-8-

13.4K 557 20
                                    

Ece

Selim'e belli etmemiştim ama içim içimi yiyordu. Ne işler karıştırıyordu, Levent de biliyordu ama ondan öğrenmek istesem Selim'e söylerdi. O iki serserinin birbirinden saklısı gizlisi yoktu. Bu da demektir ki kendi çabalarımla öğrenecektim.

Aslında şaşırmıyordum, onca zamandır öyle uzak ve gizemliydi, sakladığı birşeyler olduğunu açık açık belli ediyordu zaten.

Ama son günlerde hiç şüphe çekecek bir hareketi olmamıştı, demek ki artık gerçekten çok dikkat ediyordu.

Bilmiyordu ki, bana olan uzaklığı zaten beni aldattığına emin olmamı sağlıyordu.

Çok merak ediyordum o kadını. Benden daha mı güzeldi? Daha mı anlayışlıydı? Ya da sadece ucuz olduğu için mi onu tercih etmişti?

Ben de ucuz tercihler için, yerlerde ezilen bir mücevher mi oluyordum?
Kendimi öyle gördüğümden değil. Yeni evliyken Selim beni öyle severdi.
'En değerli mücevherim' diye.

Şimdiyse o mücevherin kararan bir imitasyondan farkı yoktu.

Açtığı yaralara basıp basıp her seferinde daha çok yakıyordu canımı. Ondan geriye sevecek bir kalbim kalmayacaktı.

Zaten şu saatten sonra, benim için oğlumdan başka sevmeye değer erkek yoktu.
Kocamla aramı düzeltme çabam, oğluma huzurlu bir aile sunma çabasıydı. Bundan sonra tek önceliğim evladımdı.

Şu işe bak, herşeyden vazgeçmek için baya bir erkendi yaşım, ama birlikte yaşadığım adam, tüm hayat sevincimi elimden almıştı. Geriye bir tek evlat sevgisi kalmıştı.

Birkaç gündür yine sıkıldıkça parka gidiyordum. Hem Arda'ya iyi geliyordu. Hem de belki tekrar Kerem'le karşılaşırız diyordum ama, Kerem ortalarda yoktu.

Uzun bir zamandan sonra, ilk defa yabancı biriyle ettiğim sohbet, bana tüm dertlerimi unutturuyordu.

Belki doğru değildi bu yaptığım, sonuçta Kerem'in adı dışında hakkında hiçbirşey bilmiyordum. Ama bayıldığım gün beni hastaneye yetiştirdiğinde, ondan kimseye zarar gelmeyeceğini, en azından iyi bir insan olduğunu anlamıştım.

*

"Selim, hani bana bir yemek sözün vardı. Yarın çıkalım mı? Hem Ediz de Arda'yla vakit geçirmek istiyordu. Başbaşa oluruz biraz ha ne dersin?"

Artık bir açığını bulmam lazımdı, aramız iyiymiş gibi olmalıydı ki, onu araştırdığımdan şüphe etmesin.

Karşımdaki adam, sanki ona değil de, başkasına bu lafları söylemişim gibi istifini bozmadan yemeğini yemeye devam ediyordu.

Böyle davrandığı zamanlarda, boğazına yapışıp boğasım geliyordu. Ya da beni her görmezden geldiği zaman, elime granit tavayı alıp kafasına kafasına vurasım geliyordu.

"Selim, kime diyorum Allah aşkına, duvarlara konuşsam dile gelirdi" dediğimde sıkıntıyla nefesini verdi.

"Ne olacak çıkınca? Havalar ılıdığında çıkarız?" dedi ilgisizce. Sakinliğimden ödün vermeden,

"Ne havanın ılıması Selim, çocukla mı çıkacağız sanki?" dedim. Boş boş bakıp,

"Tamam düşünürüz" diyince, aslında bu konunun bir daha açılmamak üzere kapandığını anladım.

*

Yine yalnız bir gece...

Selim işlerinden dolayı geç geleceğini söylemişti.

YENİDEN SEVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin