6.Bölüm • Büyü Tanrısı'nın Elçisi

11.3K 906 153
                                    

Hekimin odasına girdiler. Hekim, bu ani girişle beraber irkildi ve ayağa kalkıp beyaz elbisesiyle beyaz başörtüsünü düzeltti. "Ne oldu buna böyle?" diye sordu kafasıyla Tydosia'nın kolları arasındaki genç kızı işaret ederek. Endişe, gözlerinden okunuyordu. Kahverengi gözleri parıldıyordu ve yağlı teni kırışmıştı. 

Esmer kız, "B-bilmiyoruz. Ben a-arkada böyle buldum onu. Arka bahçede," dedi. Kekeleyerek konuşmaması için kelimeleri ağzına geveliyordu ama yüz ifadesi, oldukça korktuğunu açığa vuruyordu. "Bıçaklanmış. Biri sanırım onu bıçaklamış!"

Tydosia, kızı bitişik yataklardan birine yatırdı. Diğer yataklarda yatan iki hasta insan, göz kapaklarını kaldırıp onlara tuhaf bir şekilde bakışlar yolladı.

Kanlı ellerini koyu renkli tuniğine silen Tydosia, hekim kadının hızla kızın kıyafetini yırttığını gördü. O zevzek çocuk Alek ile esmer kız ise tam başındaydı. Hekim kadın, bir bezle kızın karnındaki kanı sildi. Bu sırada Tydosia umursamazca odanın ortasındaki altın işlemeli sütuna yaslandı.

Gözlerini onlardan almıyordu ama yine de aklı onlarda değildi. Düşünceleri kesinlikle o yönde değildi. Kızın bıçaklanması da umurunda değildi.

Hekim kadın, kızın karnını tamamen sildiğinde Tydosia gördüğü manzarayla neredeyse şok olacaktı. Tedirginlik ve gerginlik, bedenini sararken dudakları şaşkınlıkla aralandı. Kızın karnı tam olarak çarpı şeklinde kesilmişti. Derin değildi. Sadece yarıktı. Buna rağmen neden ölü gibi duruyordu? Çarpı işareti öylesine kusursuzca çizilmişti ki bunun bir tesadüf olamayacağını herkes biliyor olmalıydı.

Hekim kadının da gözleri tıpkı diğerleri gibi açıldı. "Bu da ne böyle?"

Alek kaşlarını çatıp yarayı inceledi. "Bir çarpı işareti... Sonja?" diye mırıldandı. Ellerini yaranın üzerinde gezdirmeye yeltenince hekim kadın onun elini tutarak onu durdurdu.

Tydosia, kızın isminin Sonja olduğunu öğrendi.

"Bekle," dedi. "Ona dokunma. Zehirli olabilir. Çünkü..." Yaşlı kadın, Alek'in elini tutan elini başka tarafa yönlendirdi. "Kız ölü gibi; baksanıza, ne kadar solgun, ne kadar hareketsiz. Hem bıçaklanmamış da. Yara yalnızca bir sıyrıltı."

Sonja denilen kız gözlerini kırpıştırdı, elini hekime uzattı. "Bana kuru bir bez ver."

Bu sırada hasta kızın karnındaki kan durmuştu ama birkaç yerden az bir şey sızıyordu. Hekim kadın arkasındaki maun masadan beyaz, kuru bezi Sonja'nın eline tutuşturdu. Kız bezi kokladı ama yüz ifadesi değişmedi. Temiz bezi hasta kızın karnındaki kana sürünce beyaz bezin ortası birkaç damla kan oldu. Sonja, bezi yeniden burnuna götürdü ve kokladı. Yüzü kırıştı ama bu kırışma tedirgin bir şekildeydi. Hatta endişe, korku...

"Zümrüt zehri." Bezi, yanındaki camekânın üzerine koydu. "Keskin bir şekilde eğreltiotu kokuyor ve bu da zümrüt zehri olduğunu gösteriyor. Kanı, beze değince garip bir şekil aldı ve bu da zehir olduğunun diğer göstergesi."

Tydosia, zehirlenmemek için eline ıslak bir bez alıp avucundaki kanı silmeye başlarken, "Sen nereden biliyorsun ki?" diye sordu. Tüm kafalar ona döndü.

"Ben bir zehir ustasıyım." Kız net bir sesle konuşmuştu. "Hekim! Sen de bir şeyler yap. Kız ölecek."

Tydosia kızın zehir ustası olmasına şaşırsa da belli etmedi. Omzunu silkerken ellerini sildiği ıslak bezi, avcunun temiz olduğuna emin olduktan sonra bir masaya koydu.

Hekim bir şeyler yapmaya başladı.

"Senin hâlâ burada ne işin var, köle? Senin işin bitti. Haydi, yürü işinin başına." Konuşan Alek'ti. Bir yandan da sağ elini sallıyordu.

ÖLÜMCÜL TUTKUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin