-14-

11.2K 481 19
                                    

KEREM'den...

Akşamüstü bürodan çıkarken ablamı aradım. Ece'yle ne yaptılar merak ediyordum.

"Buyrun Kerem bey, bu aralar ne çok arıyorsun beni." diyerek açtı ablam telefonu.

"Aşk olsun abla, kırıldım bak şimdi" dedim.

Karşılıklı gülüşerek biraz muhabbet ettikten sonra, ona Ece'yi sordum. Şimdi çıktı diyince ben de arabamı eve sürdüm. Arabadan indiğimde Arda koşturarak yanıma geldi.

"Keyem abii!" diyip yanıma gelince onu kucaklayıp havalandırdım.

"Naber koçum" dedim. "İyimm" diyip gülümsedi. Etrafa baktım Ece'yi göremedim.

"Bak bu benim babaannem." diyince kadına başımla selam verdim. Suratsız kadın selamımı görse de, cevap vermeyip girişe ilerledi. Ben de eve gideceğim sırada, telefonum yine çalınca ablam olduğunu düşündüm, ama arayan Levent'ti.

"Efendim Levent?"

"Kerem, kusura bakma seni rahatsız ediyorum ama, yarınki davada gerekli olan dosya ofiste kaldı.
Biliyorum sana bugünden bırakmam gerekti, ama şehir dışındayım hâlâ, ancak yarın mahkeme saatine yetişirim. Sana zahmet gidip ofisimden alır mısın? Ortağım hâlâ orada" diyince içimden oflasam da, ona tamam diyip arabaya bindim.

Müvekkilinin arkadaşın olması da kötüydü. Adam ne de olsa samimiyiz diye hiçbir şeyi isterken çekinmiyordu.

Çok geçmeden Levent'in ofisine geldiğimde etraf karanlıktı, kimse yok gibiydi.
Ama ilerde yanan ışığı görünce içeri girdim.
Kapalı kapının ardında, sohbet eden kadın erkek sesini duyunca, birilerinin kaçamak yaptığını düşünüp onları rahatsız etmeden Levent'in odasına girip dosyayı biraz aradıktan sonra buldum.

İçerdekileri rahatsız etmeden bir an önce çıkayım derken, duyduğum çaresiz bir kadın sesinden sonra kapıyı açıp odaya daldım.

Ve o an görmek istediğim son şey, o çaresiz çıkan sesin sahibinin Ece olmasıydı. Selim denen şerefsizin beni beklemediği ortadaydı.

"Bırak lan kızı!!!" diyip kolundan tuttuğum an Ece serbest kalıp kapıya koştu.
Sağ yumruğum onun sol gözüyle buluşurken, o tam bana vuracağı sırada yan tarafa yığıldı. Neler olduğunu anlamaya çalışırken Ece elindeki büyük bibloyu yere bıraktı.

"Hadi Kerem. O uyanmadan hemen gidelim burdan." diyince başımı sallayıp çıkışa ilerleyen Ece'yi takip ettim.

Sessiz geçen bir yolcuktan sonra evin önüne gelince Ece'ye baktım. Arabaya bindiğinden beri aynı noktaya bakıyordu. Elimi omzuna koyup,

"Ece, geldik artık" dediğim an yerinden sıçradı.

"Pardon korkuttum seni" dediğimde başını olumsuz yönde sallayıp
"Hayır hayır önemli değil. Dalmışım ben." dedi.

"İyi misin? " dediğim an sorduğum soruya pişman oldum, bu halde nasıl iyi olabilirdi ki.

"Çok kötüyüm Kerem, artık kaldıramıyorum. Bu beladan kurtuluş yok mu bana?" diyip ağlamaya başladı Ece. Hıçkırıklarının arasından,

"Eğer.. Eğer sen gelmeseydin bana ne kadar iğrenç şeyler yapacaktı o" dediği anda,

"Sus Ece, öyle bişey olmadı. Aklından çıkar bunu" dedim. Aslında bu sözleri Ece'den çok, sabahtan beri susmayan iç sesime söylemiştim.

Asansördeyken Ece kolunu ovuşturunca, moraran kolu dikkatimi çekti. Üzerindeki gömleğin kollarını indirip, saklasa da ben göreceğimi görmüştüm. Göz göze gelince bakışlarını kaçırdı.

YENİDEN SEVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin