32.Bölüm • Yüzleşme ve Asiler

7.5K 732 300
                                    

Yeşil Prenses'in bitmesine yaklaşık yirmi bölüm falan kaldı. Sanırım Lev'den, Darya'dan ve diğer karakterlerden ayrılmak biraz içimi acıtacak. Finali ayarlardım. Yeşil Prenses bittikten sonra yeni bir kurguya başlayacağım.

Umarım okuyucularım gitmez ve finali kendi kendime yazmam. Sanırım en büyük korkularımdan biri. Yaz tatili geldiği için daha hızlı yazacağım ve final bu sayede daha hızlı gelecek gibi.  

Finali nasıl bekliyorsunuz, nasıl bir final yakıştırıyorsunuz? Sizce Yeşil Prenses'in sonu sizce nasıl olacak?

İyi okumalar ♥ 

İyi okumalar ♥ 

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Gece olmuştu ve bir şeyleri yapmanın zamanı gelmişti. İki ordu da savaşlarını yarın devam ettirmek adına çadırlara çekilmişti. Ama savaş yarın devam etmeyecekti. Çünkü yarına kadar tüm Lordhorlu askerler ölmüş olacaktı.

Sergei homurtulu nefesler alarak elini ejderhaya uzattı. Biraz ürkütücü görünse de çok muazzam ve fevkaladeydi. Devasa bir ejderhaydı. Pulları kırmızı olsa da gövdesine doğru beyazlaşıyordu. Gözleri, içinde yanan ateş gibi turuncuydu ve fazlasıyla parıldıyordu. Çok uzaktan gören biri bile onun gözlerini kolaylıkla algılayabilirdi.  

Kanatları iriydi ve iki yana açılınca büyük oldukları için ses çıkıyordu. Her kanadını açışında serin bir rüzgâr dalgası gönderiyordu etrafına. Ne zaman sinirlense kulaklarından adeta kıvılcımlar çıkıyordu.

Sergei, bu savaşta ölmediğine şükrediyordu. Yalnızca birkaç yara almıştı. Bir kolu fena bir halde kesilmişti ve pansuman yapılsa bile çok acıyordu. Savaş bir gün boyunca devam etse de iki ülkenin de orduları çok büyüktü ve yarın da savaşmaya her iki taraf oldukça müsaitti. Ancak savaşmayacaklardı. Predezia, bu savaşı zafer ile sonlandıracaktı; ejderhayla beraber gidecek, Lordhorlu askerlerin çadırları gibi askerlerini de yakacaktı. Hem de şimdi.

Sergei, ejderhaya bindi ve onun debdebeli pullarına, parmak boğumlarını gezdirdi. Bir süre sonra ona alıştığı gibi, ondan korkmaktan vazgeçti. Ardından Komutan Remtha'ya elini uzattı ve onun da binmesini sağladı. Sergei arkasına, yani Remtha'ya bakmak için kafasını çevirdi. Sürmesi akmış gözlerini onun koyu tenli suratına odakladı ve ardından yarım ağız gülümsedi. "Hazır mısın?" diye sordu.

Remtha'nın altın gibi parlayan koyu sarı saçları rüzgârla beraber geriye savruldu. Sergei'nin gülümsemesine karşılık verdi. "Hazırım."

Askerler onlara bakıyordu. Hepsi çadırından çıkmıştı. Onları götürmelerinin imkânı yoktu. Bu yüzden yalnızca Komutan Remtha ve Sergei gidiyordu.

Sergei tekrar önüne döndü; Tanzanit'e yaptığı bir hamleyle beraber ejderha kanatlarını iki yana açtı ve havalanmaya başladı. Sergei heyecanlandı. Bu heyecan, aşağıdaki askerlerin alkışları ve yoğun bir başarı tonundaki bağırışları ile beraber daha fazla arttı. Kalbi göğüs kafesini yumrukluyordu ve hâyasız bir coşku, onu müptelası ediyordu.

ÖLÜMCÜL TUTKUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin