Odaya girdiklerinde, oda aynı bıraktıkları gibiydi. Aynı şekilde kasvetli; eşyalar dağınık ve hava parfüm kokuyordu. Aşağıdaki partideki müziğin sesi buraya geliyordu; parti alt katta olduğu için biraz boğuk duyuluyordu. Masada yine bir tepside şarap sürahisi ve dört tane kadeh vardı. Bunu daha önce istemişlerdi; köleler de getirmişti.
Lev yatağa oturdu. Gözlerini mobilyadaki eğrelti yeşili çiçeklere odakladı. O tarafa bakmasa da Sergei'nin şarap tepsisini getirdiğini hissedebiliyordu. Bunun üzerine Darya, komodinin önündeki gösterişli sandalyeye, Remtha ise karşıdaki yatağa oturdu.
Sergei, Lev'in tam da tam da tahmin ettiği gibi, elinde tepsiyle geldi ve iki yatağın arasında kalan, gül desenli kapitone sandalyeye oturdu. Tepsiyi kucağına koydu; kakma, bakır ibrikteki kırmızı şarabı kadehlere eşit bir şekilde paylaştırdı.
"Efendim," diye mırıldanırken bir kadehi Lev'e uzattı. Lev yorgun bir hareketle ince belli kadehi kavradı. Sergei diğer kadehleri Remtha'ya ve Darya'ya verdikten sonra tepsiyi kenara koyup elindeki şaraptan birkaç yudum aldı.
"Neye içiyoruz?" diye sordu Remtha, kadehini öne çıkarırken.
"Kurtuluşumuza," dedi Sergei.
Dördü ve yapmacık bir neşeyle kadehlerini tokuşturdular.
Darya, "Ancak... kaçtığımız, kurtulduğumuz anlamına gelmiyor," diye mırıldandı. Herkesin hevesi kursağında kaldı.
"Bu kadar karamsar olmayın lütfen, Matmazel Darya," diye homurdandı Remtha, iştahla şarabını içerken.
"Buna karamsarlık değil, gerçekler denir. Gerçek bu."
"Bu gece bunu hiç düşünmeyelim." Sergei singince somurttu ve elini salladı. "Yeterince yorgunuz zaten."
Kısa ve bunaltıcı sessizlik boyunca kadehlerindeki şarabı bitirdiler.
Lev, "Doyduğunuza emin misiniz?" diye sorduğunda herkesin suratındaki o şaşkın ifadeyi gördü.
"Majesteleri, bu aralar bir garipsiniz. Eskiden böyle şeyleri umursamazdınız."
Sergei bunları söyleyince Lev şaşırdı. "Öyle mi?" dedi. "Şey... Aslında dürüst olmak gerekirse şimdi de umursamıyorum. Öylesine sordum."
"İyi bir kral, umursamaz olmalı zaten," deyip omuz silkti Remtha.
Geldiğinden beri pek konuşmayan Darya, "Nedenmiş o?" diyerek karşı çıktı.
"Çünkü eğer başkalarını umursarsa işine odaklanamaz."
"Ama eğer başkalarını umursamayıp halkını ihmal ederse, ona kral denmez. Bencilliğin de bir sınırı var. O, halkı için var."
Lev, bu sözleri üstüne alınmalı mıydı? Bilemiyordu.
"Majestelerini kötülemeyi bırakır mısınız, Matmazel Darya?"
Darya nedense bu ani çıkışa hiç şaşırmadı. Yüzünde tek bir kas bile oynamadı. "Majestelerini kötülediğim yok."
"Ama öyle izlenim veriyorsunuz."
"Bakış açınızı değiştirmelisiniz."
"Siz de düşüncelerinizi."
"Düşüncelerimi değiştirmeye hiç niyetim yok, Komutan Remtha. Eğer bu size rahatsızlık veriyorsa kulaklarınızı kapatın. Yapabileceğim bir şey yok." Darya, hırçın bir ifadeyle baktı.
Remtha yapmacık bir şekilde gülümsedi. "Ne demek istiyorsunuz?"
"Ne demek istediğim apaçık ortada. Düşünceler değiştirilemez." Darya kaşlarını çattı. "İstisnalar hariç."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMCÜL TUTKU
FantasíaFantastik #6 Yeşil Prenses serisinin 2. kitabıdır. 1. kitabı Yükseliş'tir. İçimizdeki karanlığı bir mum ışığıyla yok edemeyiz. ♕ Kim bilirdi ki bir kölenin bu kadar yükseleceğini? Bir kralın tutkusuna, arzusuna esir kalacağını... Ama kendisinin...