-7-

13.6K 619 30
                                    

1 ay sonra...

KEREM'den...

Gözüme uyku girmiyordu resmen, Ece'yle bu akşamüstü ettiğimiz sohbet, ve onun utangaç gülüşleri aklımdan çıkmıyordu.

Bir ay olmuştu onunla tanışalı, ve defalarca kez parkta karşılaşıp sohbet etmiştik. Kendinden tam olarak hiç bahsetmemişti, ailesinden hayatından falan. Ama onunla havadan sudan, saçma sapan konulardan konuşmak da güzeldi.

Artık beklemek istemiyordum. Bi dahaki karşılaşmamızda ona duygularımı açacaktım.

Annem yine
"Neden Erdi'nin evinde kalacaksın?" dediğinde bi bahanem yoktu ama, sağolsun babam,
"Gençleri rahat bırak hanım." diyerek konuyu kapattırmıştı.

Yatakta dönüp durduktan sonra, uykum gelmeyeceğini anlayıp balkona çıktım.

Şansıma Ece karşımdaydı.

Ve yine, yine, yine ağlıyordu.

Nasıl bir yaşantısı vardı. Neden hep ağlıyordu?

Artık bekleyecek sebebim yoktu. Onu bu karanlıktan çekip alacaktım ve mutluluk ne demek öğretecektim.

Güzel gözlerini sildikçe yenileri akıyordu, inci tanelerinin. İçim acıdı. Öyle çaresiz bir görüntüsü vardı ki.

Dayanamadım. Ben hayatım boyunca Ece kadar çok ağlayan birini görmemiştim. Nasıl bir mutsuzluktu? Nasıl kıyıyorlardı onun inci taneleri gibi gözyaşlarına...

Aslında bugün konuyu değiştirmeye çalışmasaydı soracaktım.
'Neden bu kadar ağlıyorsun? Kim seni bu kadar üzüyor?' diyecektim ama, ısrarla konuyu kapatmıştı.

Ertesi sabah Erdi'yle kahvaltı yapıyorken, gözüm ara sıra açık pencereden karşı daireye kayıyordu. Erdi bu halimi fark edip,

"Yeter artık, açıl şu kıza kafayı yememe az kaldı." dediğinde sırıttım.

"Merak etme kardeşim, o gün bugün." dedim.

"Bu arada Kerem sen bu kızın eline baktın mı hiç? Yüzük falan yoktu di mi?" dediğinde içtiğim çay boğazımda kaldı. Öksürmeye başladım.

"Dur oğlum boğulacaksın!" diyip sırtıma vurunca kendime geldim. Erdi bana hâlâ beklentiyle bakarken,

"Bilmiyorum abi, o kadar zaman hiç dikkat etmedim" dedim.

O an içime bir öküz oturdu sanki. Ya sevdiği biri varsa ailesi istemiyorsa, bu yüzden hep ağlıyorsa. Ya da onu sevmediği biriyle zorla nişanladıkları için böyleydi.

Deli olmama az kalmıştı.

Ertesi gün iş çıkışı parka geldim. Bekledim ama gelmedi. O an artık Ece'nin telefonunu almam gerektiğini anladım.

Bir saat kadar daha bekledikten sonra umudumu kesip Erdi'ye geldim.

Balkona çıkıp baktığımda Ece'nin ışıklarını kapalı görünce, omuzlarım sıkıntıyla çöktü.

ECE'den...

Yürümüyordu işte.. Aramızda her geçen gün biraz daha aşılmaz duvarlar örüldükçe, güvensizlik gün gün be gün büyüdükçe, bu evlilik yürümüyordu.

Karısı olduğum adam, böylesine buzdan kalpliyken ısıtamıyordum onu bu küçük kalbimle.

Yorulmuştum artık, bu evliliği ayakta tutmak için, kaç hayal kırıklığının altına girip, ezilmemek için çabalamaktan yorulmuştum.

YENİDEN SEVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin