28.bölüm: "Ben zaten ölmüşüm."

1K 57 45
                                    

Her ne kadar içime sinmeyen bir bölüm olsa da..

Titreyen ellerimi yumruk yaptım ve bir adım geriledim. Göğüs kafesim hızlıca inip kalkarken dişlerim kırarcasına sıkıyordum. Dilim tutulmuş gibiydi, tek kelime edemiyordum. Hapsolmuş gibiydim, kıstırılmıştım ve ölüyordum. Yok oluyor gibiydim, acı çekiyordum. Kasılmıştım ve hiç bir hücrem harekete geçemiyordu sanki. Hem korkudan, hem öfkeden, hem özlemden, hem de ağlama isteğimden..

"Biz geldik kızım." dedi kadın sesi. Anında yüzümü ekşitip gözlerimi kapattım ve geriledim. Eş zamanlı olarak tırnaklarımı avuç içlerime daha çok bastırmıştım.

"Yıldızlardan geldik, işte buradayız." dediğinde yine aynı ses, bir adım daha geriledim ve gözlerimi sıkıca yumup "Bu bir rüya olsun.." diye mırıldandım, "Gelmesinler, acı çektirmesinler, onlardan nefret etmeme neden olmasınlar.." diye yalvarırcasına yine mırıldandım.

"Biz buradayız kızım.. Aç gözlerini, açıklayacağız. Bunlar rüya değil." dedi kalın adam sesi ve anında gözlerimi öfke ile açtım. Ama sesimi bir türlü bulamıyordum, kaybolmuştu sesim, boğazımda sert bir şey vardı, yutkunamıyordum. Ağlamak istiyordum fakat ağlamak da istemiyordum. Ne yapacağımı bilmiyordum. Onlar ölmüştü.. onlar 2000 yılında korkunç bir kaza sonucu ölmüşlerdi. Miras halama kalmıştı, hatta bunu o yapmıştı..

"Selin!" dedi iri yapılı adam ve bana doğru bir adım attığı gibi öne elimi uzatıp geriledim. Sonunda kaybolan sesimi en derinlerde bulduğumda yorgunca konuştum. "Şimdi gideceksiniz. Hiç karşılaşmamışız gibi."

"Bunu yapamazsın biliyorsun?!" dedi annem denilen kadın. Kaşlarımı çatıp boşluğa bakan bakışlarımı yeşil gözlerine çevirdim.

"Evet yapamam fakat yeterince acı çektim zaten.. Ne olur geldiğiniz yere geri dönün.." deyip güçsüz bir nefes verdim, "Topraktan mı çıktınız.. toprağa dönün. Benden kurtulmak için başka şehre mi kaçmıştınız.. oraya dönün.." dedim sesimin yeterince çıkmasını sağlamaya çalışarak. Kadın güldü. "Bizim yerimiz senin yanın," deyip beni süzdü. Anında söze atıldım, "Biraz geç kalmadınız mı sizce?" dedim bakışlarım ikisi arasında dönerken. İkisi de başlarını öne eğdiler, sonunda kadının sesi ortaya çıktı. "Her şeyi açıklayacağım."

"Açıklama istemiyorum hanım efendi. Lütfen gidin." dedim ve tam kapıyı kapatacakken güçlü bir el kapıyı kapatmamı engelledi. Kapıyı yavaşça araladım ağlamamak için kendimi gayet zorlayıp dişlerimi sıkarak. Ne tepki vereceğimi, nasıl davranacağımı bilemez hale gelmiştim. Korkuyordum ve bu korku beni içine git gide hapsediyordu.

"Bizi öldüreceklerdi." dedi kalın ses. Kapıyı yavaşça tamamen açtım ve büyük koyu kahve gözlerine baktım adamın. Kadın söze atladı hemen. "Halan.. miras mevzusu ortaya çıkınca harekete geçti. O zamanlar sen yeni doğmuştun." diye söze başladığında kaşlarımı çatarak dikkatimi daha çok kadına verdim.

"Bizi bir miras uğruna gebertecekti.. acımadan.." diye çatallı sesiyle konuştu. Gözlerim tamamen yanmaya başladığında dudaklarımı birbirine bastırdım ve tırnaklarımı daha çok avuç içlerime bastırdım. "Hemen plan yaptı halan denilecek o sadist, sahte bir kaza yaptırdı."

"Ama sizi gördüm, gömülürken gördüm!"

"Sadece kefene sarılıyken gördün, Selin. Kefenlerin içindeyse birer cansız manken.." dediğinde bakışlarımı onlardan çekip boşluğa diktim öfkeyle. İçimde dolup taşan öfke git gide büyüyor, çoğalıyor ve sığmıyordu.

İnanmazca ikisine de baktım, "Kendi canınız pahasına bir candan vazgeçtiniz.." dedim fısıltıyla. Kadın hızlıca başını iki yana salladı. "O can hep bizim kalbimizdeydi.." dediğinde bakışlarımı kaçırdım.

HEPİNİZ HASTASINIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin