"Sehun ben gidiyorum." Nihayet o gün gelmişti ve ben hala Sehun'a söylemeyi başaramamıştım. Valizimi çoktan hazırlamış ve arkası dönük çalışan Sehun'a gideceğimi Jaehyun kapıya geldiğini haber verdiğinde söylebilmiştim ancak.
"Gelirken bana da kola alır mısın?"
"Sehun ben bir süre gelmeyeceğim." Doğru cümleleri kurmakta güçlük çekiyordum. Neden önceden Sehun'a söyleyemediğimi bilmiyorum ama önceden söyleseydim ya uzun süreli depresyona girecekti ya da gitmemem için elinden gelen her şeyi yapacaktı. Bundan iki yıl önce Busan'a tatile gideceğimi söylediğimde kendini hasta ederek bana engel olması gibi. Bu sefer mesafe daha fazlaydı. Kanser bile olabilirdi.
"Tamam o zaman gelirken getir işte."
"Sehun ben Filipinler'e gidiyorum."
"Orada kola yok mu? Bir saniye sen, ne?" Arkasını dönüp valizimi gördüğünde gideceğimi idrak etmiş gibiydi.
"Gidiyorum."
"Valizinle markete gidemeyeceğine göre sen nereye gidiyorsun?"
"Dedim ya, Filipinler'e gidiyorum. Jaehyun'la. Bizim için tatil planı yapmış ve ben reddedemedim."
"Ben bunu neden elinde valizin giderken öğreniyorum."
"Bak eğer söyleseydim gitmeden daha bir hafta önce depresyona girecektin. Şimdi ise sadece gideceğim zaman gireceksin."
"Sağ ol ya, çok teşekkür ederim. Çok düşüncelisin. Ben şimdi sensiz ne yapacağım? Tek başıma burada kalacağım ve hastalanacağım sonra da kimse gelip beni iyileştirmeyecek."
"Sehun abartma artık. Bunu atlatabilecek yaştasın."
"Değil mi? Kocaman oldum artık yalnız kalabilirim." Bunu fark etmesine sevinmiştim aramızda sadece bir iki yaş vardı ancak Sehun bunu abartarak kendisini benim küçük kardeşim gibi göstermeye çalışıyordu. Benden daha büyük görünmesine rağmen...
"O zaman şimdi bana kucak ver." Kollarımı açarak bu koca oğlana sıkı bir sarılma vermiştim. Onun olmadığı birkaç gün onu oldukça özleyecek olsam da sanırım iki yakın arkadaş olarak biraz ayrı kalmamız gerekliydi. İlişkimiz tazeliğini korumalıydı.
"Git, git ve ben de bir süre kafamı dinleyeyim."
"Bunun olmayacağını ikimiz de biliyoruz." Ben işten dönene kadar bile kafayı yer ve geldiğimde panik içinde 'Benim sağ yanağımda solumdakine göre daha fazla gözenek var, acaba cilt kanseri mi olacağım?' derdi. Döndüğümde onu dünyada sadece 5 kişide görülen tuhaf bir hastalığa kapıldığına kendini inandırmış halde bulacağımdan emindim.
"Peki o zaman ben de arkadaşlarımı çağırıp burada ev yıkılana kadar parti vereceğim."
"Peki, eğer buraya çağıracağın arkadaşın varsa çağırırsın." Onu tek arkadaşı ben ve diğerleriydi ancak diğerlerinin pek parti çocuğu olduğunu sanmıyordum.
"Var benim arkadaşlarım tamam mı? Sen rahatsız olursun diye çağırmıyorum."
"O zaman güzel senin için endişelenmeme gerek kalmayacak. Ama yine de ben Kyungsoo'ya haber verdim. Arada gelip seni kontrol edecek."
"Bakıcı da tutsaydın." Gideceğime gerçekten bozulmuştu! Öyle bir ses tonu vardı ki ben gider gitmez saatlerce ağlayacağına emindim.
"Daha önce neden aklıma gelmedi ki?" Bunun ardından Sehun beni omuzlarımdan ittirip valizimle birlikte kapı dışarı etmişti. En azından düşündüğümden daha kolay olmuştu. Ağlayarak bacaklarıma yapışmasını ya da Jaehyun'un arabasının tekerlerini patlatmasını beklemiştim.