"Baekhyun." Adımı yeniden onun sesiyle duymak karmakarışık duygularla dolu zihnime iyi gelmemişti. Hiç iyi gelmemişti hem de.
Başımı iki yana sallayarak onu gördüğüm gerçeğini yok saymaya çalışıyordum. Bu doğru değildi, onu yıllar sonra buradan yeni görmüş olamazdım. Gerçek olamayacak kadar kötüydü bu. Kalbimdeki o his yeniden oluşmuştu ve bu sefer bunun için neden aramıyordum, nedeni çok açıktı. Bana doğru bir adım attığında ondan iki adım geri kaçmıştım. Kaçabildiğim kadar kaçmak istiyordum. Ama burada bu şekilde karşıma çıkması ondan hiçbir zaman kaçamayacağım anlamına geliyordu.
"Baekhyun." Bu sefer adım merdivenlerden inmekte olan Jaehyun tarafından kullanılmıştı. Şimdi değildi, onunla yıllar sonra bir şekilde karşılaşmayı bekliyordum ama bu şu an Jaehyun arkamdan gelip elini omzuma koyarken, tatile gelmişken, henüz onu aklımdan atmayı yeni başarabilmişken olmamalıydı. İçinde şu anki sevgilimin de olduğu bu insan kalabalığı içinde değil. "Baek odanın banyosu bile harika." Eminim harikadır. Keşke ilgilenebildiğim tek şey banyonun güzel oluşu olsaydı. Bunu o kadar çok isterdim ki.
"Merhaba." Demişti Chanyeol. Sanki bu kurduğu cümle çok doğal bir selamlama cümlesi gibi.
"Merhaba. Burada Koreli birini bulabileceğimi düşünmüyordum, açıkçası şaşırdım ama bir yandan da sevindim. Ben Jaehyun." Jaehyun insanlarla tanışma konusunda oldukça iyiydi, iletişim kurma ve anlaşma konusunda da. Bu özelliği beni her zaman sinir etmişti ama şimdi bu sinirim daha çok artmıştı. Onun Chanyeol'le konuşmasını istemiyordum. Kimsenin onunla iletişim kurmasını istemiyordum. "Bu da erkek arkadaşım Baekhyun."
"Chanyeol." Chanyeol'ün insanın içini ürperten bakışları eşliğinde ikisinin el sıkışmasını dehşet içinde izliyordum ve Chanyeol'ün elini bana uzatmasını da.
Bunu başarabilirdim. O hiçbir şey olmamış gibi gülümseyerek elini uzatıyorsa aynı şekilde ben de böyle davranabilirdim. Midem kasılarak ve titreyerek elimi ona uzattım. Sıcak teni tenimle buluştuğunda titremem artmış ve gözlerinin içinde kendimi görmüştüm. Yaşadığımız onca şeyi. Yıllar önce onunla ilk tanıştığımız geceyi...
Eline dokunduğum anda içimden yakıp kavurucu bir his geçmişti. Onunla her zaman olduğu gibi. Her zaman fazla sıcak ama aynı zamanda ürpermiş hissederdim. Bu his hala devam ettiği için kendimden nefret etmiştim. Kendimden defalarca nefret etmiştim.
"Ne zamandan beri buradasın?" Jaehyun'un istekli konuşmalarına engel olmak, ona her şeyi söylemek ve bir an önce sadece bu adadan değil bu ülkeden gitmek istiyordum. Ona karşı nefretim o kadar büyüktü ki Jaehyun'la koltuklara yerleşirken hemen yanımdaki vazoyu kafasına atmak, yetersiz geleceğini bilsem de yüzüne yumruklarımı geçirmek isterdim. Burada böylece hiçbir şey yapamadan durmak kötüydü. Ona olan kızgınlığım ve nefretim o kadar büyük olmasına rağmen en kötüsü ise ona olan özlemimin içimi kemirmesiydi.
"5 Ay? 6 Ay? Buradayken zamana pek ihtiyacın olmuyor." O burada zamandan habersiz yaşarken ben onsuz bir günün 1 ay gibi geçmesine katlanmıştım. O gittikten sonra onun dışında hiçbir şeye ihtiyacımın olmamasına katlanmıştım.
"Burası gerçekten düşündüğümden de güzel. İnternette gezerken öylesine görmüştüm ve bir şey beni buraya gelmem için itti resmen. Kısa süreliğine gelmiş olmak ne kötü." O şey her neyse galiba sevgilinin eski sevgilisiyle yeniden karşılaşmasını istiyor olmalıydı. Ya da başa dönersek şu an Sehun Voodoo bebeğime iğneler saplayarak gülüyordu.
"Ben de başta bu kadar süre kalmayı planlamıyordum. Ama burası geldiğimden beri beni içine çekmeye devam ediyor. Bana umut verdi ve o kadar ayın ardından hayatı getirdi." Son cümlesini gözlerimin içine bakarak söylediğinde her şeyi bırakıp kusmak ya da odamdaki okyanusa açılan portaldan aşağı atlayarak ölmek istedim.