Selaaaaaaamm
Şey ben bölümü yanlış yazmışım da aşslkdşasldks silip yeniden yazayım derken gecikti biraz sşlkdasşdlka
Bölümü nasıl yanlış diye sormayın çünkü nasıl anlatacağımı bilemeyecek kadar saçma bi şey lşskdşsladkasşdklşdasd
İyi okumalaaarr <3
----
Tabii ki geçmiş
Chanyeol'le birlikte olalı tam 10 ay olmuş. Koca bir on ay. Çok yakında bir yıllık sevgilim olmak üzereydi. İkimizin de yaşadığı en uzun ilişkiydi. Gayet iyi idare ediyorduk. Özellikle Chanyeol, harika bir sevgiliydi. Harika biriydi. Onu düşünürken bile mutlu oluyordum. Ona sahip olmanın düşüncesi bile midemin takla atmasına neden oluyordu.
Onu bir haftadır görememiştim, bu bir hafta o kadar da kötü geçmemişti. Kafayı yiyecek gibi olmamı saymazsak tabii ki. Aslında bu o kadar büyük bir sorun değildi. Çünkü zaten her gün görüşen, sürekli birlikte vakit geçiren bir çift olmayı tercih etmiyorduk ikimiz de, iyi ki de etmiyorduk.
Birbirimize sunduğumuz özgürlük güzeldi. En azından buna mecburduk çünkü okulla birlikte her gün birlikte takılan çiftlerden olmamız pek mümkün görünmüyordu. Tek sorun normal zamanlarda en fazla 3 gün ayrı kalıyor oluşumuzdu. İlk üç gün güzeldi. Ders çalışmış, çoktan yapmam gereken bütün işleri bitirmiştim. Dördüncü gün çocuklarla dağıtmıştık, beşinci günün nasıl geçtiğini hatırlamıyorum çünkü alkol bütün vücudumu etkisi altına almıştı.
Altıncı gün korkunçtu. Çünkü bana bir gün daha kalmak zorunda olduğunu söylemişti. Yani bu, onsuz geçirdiğim sekizinci günümdü. Beklemek oldukça zor olduğu için dün gece evinde kaldım. Bunu sorun edeceğini sanmıyordum. Hatta hep kalmam konusunda çılgın bir istek duyuyordu.
Ailesi Jeju'da yaşıyordu. Tam bir şanslı piçti. Jeju'dan artık sıkıldığını savunsa da arada sırada aile işleri için Jeju'ya giderdi. Babaannesi hastaydı bu sefer ve bu yüzden o iyileşene kadar yanında kalmak zorundaydı.
Jeju'ya sık sık gittiği için birkaç ay önce köpeğine bakmam bahanesiyle bana anahtarını vermişti. Ama amacı tamamen evinde kalmaya beni alıştırmaktı. Zaten alışmıştım, o kadar çok alışmıştım ki kitaplarımın çoğu buradaydı. Sınav zamanları yurtta çalışmak zor olabiliyordu. Özellikle oda arkadaşınız Jongdae'yse.
Kısacası, her şey, Chanyeol'ü sekiz gündür görmemem dışında ki her şey harikaydı. Yemesi için ona bir şeyler bile hazırlamıştım. Biraz temizlik yapmış köpeğiyle vakit geçirdikten sonra ikimiz de yere yığılmış sarılarak televizyon izliyorduk. Köpeklerin televizyonu algılayıp algılayamadığını merak ettim.
Köpekler hakkında hiçbir fikrim yoktu. Annem köpeklerden nefret ederdi. Bu zamana kadar onlara karşı özel bir ilgim oluşmamıştı. Fakat şu an bir köpekle kaşık olmuş, televizyon izliyordum. Annem görse düşüp bayılırdı. Sabit bir ritmle kalkıp inen göğsü gevşememi sağlıyor uykumu getiriyordu. Biraz kestirsem hiç fena olmazdı. Belki gece uyuyamazdım fakat sekiz günün ardından uyumak ikimizin de ortak tercihi olmayabilirdi.
Kapı açılırken neredeyse uykuya dalmak üzereydim. Heyecanla yerimde doğruldum. Köpek çoktan kapıya koşmuştu.
"Chanyeol!" Heyecanla kapıya atladım. Şu an köpekten bir farkım yoktu kesinlikle.
"Natalie!" Ama kapıdan giren kişi Chanyeol değildi. En azından ben görmeyeli Chanyeol en az 10 cm kısalmamış, 15 kilo vermemiş ve 5 yıl gençleşmemişse. Eve giren çocuğun beni gördüğünü sanmıyordum. Natalie diye seslendiği şey köpekten başka bir şey değildi. "Nasılmış benim sarışın kızım?"