zorlukla! Odaya adım atıp onu yatağa fırlattım. Evet, çok zordu. Kendimi yorulmuş hissediyordum. Sanki üzerimden bir yük kalkmıştı. Alkım ise yatağa yattığı gibi uyumuştu.
"Ah, Alkım." Diye söylendim kendi kendime. Kafasını kaldırdı.
"N'oldu?" S*ktir uyumadın mı sen ya?
"Efendim. Lütfen üzerinizi değiştirin."
"Peki." Oturduğum koltuktan kalkıp Alkım'ın uyurken giydiği kıyafetlerini verdim ve rahat rahat giyinmesi için balkona çıktım. Onun giyinmesini beklerken etrafa bakıyordum. Ta ki Alkım o güzel dudaklarıyla benim adımı çığlık atana dek. Eh tabii bende heyecan yaptım. Ne olduğuna bakmak için bir telaş içeriye girdim. Heyecanım boşa çıktı çünkü yarı uykulu bir halde yatakta oturuyordu. "Açamadım ya." Dedi. Elbisesi hala üzerinde olduğuna göre herhalde fermuardan bahsediyordu. Ona doğru gidip arkasına geçtim. Tanrım merhaba çok fazla oluyorum biliyorum ama. Yani bu kadar heyecan dolu bir günde bu kadar aksiyon? Tanrım eğer şimdi kalp krizi geçirirsem olmaz. Beni koru lütfen.
Elimi yavaşça fermuarına götürdüm. Dokunur dokunmaz sıcaklığı nüfus etti parmak uçlarıma. Nefesimi tuttum. Yavaşça aşağıya çektim. Sessiz karanlık bir odada bir bardağa sürten diğer bardak gibi bir cam sesi çıktı ve Elbise güzel kadının kollarından sıyrıldı o arada. Tişörtü elime alıp önüne geçtim. Göz göze geldik. Gülümsedi. S*keyim, Alkım. Ölüyorum... Sen ne güzel şeysin öyle.
Ellerini yukarıya kaldırdı. Tişörtü geçirmem için. Yavaşça önce kollarından sonra kafasından geçirdim. Taytını gösterdim.
"Lütfen bunu siz giyin." Diye mırıldanıp önüne bıraktım ve odadan çıktım bir kere daha. Daha fazlasını kaldıramazdım. Bir de taytı giydirmek. Oh, o yürek ister işte ve sanırım ben bu yıldı yürek yeme hakkımı bitirdim. Ya ben vejetaryenliğimden bahsetmiş miydim? Yaklaşık on dakika boyunca öylece soluklandım. Fazla heyecanlıydım. Endişeliydim. Kalbim sanki yoktu. Alkım güzeldi. Alkım sarhoştu. Ve teni sıcacıktı.
Eğer tanrının imtihanı bu ise. Kendime hâkimiyetten tam puan almalıyım. Çünkü onun sarhoş bedeni benim bedenimin önündeydi ve ben sadece gözlerine baktım. Dürüst olmak gerekir ise, elbette gözlerim kaydı. Ama kendimi toparladım. Sonuçta bir şey yapacak cesaretim bile olsa bu sarhoştan faydalanmak oluyordu. Yanlıştı...
On dakikanın sonunda çok geçtiğini çoktan giyinmiş olması gerektiğini düşünerek odaya girdiğimde; Alkım'ın yatağın içine girmiş uyuyor olduğunu görmüştüm. Elbisesi yerdeydi ve tayt ise tam ona koyduğum yerde duruyordu. H*ss*ktir bir şey giymedi mi bu!
Biraz olanlara öylece bakakaldım ki Alkım sağdan sola dönerek örtüyü bacakları arasına topladı ve düzgün uzun sol bacağını yorganın üzerine çıkarttı. Tam düşündüğüm gibi üzerinde sadece tişört ve iç çamaşırı vardı. Ah, zevkli kadınmış. Gerçi spor yapan bir kadından ne beklenir ki? Evet, bir kaç dakika öylece kalakaldım orada. Şahesere bakarak. Yataktaki kadına. Sadece bakarak... Ardından yanına gidip üzerini kapattım. Üşümesini istemiyordum. Hastalanmasını istemiyordum ve tabii ki dokunamayacağım güzel bacakları görmek de istemiyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzündeki İki Kadın
ChickLitGirl*Girl "Kaptan, size bir şey söylemeliyim; Ben daha önce hiç uçak uçurmadım!!!" "Senin gibileri nasıl mezun ediyorlar?" "Ben mezun olmadım ki, son senem." "Üç senedir sadece tek tuşa basmayı mı öğrendin?" "Aw! Kusura bakmayın kaptan isterseniz...