30.bölüm:"Seni unutamıyorum.."

1.2K 77 92
                                    

Multi; SoMo- Or Nah

Huzur kokusu burnuma dolarken gözlerimi araladım. Çıplak göğsü bulanık bir şekilde bakış açıma yerleşirken göğsüne koyduğumu elimi gözlerime getirip ovaladım. Biraz acele hareket ediyordum çünkü bir an önce buradan sıvışmam lazımdı. Ali beni yanında, bu vaziyette, görürse pek hoş karşılamayabilirdi.

Gözlerim yeni uyanmışlığın verdiği bulanıklığı kaybettiğinde başımı hafifçe kaldırıp uyuyor mu uyumuyor mu diye kontrol ettim. Uyuyor olduğunu gördüğümde rahat bir nefes alıp bedenimi sarmalayan ağır kaslı kollarından yavaşça kurtulmaya çalıştım. Fakat kurtulmaya çalıştıkça iyice sarmalıyordu bedenimi. Bu bir yandan hoşuma giderken bir yandan da geriyordu. Eğer birazdan uyanırsa çıkaracağı kıyameti pis yedilideki paşa bile yatıştıramazdı. Gerçi o Mert'i yatıştırıyordu hep.. neyse.

Onu uyandırmamdan korkmamın verdiği buruşturulmuş yüz ifadem ile nazikçe üzerimdeki kolunu yavaşça kavrayıp yine yavaş hareketler ile kendi tarafına attım. Alt dudağımı tedirginlik ile dişleyerek başımı kaldırdım, sonrasında bedenimi.

Yatağın gıcırtısı gittikçe artarken ben sadece hareketlerimi yavaşlatıp yüzümü ekşitiyordum. Birden o da hareketlenince olduğum yerde durdum korkuyla. Fakat bir şeyler mırıldandığında kaşlarımı anlamazca çatıp kulağımı ona verdim,

"Gitme.."  diye bir kez daha mırıldandığında kelimesini seçebildim. Yüzümde oluşan manasız gülümseme ile başımı yere eğdim,

"Selin.." diye mırıldandı bu kez. Derin bir nefes alıp dirseğimi yattığım yastığa koydum ve avcumun içerisine başımı koyarak yatakta uzandım,

"Efendim Ali.." diye fısıldadım bende. Gülümser gibi oldu ama gülmedi.

"Seni seviyorum Selin.." bu kez böyle mırıldandığında kalp krizi geçirebileceğimi zannettim. Yüzümdeki manasız gülümseme manalı gülümsemeye dönerken yüzümü yüzüne yaklaştırıp dudaklarına bir öpücük bahşettim. Daha sonra tekrar uzaklaştım ve ellerimi dokunmaya korktuğum sarı saçlarına getirdim.

"Beni affedecek misin Ali?" Diye fısıldadım. Cevap vermedi fakat kolunu belime sarıp dirseğimin üzerinde sağladığım dengeyi beni kendisine çekerek bozdu. Ani bir şekilde dudaklarıma yapışırken asla gözlerini açmamış sadece öpmeye başlamıştı. Rüyada mıydı değil miydi bilmiyordum ama karşılık vermekten kendimi alıkoyamıyordum.

Öpüşmemiz hararetlenince çıplak bedenini doğrulttu ve beni sırt üstü yatırarak üzerime çıktı.

Ellerim ensesinden omuzlarına kayarken alt dudağımı dişlemesi ile omuzlarını sıktım. Huzur kokusunu da, huzur veren tadını da, huzur veren tenini de huzur veren saçları da tam karşımdaydı. Hatta oldukça karşımda..

Kalbimin benden bağımsız hızlandığı dakikalarda ben sadece hareketlenen ve oldukça alevli öpüşüne karşılık verme ile yükümlüydüm. Acı da tıkılı kalmış, kurumuş ve hatta pas tutmuş kalbimde çiçekler açtırıyordu her öpüşüyle, her dokunuşuyla. Her tadına vardığımda ona daha çok doymak yerine daha çok susuyordum dudaklarına. Kokusunun burnuma dolduğu her an, sanki dünyanın en güzel çiçeğini koklamışım gibi, cennetin kokusunu duymuşum, aşkın kokusunu duymuşum gibi güzel hissediyordum. Muazzamdı. Her detayıyla muazzamdı. Bıyıkları, dokunuşları, kokusu, hissiyatı, pürüzsüz teni, mavi gözleri, ince ve uzun parmakları, yürüyüşü, duruşu, sahiplenişi, sarılışı, okşaması, öpmesi, ses tonu, yutkunduğunda oynayan adem elması, yumuşak saçları, altın sarısı kaşları, giydiği siyah kot ve siyah tişört bile muazzam detaylarından bir kaç parçaydı. Her dokunuşunda tenimi alev alev yapan tenine sığınmak ve teninin içinde yanmak istiyordum. Ölürsem de teninde ölürdüm, gökmavi gözlerinde de ölmek istiyordum aslında. Ona en ihtiyacım olduğu zamanda gelip, yaralarımı öpüp, ona sahip olmamı sağlayıp sonra da gitmişti. Hani adalet? Ama vazgeçmeyecektim. İstesemde vazgeçemiyordum ya. Çünkü ben ilk kez bir adama kalbimde yer vermiştim ve onu kalbime gömmüştüm. Bundan böyle o benim kalbimde açan bir çiçekti zaten. Ne demişler, çiçek dalında güzel. Benim de bu çiçeği koparmaya niyetim yoktu ya..

HEPİNİZ HASTASINIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin