5

6.8K 402 12
                                    

Sınıf hocamız Kuzey'i tam benim sıramın önündeki boş yere oturmasını söylemişti. Kuzey'in ensesi ve benim aramda güzel bir bakışma geçiyordu. Saçının kıvrımı o kadar güzel görünüyordu ki dokunmamak için kendimi zor tutuyordum.

O gün ders değil, okul bitene kadar onu izledim. Çaprazında olduğum için ne yaptıysa görebiliyordum. Kalemi tutuşu, refleks olarak saçını düzeltişi, defterini açışı, gizlice telefonuna bakması...

Tüm hareketlerini ezberlemiştim neredeyse. Bir ara ona baktığımı fark etmiş olacak ki dönüp bana bakmıştı. Bende sanki onun arkasındaki kapıya bakıyor gibi bakmaya devam etmiştim. Bana baktığı süre boyunca resmen nefesimi tutmuştum.

Bana bakmıştı. Yani bakıp geçmek değildi bu. Resmen bana uzun uzun bakmıştı.

Kuzey'i orta okuldan beri beri tanıyordum.  Sekizinci sınıfta sınıf arkadaşıydık hatta. Liseye gelince ayrılmıştık zaten ama ben onu hiç unutmamıştım. Onu ilk gördüğüm zamanı hâlâ dün gibi hatırlıyordum.

O zamanlar daha yedinci sınıftaydık ve o okul nöbetçisi olmuştu. Önünde duran masaya bir dizini dayamıştı ve bir kolunu oturduğu sandalyenin arkasına atmıştı. İlk gördüğümde 'Bu tip ne böyle' desem de, şuan onu gün içinde bir kez bile görmeyince bütün gün yüzüm asık geziyordum.

Yani bu bana evrenin 'Allah'ın kuluna tipsiz mi dedin sen?' deme şekliydi.

Hakkında ne var ne yok hepsini biliyordum. Bir defterim vardı hatta unutmamak için ona yazardım. Ne yer, ne içmez, ne okur, ne izler, hangi sporu yapar yada ne tür kızlardan hoşlanır. Hakkında sadece ona uzaktan bakarak çok şey öğrenmiştim. Sadece uzaktan ne kadar öğrenilebilirse işte. Belki de şuan onun hakkında bildiğimi sandığım herşey işe yaramaz birer gözlemdi. Bilemezdim.

Lise birinci sınıftayken gözlük takmaya başlamıştı. Kahverengi saçları, kahverengi gözleri vardı. Boyu benden uzundu, hatta koridordan yan yana geçsek Kübra hep dalga geçerdi. Bu senenin başında giymeye başladığı bir sarı montu vardı.

Mont değilde yağmurluk gibi, astarlı, ince ama sıcak tutan. Hiç çıkarmazdı onu, o şekilde bulurdum onu. Çünkü onca kişinin arasında sarı montlu birinin görülmemesi imkansızdı. Kim bir trafiğin ortasında taksiyi görmez ki?

Ve ben uzun zamandır gözlerimi bırak, kalbimi bile dahi alamadığım çocuğu bir taksiye benzettim. Mükemmel.

Eve gitme vakti geldiğinde yerimden kalkmadım. Eşyalarımı toplar gibi yaparken yandan yandan ona bakıyordum. Siyah kemik gözlüklerini işaret parmağı ile geri itti, lacivert sırt çantasını tek omzuna astı ve bana arkasını dönüp gitti.

Hep yaptığı gibi.

Derin:Kuzey [Tamamlandı.]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin