Şuraya önemli bir şey yazmak istiyorum. Uzun ama okursanız gerçekten çok sevinirim.
Sanırım okuyucularım kaçmış. Yani epey düşüşteyim. Birinci kitapta olanların neredeyse yarısı yok. Ve kitabım çoğu kitaplara göre daha az okunuyor. Bir yeni biten kitaplara bakıyorum, bilmem kaç bin, bir de Yeşil Prenses'in birinci kitabına bakıyorum. Yani az demiyorum ama diğerlerine göre az. Özellikle ikinci kitap, yani bu kitap. Çoğu kitabın ikinci kitabı yükselişte yine de. Benim okuyucularım gerçekten de kaçmış...
Bir ara oturdum düşündüm, yazmayı mı bıraksam, Wattpad'de yayımlamayı mı bıraksam falan filen. Ama sonra en azından birkaç tane düzenli okuyucum olduğunun farkında vardım; onlar kendilerini bilir, çoğu okuyucumla konuştum bile. Bunlar beni motive ediyor. Birkaç okuyucumdan mesajlar geldi. Gerçekten mutlu oldum. Eğer bırakırsam üzülürüm. Eğer Wattpad'de yazmazsam, kendi kendime yazarsam keşfedilme şansım olmayacak gibi. Ama ben inanıyorum, bir gün keşfedileceğiz. Evet, 1.kitabın okunma sayısı az demiyorum, hatta diğer kitaplara bakıp depresyona girmeseydim okunma sayısının epey çok olduğunu düşünürdüm :D. Diğerlerine kıyasla az yani. Az ama öz okuyucum olduğuna inanıyorum. 1.kitabı bırakın, 2.kitap bayağı az ya...
Sanırım çok konuştum. İyi okumalar!
♚
Herkes yıkandıktan sonra odadaki o sası koku yerini sabunların güzel kokusu aldı. Herkes güzel ve temiz kıyafetler giymişti ve kokular sürmüşlerdi. Oda kesinlikle dört leşten kurtulmuştu. Özellikle Lev ve Darya, banyoda daha fazla kalmıştı. Fakat iki saatin sonunda herkes pırıl pırıl olmuştu.
Sergei, "Efendim," diye mırıldandı oturduğu bordo halının üzerindeyken. "Anlatacaktınız. Siz nasıl kurtuldunuz?"
Kral Lev boğazını temizledi, çenesi seğirdi. "Bilmiyorum. Biz kurtulduk, bizi kurtardılar fakat bizi kimin kurtardığı konusunda en ufak bir fikrim bile yok." Duraksadı ve Darya'nın göğsündeki mercan kolyeye baktı. "Zindandaydık ve ışıklar birden sönmeye başladı. Her yer karanlık oldu. Gölgeler... Evet, gölgeler vardı. Sesler vardı. O caniler, zindandaki herkesi öldürdü. Ölen insanların sesini az çok duydum ben. O inlemeleri... Aslında işlerini epey sessiz hallettiler. Bunu nasıl yaptılar bilmiyorum. Sonra ise bize geldiler. Ellerinde bir anahtar vardı. Anahtarla parmaklıkları açtılar ve prangalarımızı çıkarttılar. Bize, dışarı iki at olduğunu söylediler. Gerçekten de vardı."
Kral Lev, Remtha ile Sergei'nin gözlerindeki ürpertiyi gördü.
"Nasıl yani?" diye sordu Sergei. Halıdan kalkıp minderin üzerine oturdu. "Onlar kimdi?"
Lev, içeriye kasvetli ve karanlık hava çöktüğünü hissedebiliyordu. O karanlığı sanki kendisi yaratıyormuş gibiydi. "Bilmiyorum," dedi. Oturduğu yatakta kaykıldı. "Sen anlat. Senin anlatacakların daha önemli..."
Sergei kararsız görünüyordu ama sonunda kafasını hafifçe salladı. Alt dudağını ısırdı ve gözlerini şamdandaki büyük muma odakladı. Mumun ateşi, açık pencerenin arasından sızan hafif bir esintiyle titreşiyordu. Ellerini nemli saçlarına geçirdi. "Predezia'dayken hiçbir şeyden haberimiz yoktu. Yalnızca sizin kısa bir süreliğine gittiğinizi düşündük. Çoğu kişi de böyle düşündü. Fakat uzun süre sonra ne bir haber alabildik sizden, ne de bir işaret. Hiçbir şey yoktu ve bu durum şüphe edilecek bir şeydi. Darya ile sizi araması için bir ordu yolladık. O zaman sarayın sorumluluğunu az çok ben üstlendim ve gerçekten yorucu bir dönemdi. Günler günleri kovalarken Bilge Büyücü'den haber geldi: Büyü Tanrısı Elçisi'yle iletişime geçmiş ve belki inanmayabilirsiniz fakat Victor bir hainmiş; casusmuş."
Lev'in bedenine hayal kırıklığı hâkim oldu. Sırtını dikleştirip duruşunu düzeltti. Gözlerinin açıldığını hissederken parmak uçlarına kadar gerildi. Yanı başındaki insanlar bile artık ona ihanet mi ediyordu? Bu akıl almaz bir şeydi. Daha kaç kişi daha onu kandırıyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMCÜL TUTKU
FantasyFantastik #6 Yeşil Prenses serisinin 2. kitabıdır. 1. kitabı Yükseliş'tir. İçimizdeki karanlığı bir mum ışığıyla yok edemeyiz. ♕ Kim bilirdi ki bir kölenin bu kadar yükseleceğini? Bir kralın tutkusuna, arzusuna esir kalacağını... Ama kendisinin...