Aliden...
Hayat, çok garip bir kavram. İnsan her an karşısına ne gibi olayların çıkacağını kestiremiyor. Bazen çok güzel bir şey olur mutlu olursunuz, bazen çok kötü bir şey olur mutsuz...
İşte ben hayatın mutsuz tarafını, daha çok genç yaşımda kavrayabildim.
Yaşadığım ev denilen, ama bana cehennem gibi gelen o bölge de hiç bir zaman benim fikirlerim alınmamıştı. Her zaman ailemin başına buyruk tavırları beni sinir etmişti. Karşı geldiğimde dayak yiyordum, daha sonra küçük bir çocuk gibi odama çekiliyor ve ağlıyordum. Tıpkı küçük, masum bir çocuk gibi...
İşte her şey elimi masaya vurmamla başladı,
"Benim fikirimi de soracakmısınız?" Diye sordum yüksek ses tonuyla. Babam, istifini bile bozmadan çatalıyla masa da duran zeytin tabağından bir adet aldı. Daha sonra zeytini ağzına attı ve zeytinin çekirdeği kalınca ağzından çıkartıp tabağına koydu.
Ben merakla babamın cevabını beklerken o bana cevap vermemişti.
"Sana diyorum!" Diyerek yine elimi sertçe masaya vurduğumda babam o beni korkutan bakışlarını yavaş yavaş yemeğinden kaldırarak gözlerime dikti. O bakışının ardından yutkunarak sandalyemden kalktım.
Bu işten kaçış yoktu. Babam ve Annem ne olursa olsun beni o yatılı okula verecekti.
Merdivenlerden umutsuzlukla çıkıyordum. Odama gelip bavuluma eşyalarımı doldurdum.
***
Selinden...
"Enes'e sarkan yavşak senmiydin!?" Diye bağırarak sordum önümde bağlı duran kıza. Kız, kafasını olumsuz anlamda iki yana hızlıca salladı. Ben hala istediğimi alamayınca kafamla kıza tekrardan elektrik vermeleri yönünde işaret yaptıktan sonra kısa bir süre sonra durdurdum.
Kızın yanına yavaşça yaklaşırken kız, sandalyeden kaçmak istercesine kıpırdanıyordu. Bense gayet sakin bir şekilde geldim ve kızın ağzındaki bandı sertçe çıkardım.
"Bu okuldaki her hangi bir erkeğe daha bu yavşaklığı yaptığını görmeyeceğim! Bu sadece Enes'e özel değil bilgin olsun!" Dedim sertçe ve kızın yüzüne sert bir tokadımı geçirdikten sonra Erez İnşaatından ayrıldım. Boş bir inşaat olduğu için rahattım. Halamlar uzun yıllar önce bu inşaatı durdurmuşlardı.
Çalan telefonumla gözlerimi devirirken arayan kişiyi gordüğümde hemen açtım.
"Alo, Enes?" Dedim sıkıntılı bir biçimde. Enes ise o güzel ses tonu ile bana durumu izah etmeye başladı.
"Süt geliyormuş okula." Ani bir kahkaha attım.
"Ciddi misin?" Dedim ve hemen ardından soylediğim kelimenin ingilizcesini söyledim.
"Are you serious?" Yanlis yazmış olabilirimcjdndj
Eneste karşıdan kahkaha attığında "Vallaha.." dedi. Ardından "Ben hemen geliyorum." Deyip telefonumu kapattığımda arabama atlayıp hemen okula doğru bastım.
**
"Ee süt ne zaman gelecekmiş?" Dediğimde tek kolumun dirseğini omzuna attığım Enes, gülümseyerek bana döndü.
"Bir kaç dakikaya, hatta saniyeye burada olur." Deyince keyifli bir kahkaha patlattıktan sonra diğer elimde tuttuğum kahve soğumuşmu diye endişeyle kontrol ettikten sonra hala cayır cayır sıcak olduğunu anlayıp büyük bir kahkaha attım kendi kendime.
Bir kaç dakika sonra kapıdan içeri giren kişi o sütmüydü?
Afet olacağını beklemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HEPİNİZ HASTASINIZ
Fanfiction© Tüm Hakları Saklıdır. ⭐️ Ben hep mantığımla hareket etmiştim. Çünkü hiç bir zaman kalbimi dinlememiştim. Bir işlevi yoktu çünkü kalbimin. Kan pompalamaktan ve beni ayakta tutmaktan başka bir işlevi yoktu; Ta ki o geceye kadar, Aliyi ilk kez öptüğ...