48.Bölüm • Taht Odası

6K 633 150
                                    

Günler, haftaları da beraberinde getirirken yazın sıcaklığı gitgide azalıyordu. Gittikçe soğuklayan hava, sıcak bazı dilimlere meydan okuyor ve bu düelloyu da çoğunlukla o kazanıyordu. Rengârenk olan çiçekler, sonbaharın gelmesiyle beraber sararmıştı ve üstelik kurumuştu. Yazın sıcağından dolayı kuruyan toprakları ise, yağmurdan dökülen su damlacıkları ıslatıyor ve kuraklığı alıyordu.

Sonbaharla beraber gelen tuhaf şeyler, birbiri ardını bırakmıyordu. Predezia'daki yeşillerin azat etme fikrini Lev, konseye ve Sergei'ye anlatmıştı. Yani en azından Darya bunları biliyordu. Konsey ve Sergei her ne kadar bu fikir karşısında çılgına dönseler de sonunda kabul etmek zorunda kalmışlardı. Lev'in kudreti karşısında yapamayacakları hiçbir şey yoktu.

Bir gün, bu şeyi Lev kanunları arasında koymuştu ve bu da, sevinç çığlıklarını getirdiği gibi, beraberinde isyanları, hatta intiharları bile getirmişti. Darya bunun olacağını hiç bilemezdi. Özellikle kraliçe olmasına bu kadar yaklaşmışken...

Artık hiçbir şey eskisi gibi değildi. Bunu gün geçtikçe daha iyi anlıyordu.

Altınlar bu durumdan çok mutsuzdu. Yeşiller artık pazarlanmıyordu ve parayla çalışıyorlardı. Darya bu şeyi tadacağını hiç düşünmezdi. Belki de buraya suçlu olarak gelmeseydi, bunların hiçbiri gerçekleşmeyecekti. Lev onu hiçbir zaman görmeyecek, sevmeyecekti ve böyle bir yasa koymayacaktı. Ve Darya ile Lev hiçbir zaman evlenemeyecekti.

Saray ahalinin Lev'e karşı olan tavırları eskisi gibi değildi. Buz gibilerdi ve gariplerdi. Buna rağmen eskisi kadar saygılı davranıyorlardı çünkü bunu yapmazlarsa başlarına gelecek şeyleri biliyorlardı.

Darya, dövüşmeyi öğrenmişti. Bunu ona, Lev öğretmişti. Elbette ki usta değildi ancak en azından birini öldürebilirdi rahatlıkla.

Kullanılmayan koridorun kenarında dikilmiş duruyordu. Bir yandan sadece karanlık yerlerde büyüyebilen çiçeğiyle ilgilenirken, diğer yandan arkasında duran Lev'e göz ucuyla bakıyordu.

"Ne?" diye sordu.

"Yarın tahta çıkacaksın."

Bu, Darya'nın kalbinin defalarca kez olduğu gibi teklemesine neden oldu. Taht, taç. Birkaç ay öncesinde anlamını dahi bilmediği kelimelerdi bunlar.

"Biliyorum," demekle yetindi. Lev eğilip, Darya'nın omuz boşluğuna buse kondurduğunda Darya'nın teni gıdıklandı.

"Altınların isyanını bastırmak zorundayım," dedi adam, saçlarına nazaran daha koyu renk olan kaşlarını çatarak.

"Bastırılır."

"Sayıları gün geçtikçe büyüyor."

"Artık tahtta tek kişi değilsin," dedi Darya ona güven verici bir bakış atarken. "Tek kişiyken işler daha zordu."

"Haklısın," deyip başını salladı Lev.

Darya ile Lev, koridordan yürümeye başladılar. Muhafız yoktu, hatta mumluk bile yoktu. Bu koridor, yıllar önce terk edilmişti ama ikisi de bu yeri nedensiz bir şekilde seviyordu.

"Sonunda yapabildik," dedi Darya, yeşilleri düşlerken. "Yeşiller özgür. Fosil tırnak savaşı bitti. Her şey mükemmel." Yüzüne hafifçe bir gülümseme kondurdu.

"Biliyorum," dedi Lev ukala bir tavırla. "Ve hepsi benim sayemde."

Darya, Lev'e hafifçe dirsek attı, şakayla karışık. "Sadece senin değil."

Lev'in gülümsemesi aniden soldu. "Sergei, yarın işini bırakıyor."

Darya'nın kalbi hızla atmaya başladı. Nedenini biliyordu ama yine de, "Neden?" diye sorma ihtiyacı duydu.

ÖLÜMCÜL TUTKUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin