Okuyucularım epey azalıyor; eskiden sürekli yorum yapan, bana mesaj atan, hatta arkadaş gibi olduğumuz okuyucularım bile bir bahane uydurup okumayı kesti. Bahane uydurmalarına da gerek yoktu ki, sanki ben zorla okutuyorum :/ İyi okumalar.
Darya, bedeninin hafifçe sarsılmasıyla beraber derin ve güçlü uykusundan, gözkapaklarını yukarıya çekerek kaldırınca karşısında Lev'i gördü. Belki de aralanmış olan pencereden olsa gerek, çok da soğuk olmayan ancak tüylerini cüretkârca diken rüzgâr, bedenini okşayıp geçti, hatta birazcık da ürpertti.
Gece karanlığının ve mum ışığının, birbirine karışarak dans ettiği bu loş ışığın Lev'in çehresine bir gölge gibi düşüşünü izlerken, kaşlarını çatıp doğrulmaya çalıştı. Doğrulunca, beline çok da keskin olmayan bir kramp, ucu ateşte ısıtılmış bir bıçak gibi tenini yardı geçti, ancak bu acıyı birkaç saniye sonra rahatlıkla unutabildi.
Kıyafetsiz olduğunu fark ettiği anda gözleri Lev'i unuttu. Saten, vücudunu gıdıklayan pürüzsüz çarşafın altında hafifçe kıvrıldı ve kırmızı ile altın sarısı renklerin ahenktar bir şekilde işlendiği alelade halıya göz attı; tüm zemini gözleriyle kolaçan etti ancak kıyafetinden eser hiçbir şey bulamayınca derin bir iç çekip yatağın kenarında siyah kadife pelerininin başlığıyla uğraşan Lev'e baktı.
Odanın garip ısısı ta parmak boğumlarına kadar ulaşırken, kendini afişe eden vücuduna bir kırbaç gibi saplanan ağrıları yutmaya çalışarak; açıkta kalmaktan üşümüş, soğuk ayağını kalçasının altına aldı. Bedenini az çok saran beyaz ve yumuşacık yorganın, tıpkı düşüncelerinin akışkanlığı gibi, omzundan koltuk altlarına dek düştüğünü fark etti.
"Kıyafetlerim yok," diye homurdandı boğuk bir sesle. Uykunun bu denli sersemliğinden olsa gerek, hiç de keyfi yoktu. Bu, az sonra ayine gidecek olmasından mı yoksa başka şeylerden mi olduğu bilinmezdi. Şimdi bunu düşünecek kadar mantığı pek de yoktu. Uyku isteği, onun mantığını prangalarının arasına alıyordu. "Kıyafetlerimi verir misin? Üşüyorum."
Lev, pelerininin başlığını kafasına geçirince koyu kızıl saçları gözden yok oldu. Pelerinin önündeki tek düğmeyi de iliklerken ilgisizce, "Bekle," dedi. Ardından ellerini pelerininden çekti ve büyük odanın diğer ucuna yürüdü. Bir yerden Darya'nın kıyafetlerini kaptığı gibi ona hızla yürüdü ve kıyafetleri yatağa attı. "Oldu mu?"
Darya, onun bu kabalığına anlam veremezmişçesine kafasını iki yana salladıktan sonra kıyafetlerinin kullanılabilirlik durumuna göz attı. Mavi cüppesi aynı sabahki gibiydi; gri pantolonu ise biraz tartışılırdı. Çünkü epey tozlanmıştı; bu, gri pantolonun yüzeyindeki beyazlıklardan bile belli oluyordu.
"Oldu," dedi net bir sesle.
"Odadan çıkmamı ister misin?" diye sordu Lev, bir kapıya, bir de Darya'nın koyu yeşil gözlerine baktıktan sonra. Bir ayağını, üzeri nar taşı kakma kapitone iskemleye koyduktan sonra çizmesiyle uğraştı.
"Hayır," dedi Darya. "Bakmasan yeterli."
Lev dikkatini çizmesinden ayırdı ve elleri hâlâ ayakkabısının deri yüzeyinde oyalanırken tek kaşını kaldırıp alayla ona baktı. "Benden mi utanıyorsun?" diye sordu.
Darya, parmaklarını kıyafetlerinin üzerine bastırırken bakışlarını yatağın beyaz yorganına yönlendirdi. Boşça oraya bakarken, içinde aslında ufak bir utanmazlık duygusu olduğunu ve bu utanmazlık hissinin çok nadir zamanlarda bir volkan gibi patlak verdiğini fark etti. "Utanmıyorum," dedi. "Ama az sonra ayine gideceğiz."
"Dindar olmadığını sanıyordum." Lev, iskemlesini arkaya yönlendirdi ve Darya'ya sırtını döndü, bu şekilde ona bakması imkânsızlaştı. Yerlere kadar uzanan siyah kadife pelerini, halının yüzeyinde dans edercesine oynadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMCÜL TUTKU
FantasyFantastik #6 Yeşil Prenses serisinin 2. kitabıdır. 1. kitabı Yükseliş'tir. İçimizdeki karanlığı bir mum ışığıyla yok edemeyiz. ♕ Kim bilirdi ki bir kölenin bu kadar yükseleceğini? Bir kralın tutkusuna, arzusuna esir kalacağını... Ama kendisinin...