ECE'den...
Hastaneye telaş ve korkuyla girdiğimde, kayınvalidem savunmasızca elleri birbirine bağlamış oturuyordu. Yanına koşup ona sarıldım.
"Anne, ne oldu babama?" diye sorduğumda çaresizce omuz silkti.
"Bilmiyorum ki kızım, bi kahve içtik birlikte, sonra ben mutfağa geçtim, bulaşıkları falan yıkadım. Bir yarım saat kadar mutfakta kaldım. Salona bi girdim baban yerde yatıyordu." dedi ağlayarak.
"Tamam, anne ağlama sakin ol. İnşallah ciddi birşey değildir" diyip yanına oturdum.
Birkaç dakika sonra doktor içerden çıkınca yanına gittik.
"Nesi var?" dedik."Ufak bir kalp krizi, ama küçümsemek lazım, anladığım kadarıyla kahve içtikten sonra olmuş. Artık bu tarz şeylere dikkat etmesi gerek" dedi.
O sırada Selim koşturarak yanımıza geldi. Ona neler olduğunu anlattığımda, üzgün bir şekilde ilerdeki sandalyeye oturdu. Elini yüzüne kapatıp,
"Benim yüzümden" diye fısıldadı. Yanına oturup elini yüzünden çektim.
"Ne senin yüzünden Selim?" dediğimde yanımdan kalkıp,"Hiçbir şey..." dedi ve babasının yanına girdi. Ben de tam içeri girecektim ki babası Selim'i işaret edip,
"O kalsın, siz çıkın biraz" dedi. Kayınvalidemle şaşırsak da, bişey demeyip çıktık.
Akşamüstü hastaneden eve geldik. Selim bey sabahki tartışmanın ardından, hâlâ bana surat yapıyordu. Sanki suçlu benmişim gibi...
Eğer ki babası kalp krizi geçirmemiş olsa, ben şimdi annemlere gitmiş olacaktım, ama şimdilik bunu erteledim.
Vazgeçtim diyemiyorum, çünkü bu saatten sonra Selim'in değişeceği yok. Benim de daha fazla kendimden ödün vermeye niyetim yok.
Onu değiştirmeyip kendimi değiştirmiştim, ondan beklentiye girmemiş, yalnızca çocuğuna babalık yapmasıyla yetinmekle kalmıştım ama, olmuyordu.
Sonuçta ben de genç bir insandım ve hayattan, eşimden beklentilerim oluyordu. En azından ayrıldığımda, ondan yana bir beklentim olmadığından daha mutlu olurdum.
Akşam annemler geçmiş olsuna gelmişlerdi. Arda'yla ilgilenirken Deniz yanıma geldi.
"Abla, Orhan amcanın kalp krizi geçirmesiyle sizin durumunuzun bir ilgisi var mı?" diye sordu.
İnsanların bizi duyup duymadığını kontrol etmek için etrafa bakındım. Çok şükür ki kimse duymamıştı.
"Deniz, biraz sessiz olsana canım, kimsenin haberi yok, ama sen böyle rahat konuşursan birazdan herkes öğrenicek" dediğimde omzunu umursamazca sarstı.
"Sen hâlâ beni dinleme abla, o kocan olacak karakteri beş para etmez adamla, bi gün bile geçirmene tahammülüm yok ama, Arda için saygı duyuyorum düşüncelerine. Yine de herkesin sabrının bir sınırı var değil mi?" diyip insanların bizi duyup duymadığından emin olduktan sonra devam etti.
"Abla bak az kaldı, gelecek yıl karşında bir avukat adayı olacak ve o adamdan boşanman için elimden geleni yapacağım." dedi.
Onaylamaz gözlerle ona baktım,
"Evlilikler öyle kolayca kurulup yıkılmaz Denizcim, benim yaşıma gelince anlarsın." dedim. Dalga geçer gibi baktı,
"Abla, sen zeki bir kadındın, ne oldu sana? Ya ortada yıkılacak bir ilişki kalmamış ki, adam seni herhangi bir eşya gibi görüyor, kusura bakma ama gerçekleri görmen için daha ne yapmalıyım." dediğinde bakışlarımı kaçırdım.
Herşeyi görüyordum zaten, herşeyin farkındaydım, ama sadece doğru zamanı bekliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİDEN SEV
Romance5 yıllık zorlu bir evlilikten sonra, kendisinden ikinci bir şans isteyen iki adama karşı, çaresiz bir kadının hisleri ne olurdu?... Bir tarafta kendini hep ezen, üzen ve sevgisizliğe alıştıran çocuğunun babası. Diğer yanda saf aşkıyla ona dünyanın...