28.Bölüm • Keskin Ayaz

8K 724 424
                                    

Merhaba arkadaşlaar ♥ 

Bu Pjotr nasıl bu kadar fazla seviliyor, anlamıyorum gerçekten (Ben de seviyorum da aşırı değil yani). Gerçekten garip... Ve arkadaşlar, lütfen sürekli Pjotr gelsin Pjotr gelsin demeyin çünkü o ana karakter değil, bunun için bana küfür eden bile var, yani siz düşünün :/ 1.kitapta çok olmasının nedenleri vardı, 1.kitapta daha basit olaylar vardı ve bu kitapta yazacağım daha ağır olaylar var. Sürekli Pjotr yazamam ki...

Ve itiraf edin, siz de Pjotr ile Darya'yı en az bir kere shiplediniz. Ama onlar kardeş. Ve ben onların ağabey kardeş ilişkisinden hoşlanıyorum ya, tatlışlar.

İyi okumalar! Umarım beğenirsiniz ve yorum yapıp vote verirseniz çok müteşekkir olurum :) ♥

İyi okumalar! Umarım beğenirsiniz ve yorum yapıp vote verirseniz çok müteşekkir olurum :) ♥

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Bu yumuşak görünüşün altında bir savaşçı yatıyor."

-Beth Crowley - Warrior


Darya'nın tüyleri, boğazına dayanan bıçakla ve kulağına korkunç bir halde fısıldanan sözlerle beraber diken gibi kalktı. Yeni kölesi olan o kızı ise öldürdüler, biri kılıcını kıza sapladı. Kanlar, eflatun rengindeki halıyı kırmızıya boyarken, köle kızın bedeni, dudaklarından dökülen nidalar eşliğinde kanlı halıya narin bir şekilde döküldü. Buna, odanın duvarları bile ağıt yaktı.

Acı, kurak bir toprak kadar kuru dudaklarına ulaşınca yutkundu ve kirpiklerinin altından kapıda oluşan kalabalığa baktı Darya. Herkeste gecelik vardı, gecenin bu saatinde odalarından atlayıp gelmiş olmalılardı. Peki ya neredeydi muhafızlar? Neredeydi Muhafız Varlo?

Ona yıkım getiren bu dehşet, ilmeklerini baştan aşağı çözerken; boğazına bıçak dayamış olan adam, Darya'yı adım atmaya zorladı ancak onun bedeni kaskatı kesilmişti. Sadece ayakları adım atıyor, bedeni kıpırdayamıyordu. Her adımında kapıya dayanmış olan insanlardan sesler daha fazla yükseliyor; her adımında içindeki derin korku, kuvvetini yükseltiyordu. Muhatara tüm sarayı sarmıştı.

Beyninin ve kulaklarının içinde dönüp duran onca insanların melodisi gittikçe yaklaşırken bir an bunun kâbus olmasını diledi. Bir an, odasına baskın yapıp boğazına bıçak dayayan, ne olduğu belirsiz adamların bir hayalden başka bir şey olmamasını; üzerinde gece kıyafetleriyle, ruhu pejmürde bir şekilde o kapıdan çıkmamış olmasını diledi.

Ancak gerçeklik, onun ta derisine kadar işlemiş bir vaziyette mühür olarak teninde taşınıyordu ve korkunun döktürdüğü terler, tuzlu bir halde alnını ıslatıyordu.

Kalabalık bir anda, tereyağının üzerini sıcak bıçakla kesmesi gibi kusursuzca yarıldı. İnsanlar iki yana geçerken kalabalığın arasından Kral Lev göründü. Çenesinin keskin hatlarına kadar işlenmiş sureti büyük endişe, kendini her türlü belli ediyordu ve koyu kızıl saçları dağınıktı. Üzerinde diğerlerinin aksine gecelik yoktu; siyah pantolon ve kemerinde kılıç olan kara bir cüppe vardı. Gri gözlerinin altındaki mor halkalar, şimdi bile uyumadığını, daha fazla çalıştığını açık ediyordu.

ÖLÜMCÜL TUTKUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin