Akşama kadar ara ara kendi 'Anonim'im' ile konuşmuştum. Konuşmalar 'Ne yapıyorsun?' da başlıyor, 'Oturuyorum.' ile son buluyordu. Gerçekten değişik hissediyormuş insan. Kuzey de mi aynı böyle hissetmişti acaba ben ona yazarken? Siz başkasına yapınca tuhaf olmuyordu ama size yapılınca bu Anonim yada Gizli Numara işi gerçekten çok tuhaf oluyordu.
Düşününce, resmen tanımadığım bir insan benimle konuşuyordu. İsmimi, arkadaşlarımı, sevdiğim şeyleri ya da neye sinirlenip neye güldüğümü. O neredeyse benim hakkımda birçok şey bilirken sen sadece o bilmediğim numaraya bakıyordun. Sadece o sayılardan ibaretti o kişi senin için. Birkaç gün demişti sadece. Birkaç gün konuşmak istemiş sonra gideceğim demişti. Beni sevdiğini söylese de inanasım gelmiyordu.
Birini sevdiğime emin olabiliyordum ama birinin beni sevdiğinden emin olamıyordum.
Bazen Kübra sarılırdı bana. O zaman hissederdim beni sevdiğini. Annem mesela, benimle birlikte gülerdi. Beni sevdiğini hissederdim. Belki de hep sevdiğimden, sevilmeyi pek hissedememiş, umursamamıştım. Hep sevdiklerim benim için ilk sırada olmuştu. Beni sevenler değil.
Sabahtan beri her Anonim mesaj attığında kendi kendime Kuzey ile empati kurmuştum. Demek ki benimle konuşurken böyle düşünüyor, böyle hissediyormuş. Bu durum beni biraz daha Kuzey'i anlamamı sağlamış ve ona biraz daha bağlanmıştım sanki.
Oturma odasında babam ile televizyon izlerken telefonum tekrar titreşti. Telefonu elime alırken kalbimin hızlandığını fark ettim. Merak mı, heyecan mı, yoksa yaşadığım bu günün garipliğinden mi, çözememiştim bu ani hızlanışı.
Kübra: Derin görüntülü konuşalım mı? (20:06)
Derin: Olur iki dakikaya açıyorum (20:06)
Oturduğum yerden kalktığımda üzerimi düzelttim. "Nereye?" Babama döndüm ve "Kübra ile konuşacağım bilgisayardan." dedim. Başını salladı ve televizyona geri döndü. Odama gittiğimde dağılan topuzumu açtım ve tekrar topladım, gözlüklerimin de camlarını sildim. Odadaki lambayı kapatmak istedim bir an, bu yüzden ışıkları kapattım. loş ortamlar hoşuma gidiyordu. Kapıyı da arkamdan kapattıktan sonra çalışma masama gidip diz üstü bilgisayarımı açtım. Bilgisayarım açılana kadar masa lambamın ışığını yüzümü aydınlatacak şekilde ayarladım ve ekran açılınca şifremi girdim.
Hızlıca Kübra'nın istek gönderdiği sohbet sayfasına girip görüntülü arama isteği attım. Arama melodisi çalarken bir saniye sonra Kübra'nın yüzü ekranda belirdi. Benim gibi o da saçlarını toplamıştı ve elinde bir paket cips tutuyordu.
"Bu tarz konuların hâlâ mesaj ile anlatılmayacağını anlamadın mı?" dediğinde gözlerimi devirdim. "Tamam, tamam. Anlatıyorum-" dediğimde bir anda ekrana yaklaştı. "Dur başlama Giray ve Kuzey'i de alacağım konuşmaya." Ben daha itiraz bile edemeden ekran dört pencereye bölündü ve Giray ve Kuzey'i karşımda buldum.
"Resmen hazırlanmış bekliyorsunuz sizde!" diyerek sitem ettiğimde Giray, "Tabi ki, ne sandın." dedi. Benim gibi gözlüklerini takmış Kuzey'ime döndüm. "Sende mi ya?" dediğimde 'Benim suçum yok.' der gibi omuz silkmiş ve dudaklarını küçük bir çocuk gibi bükmüştü. Yapabilsem ekrandan elimi geçirip resmen yanaklarını sıkacaktım!
"Derin davetiye mi bekliyorsun, anlatsana." diyen Giray'ın heyecanına güldüm. "Tamam, bakın anlatıyorum bölmek yok. Yoksa vallahi bir daha anlatmam." Hepsi aynı anda 'Tamam' dediğinde başımı iki yana salladım ve başladım.
"Sabah telefonuma mesaj geldi. İşte bilmediğim bir numara. Aslında gece mesaj atmış ama görmedim, telefonum ödevlerimin altında kalmış, fark etmemişim. Sonra sabah sordum kimsin diye. Başta sizsiniz diye sandım, sonra şaka mı yapıyorsun dedim. Hayır dedi. Bende konuşmayı bitirmek için bu işleri bende yaptım sonu iyi bitmiyor falan dedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derin:Kuzey [Tamamlandı.]
Short StoryKuzey: Niye sakız başka bir şey değil? (09:35) Anonim: Sakız çiğnerken küçük bir çocuk gibi oluyorsun (09:35) Anonim: Şişiremediğinde sinirlenip atıyorsun (09:35) Anonim: Ve ben o hallerini izlerken sakızı daha çok sevmeye başladım (09:35) Kuzey: Sa...