SELİM
Doktor ultrason cihazını Eda'nın karnında gezdirirken, bir an bakışlarımı ekrandan çekip Eda'ya baktım.
Yüzünde hiçbir ifade yoktu. Ne heyecan, ne mutluluk, ne de sevinç...
Sanki bir an önce bitsin de gidelim der gibi bakıyordu doktora. Bebeğin kalp atışlarının sesi odaya yayıldığında, heycanla ekrana baktım.
Elleri ayakları daha çok fark ediliyordu sadece. O kadar büyümüştü ki, ultrason ekranına sığmıyordu görüntüsü.
Öyle tatlıydı ki. Arda'yı da gördüğüm her seferde böyle heycanlanırdım. Ama o zaman Ece'nin heycanlı ve huzurlu bakışlarıyla daha da mutlu olurdum. Doktor bize bakıp,
"Kızınız gayet sağlıklı görünüyor"dedi.
Sebebini bilmiyorum ama bir an ağlamak geldi içimden. Kızımı her görmede böyle hissediyordum.
Çünkü babam, kızı olmadığı için hep,
'Kız evladı olmayan bir adam kendini nasıl baba gibi hissetsin ki' demişti.Kızımın annesinin Ece olmasını ne çok isterdim oysa. Doktor masasına geçerken, Eda'nın kalkmasına yardım edip doktorun peşinden gittim.
"Eda hanım gördüğüm kadarıyla kendinize hiç iyi bakmamışsınız. Bebek iyi ama... Doğum yaklaşıyor. Anminyon sıvısı normalden az. Hamileliğinizin geneli boyunca gerekli miktarda su içmeye dikkat etmediniz. Vitaminlerinizi ve diğer önerdiğim gıdaları düzenli alıyor musunuz? " dediğinde Eda umursamaz bir tavırla,
"Elimden geldiğince." diyip bakışlarını kaçırdı. Doktorun sinirlendiği her halinden belliydi.
"Bakın anne olmak, sorumluluk ister. Sırf anne sıfatını almak için hamile kalmışsanız, artık kendinize gelmelisiniz. Bu gidişat hiç doğru değil." dedi.
Eda her zamanki gibi doktora da başkaldırıp,
"Benim anneliğimi sorgulamak size düşmez" diyerek ayağa kalktı ve odadan çıktı. Doktor bana acıyarak baktı ve reçeteyi uzatıp,"İşiniz çok zor Selim bey" dediğinde, ona anlayışla gülümsedim ve
"Öyle... Size kolay gelsin" diyerek oradan ayrıldım.
Otoparka geldiğimde, arabaya yaslanmış ağlayan Eda'yı görünce, bıkkınlıkla nefesimi soludum.
Bu dengesiz tavırları beni çileden çıkarıyordu. Arabanın kilidini açıp ağlamasını sorgulamadan bindim.
Kendi de onunla ilgilenmediğimi görünce arabaya geçti. Sessiz geçen yolculuktan sonra, evin önüne geldiğimizde Eda'nın ağlaması hâlâ devam ediyordu. Artık sabrım taşmıştı.
"Amacın ne senin Eda? Herkesle arana mesafe koyup duruyorsun, buna ben de dahil. Sonra da yalnız kalınca ağlıyorsun. Sana fazlaca sabır gösteriyorum ama sen şansını fazla zorluyorsun.
Ece'yle evliyken beni kendine çekmek için neler yapardın. Kimdi o kadın söylesene? Söylesene o zamanki mi sendin yoksa şimdiki mi sensin? Bana gerçek seni göster, ona göre davranayım. Sen böyle yaptıkça ben Ece'yi bıraktığıma pişman oluyorum.
Artık kendine de bebeğimize de eziyet etme. Toparlan biraz" dediğimde ilk defa susarak cevap verdi bana.
Arabadan inip eve yürüdü. Ben de işe gitmek için tekrar yola çıktım.
Eğer Eda hamile olmasaydı şimdiye onu çoktan bırakmıştım. Ece'den yana beklentim olmasa bile artık istemiyordum onu.İş çıkışı neden bilmiyorum Ece'nin evinin önünde buldum kendimi. Amaçsızca orada dururken, avukatın arabası ilerde durduğunda, kendi arabadan inip yolcu kapısını açtı.
Ece deyim yerindeyse, yüzünde güller açarak indi arabadan. El ele apartmandan içeri girerlerken, arkasından bakıp kalmakla yetindim.Yaşadığım herşeyi hak ediyordum ama, bu görüntüye dayanamıyordum. Ece mutlu olmayı hak ediyordu fazlasıyla, ama o mutluluğun sebebinin, yanındaki adam olduğunu bilmek beni mahvediyordu.
Zamanı geriye almak için neler vermezdim oysa. Çaresizliğin ne demek olduğunu şimdi daha iyi anlıyordum.
Arabayla trafikte ilerlerken, bir bebek mağazasını görünce sağa çektim. Arda'yla ilgili herşeyi, Ece ile birlikte almıştık ama, şimdiki karım umursamaz olunca, iş başa düşüyordu.
Mağazaya girip yeni doğan bebek için gerekli şeyleri aldım. İçimde heyecan vardı evet, bi kızım olacaktı, ama buruktu sevincim. Çocuğumun annesi sevdiğim kadın değildi çünkü.
Bikaç parça da oğlum için birşeyler alıp kasaya ilerledim. Arda'ya aldıklarımı hediye paketi yaptırıp, ayrı poşete koyup arabaya geçtim tekrar.
Eve geldiğimde ayaklarım ne kadar ilerlemek istemese de, yukarı çıktım.
Annemler gelmişti. Onlarla selamlaşıp elimdekileri içeri bıraktım. Elimi yüzümü yıkamak için banyoya girdiğimde, aynadaki aksime baktım. Ben ne ara böyle bitik görünen bi adam olmuştum... Aylardır mutsuz yaşamaktan olsa gerek, yaşımdan büyük görünüyordum sanki.
Eda'nın lavaboya gittiği bir vakit annem bana eğilip,
"Oğlum kıza çok mu yükleniyorsun, hamile haliyle bir de sen mi üzüyorsun onu?" dedi.En sert bakışımla bakıp
"Benim ne halde olduğumu görmüyorsun değil mi anne? Mutsuzluktan geberiyorum ben. Eda'yla mutlu olmama çabaladığın kadar, Ece ile ikimiz için orta yolu bulmaya çalışsaydın, şimdiki davranışın belki samimi gelebilirdi." dedim. Babam da annem de sessiz kalmayı tercih ettiler...
*
Kızım... Ebru'm...
Bu iki kelime, ne çok şey anlatıyordu benim de. Artık dünyamda ayrı bir anlam vardı.
Kucağıma aldığım ilk dakikadan beri, farklı bir mutluluk veriyordu bana.
Mamasını içerken gözlerime bakıyordu bilmiş bilmiş. Arda'ya da aynı duyguları hissetmiştim ama, sanki kızımı daha çok koruma hissi vardı içimde.
Bebeği yatağına bırakıp Eda'ya baktım.
"Eda, ne zaman hayata dönmeyi düşünüyorsun?" dedim yatakta amaçsızca uzanıp, boş boş etrafa bakan kadına.Aynı boş bakışla bana tekrar bakıp, yorganı tepesine çekti. İki haftadır böyleydi.
Ne bebekle ilgileniyor ne de benimle konuşuyordu. Lohusa sendromu diye birşey çıkarmıştı başıma, sanki daha önce doğum yapmış kadın görmemiştim.
Annem bebekle ilgilenirken ben de uyumak için hazırlandım. Dişlerimi fırçaladıktan sonra, pijamalarımı giydiğimde annem bana seslendi.
"Hayırdır anne, nereye bu saatte?" dediğimde,
"Oğlum abinler gelmiş. Bi gideyim bakim neden habersiz gelmişler." dediğinde peki dedim ve o gittikten sonra kapıyı kapadım ardından.
Mışıl mışıl uyuyan melek kızıma hafif bir öpücük kondurup yatağıma geçtim.
Uykumun arasında kızımın ağlama seslerini duyuyordum, ama bir türlü gözlerimi açamıyordum.
Zoraki gözlerimi açıp, kendime geldiğimde, beşiğin yanına koşup kızımı kucağıma aldım.
Acıktığı için ağzını açıp sağa sola çeviriyordu başını... Eda'nın banyoda olduğunu düşünüp, mutfağa geçtim ve hemen mamasını yaptım. Kızımın karnı doyduktan sonra, yeniden etrafa bakındım ama, Eda ortalarda yoktu.
Dış kapının üzerinde bir not kağıdı vardı.
"Yapamayacağım Selim, yapamıyorum. Çocuk bakmak, yemek yapmak, akşam kocasının yolunu gözlemek...Bu hayat bana göre değil. Gidiyorum..."💔
Keyifli okumalar
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİDEN SEV
Romance5 yıllık zorlu bir evlilikten sonra, kendisinden ikinci bir şans isteyen iki adama karşı, çaresiz bir kadının hisleri ne olurdu?... Bir tarafta kendini hep ezen, üzen ve sevgisizliğe alıştıran çocuğunun babası. Diğer yanda saf aşkıyla ona dünyanın...